Burak Özbaykuş yazdı: “Kiramızı, temel ihtiyaçlarımızı alkışlarla karşılamıyoruz”
Tiyatro emekçilerinin sesini duyurmaya devam ediyoruz. Tiyatromuz Yaşasın Geçici Yürütme Kurulu üyesi, Oyun Hamuru Tiyatrosu Kurucularından, oyuncu Burak Özbaykuş yazdı.
Hep birlikte düştüğümüz bu felaket senaryosu içinde bizim bir rolümüzün olmadığını gördük.
Tiyatromuz Yaşasın Kampanyası başladığında henüz pandemide altın çağını yaşamıyordu. İddia edildiği gibi ve abartmış olmazsak eğer, yüzyıllardır da olduğu gibi tiyatrolar ne yazık ki altın çağını yaşamıyor. Pandemiden önce insanları nihayet yavaş yavaş da olsa salonlara çekmeye başlamış, tiyatrolarımızın hak ettiği ilgiyi görmeye başladığı bir döneme girilmişti ki; tüm dünyayla birlikte yaşadığımız trajedi artık tiyatro salonlarında değil hayatımızın tam orta yerinde gösterime girdi. Güç bela insanları çektiğimiz salonlarımız bir daha nasıl eskisi gibi olacak endişesi bir yandan, tabir-i caizse taş mı yiyeceğiz endişesi öbür yandan, tüm ödeneksiz tiyatrolar kara bir döneme girdi.
“TEK İSTEĞİMİZ ÇATISI ALTINDA YAŞADIĞIMIZ DEVLETTEN BİR YASA ÇIKMASIYDI”
Aslında ilk defa başımıza gelmiyor tabii. Her felaketten sonra ilk iptal edilen, gösterimi durdurulan mesleğin fertleriydik ve alışıktık aslında. Hayat her yerde akıp giderken sanki biz onun bir parçası değilmişiz gibi lanse edilen bir işin parçasıyız, kimilerince. İki kalas bir heves denilerek küçümsenen mesleğimizle evimizi geçindirdiğimizi, kira ödediğimizi, çocuklarımızı büyüttüğümüzü, kendi yaşamsal gereksinimlerimizi hep alkışlarla karşıladığımız düşünülmüş olsa gerek ki, hiçbir talebimiz ciddiye alınmadığı gibi bir de üstüne üstlük tüm desteklerden azade 1 Temmuz itibarıyle sahnelerinizi açabilirsiniz denilerek, olası bir salgın bulaştırma riskini de üzerimize yıkmaya çalıştılar. Hem sütümüzü döktüler hem de çok fena beklentileri vardı bizlerden. Oysa ki tek isteğimiz çatısı altında yaşadığımız, vergimizi verdiğimiz, vatandaşı olduğumuz devletten bir yasa çıkarmasıydı.
Tiyatro’ya özgü bir yasa. Herhangi bir ticaret erbabına uygulanandan farklı olarak, bir meslek tanımı üzerinden gerçekleştirilecek bir yasa. Ağzımıza çalınacak bir parmak balla günü kurtarmak değil, bizleri güvende hissettirecek, işimizi gerçekleştirirken muhatabımızın olması gerektiği gibi Kültür Bakanlığı olduğu, sanata ayrılan ödenekten eşit pay sahibi olabileceğimiz bir yasa. Bunun için de hep bir ağızdan Tiyatromuz Yaşasın dedik ve hatırı sayılır da bir destekle kampanya büyüdü.
2 bin tiyatro insanının ve yaklaşık 500 bağımsız tiyatronun ortak derdi 7 maddelik talebimizi ilgili kurullara teslim ettik. Devletin, bu ülkede yaşayan ve bir mesleği olan herkes gibi bizi de bir meslek tanımı üzerinden tanısın istedik. Tacir olarak değil.
Sesimiz bu kubbede hoş bir seda olarak yankılandı şimdiye kadar. (!) Taleplerimize karşılık alamadığımız gibi, kendi verdikleri sözleri bile tutmayan yetkililerin oyalamalarına maruz kaldık. Beş aydır hiçbir şekilde durmayan faturaların ödenmesi, kiraların, yaşamsal temel ihtiyaçların nasıl üstesinden gelineceğini düşünen tiyatro emekçilerinden, ödenek alabilmek için “borcu yoktur” belgesi istendi. İşte tam da bu noktada muhatabın hiç oralı olmadığını, idrak ettiğimiz yerde durduğumuzu fark ediyoruz. Ya biz hadımlığımızı anlatamadık ya da onlar ille de üç çocuk diyor.
Ragıp Ertuğrul yazdı: “Tüm özel tiyatroları hak mücadelemiz için sorumluluk almaya davet ediyoruz”
Cem Kaynar yazdı: “Kültür ve Turizm Bakanlığı tek kuruş yardım yapmadı”