“TANRI’NIN KULESİ” KAPILARINI İLK KEZ AÇIYOR

Koreli yazar ve çizer SIU’nun on kitaplık “Tanrı’nın Kulesi” serisinin ilk kitabı Türkiyeli okurlarla buluştu. Yaşamını adadığı Rachel’ı bulmak, ona tekrar kavuşmak için fazlasıyla tehlikeli tipler ve eşiklerle dolu olan bir kulenin en tepesine tırmanmak zorunda olan Bam’in hikâyesini anlatıldığı kitap, açılışından itibaren her sayfasında barındırdığı gizem ve aksiyon sayesinde heyecanın temposunu yükseklerde tutmayı başarıyor.

YAZI: BURAK SOYER

soyerbrk@gmail.com

Webtoon yazarı Lee Jong-hui, yani takma adıyla SIU (Slave in Utero), Güney Kore ordusuna alınmadan önce üniversitede görsel sanatlar eğitimi almış. Ordudan kıdemli bir üstünün tavsiyesi üzerine karikatürler çizmeye başlayan SIU, bir süre internet için çizimler yapmış. Daha sonra da kendisini üne kavuşturacak, milyonlarca okuru da peşinden sürükleyecek “Tower of God” serisini çizmek için kolları sıvamış ve serinin altyapısını oluşturmuş. Zaman içerisinde de seriyi tamamlayarak çizgi dünyasına yepyeni bir fenomen hediye etmiş. “Tower of God”ın ilk kitabı olan “Tanrı’nın Kulesi 1”, Athica Books etiketi, Burcu Ayar çevirisiyle kısa süre önce de Türkiyeli okurlarla buluştu. Yaşamını adadığı Rachel’ı bulmak, ona tekrar kavuşmak için fazlasıyla tehlikeli tipler ve eşiklerle dolu olan bir kulenin en tepesine tırmanmak zorunda olan Bam’in hikâyesini anlatıldığı kitap, açılışından itibaren her sayfasında barındırdığı gizem ve aksiyon sayesinde heyecanın temposunu yükseklerde tutmayı başarıyor.

“Tanrı’nın Kulesi” gözleri görmeyen Rachel’ın, içinde bulunduğu karanlık dünyadan kurtulmasının yolunun çıkılması olanaksız kuleden geçtiğini ve Rachel’ın da oraya tırmanmak için sevgilisi Bam’den ayrılışıyla açılıyor. Kulenin tepesine ulaştığı vakit, “gündüzleri mavi gökyüzünü, geceleri ise ışıldayan yıldızları” görebileceğine inanan Rachel, Bam’in tüm ısrarlarına rağmen, sevdiceğini geride bırakıp kulenin yolunu tutuyor. Bam de onu bulmakta kararlı olduğu için Rachel’ın peşinden kuleye gidiyor.

“Kuralsızlar”a her şey mubah!

Bam’i kulenin girişinde suratı olmayan tavşan Headon karşılıyor. Ortada falso bir durum olduğu açık çünkü kuleye herkes elini kolunu sallayarak giremiyor. Bam ise Headon’a Rachel’ın buraya gelip gelmediğini soruyor. Headon tüm cevapların “zirvede” olduğunu, aradığını bulması için oraya çıkması gerektiğini anlatıyor. Ancak bu da yine herkesin kafasına göre yapabileceği bir iş değil. Kulenin her katına çıkmak için “kuralsızların”, yani çat kapı kuleye dalanların bazı testlerden geçmesi gerekiyor. Bunlar insanın canını yerinden alacak türden testler fakat Bam, sevdasından vazgeçmediği için şartları kabul ediyor. Bu sırada aşağıda olan biteni kulenin tepesinden izleyen “kıdemliler”, Bam’in fiziksel yapısını ve duygusal hâlini görünce onun bir kat dahi çıkmayı beceremeden öleceğini düşünüyorlar. Ancak olaylar onların görmek istediği şekilde gelişmiyor. Bam önce Headon’un katında içi bilinmez tehlikelerle dolu bir balonu patlatıyor. Sonra kulenin en psikopat kişisi olan Evankhell’in katında ya da “cehenneminde” imkânsız gibi görünen bir teste tabi tutuluyor. Burası kulenin en sakat yeri. Evankhell’in bir psikopat olmasının yanı sıra, çaylaklara sunduğu test de bir o kadar sadistçe. Evankhell’in katından geçmek için orada bulunan 400 çaylağın sayısının 200’e inmesi gerekiyor. Evankhell’in kuralı bu. Nasıl yapılır, nasıl edilir orası Evankhell’i ilgilendirmiyor. Üstüne üstlük bir de öldürmeleri gereken devasa bir canavar da yine bu katın handikaplarından biri ve çaylaklar zamana karşı da savaşıyorlar. Bam, tüm inadı ve inancıyla burayı da arkasında bırakıyor.

Aşk, inanç, mücadele…

Bam, son test için diğer tüm “kuralsızlar”la birlikte kulenin yöneticisi Lero-Ro’nun huzuruna çıkıyor. Lero-Ro, zeki ve çakal bir yöneticiye yaraşır bir biçimde kuleye izinsiz girenleri kendi yöntemiyle bambaşka bir teste sokuyor. Bu testte, kuledekilerin hayatta kalmasını sağlayan Shinsu devreye giriyor. Shinsu kuledekilerin yaşam suyu ancak Lero-Ro gibi birinin elinde ölümcül bir silaha dönüşebiliyor. Fakat Bam, yine zor da olsa bu aşamayı da geçmeyi başarıyor. Ve ilk kitap tadı damakta kalmış biçimde sona eriyor…

“Tanrı’nın Kulesi”, başta da belirttiğim gibi Bam’in ömrünü verdiği sevgilisinin peşinden ölümüne gitmesini konu ediyor. Ancak SIU’nun bunu anlatırken kullandığı biçim, içerisinde inanç, mücadele, yılmamak, insanın kendine dokunan bir şeyler için savaşmak gibi meselelere de değiniyor. Hâl böyle olunca, kitap da bir “aşk için ölmeli aşk o zaman aşk” durumundan kurtulmuş oluyor. Diğer dokuz kitap için beklemede kalmakta fayda olduğunu söyleyip yazıya noktayı koyalım.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media