SELDA TEREK: “O SON BİR AVUÇ EDEBİYAT OKURUNU KAYBETMEMEK İÇİN ‘İTİRAFLAR SERİSİ’Nİ HAZIRLADIM”
Her biri birer itiraf niteliğinde olan bir seri bu. Adı üzerinde “İtiraflar Serisi”, ilişki danışmanı, yazar Selda Terek’in bazen inanmakta güçlük çekeceğiniz, şaşıracağınız 5 novellasından oluşuyor. M.K. Perker’in illüstrasyonlarıyla renk kattığı Bi’ Kahve İçmeye Yukarı Gelir misin?, Ses Kaydı, Affedebilecek misin?, Bekâret Engeli ve El Âlem Ne Der? kitaplarından oluşan İtiraflar Serisi Destek Yayınları’ndan çıktı. Terek ile henüz çok taze olan kitaplarını konuştuk.
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
Destek Yayınları’ndan henüz çıkan bir novella serisiyle karşımızdasınız bu defa. Üstelik seri içinde bir seri. Ve ilk seri “İtiraflar Serisi”nden oluşuyor; beş kitapla okuru kucaklıyor. Önsözde de okuduğum kadarıyla bir proje kitap yazdınız bu defa. Nasıl oluştu, öncelikle yazma sürecinizi sizden dinlemek isterim.
İşim gereği yıllardır okur davranışlarını gözlemliyorum. Sonuç pek iç açıcı değil. Gün geçtikçe daha az kitap okuyoruz. Sebebi hızlanan yaşam, yaşamın gerisinde kalan eserler. Evet, yanlış okumadınız pek çok eser maalesef sahip olduğumuz konsantrasyon kabiliyetimize uygun değil. Sosyal medyanın algıyı saniyeler bazında hapseden özelliği kitaplarda yok, olamaz da. Ancak hâlâ okumak isteyen ve bir kitap bitirmiş olmanın hazzını yaşamayı arzulayan insana bir ölçüde ulaşabiliriz. Güncel konuları, akıcı bir dil ve keyif veren bir kurgu ile mümkün olan en hızlı şekilde anlatarak… Benim projem bunun üzerine kurgulandı. O son bir avuç edebiyat okurunu kaybetmemek için böyle bir seri hazırladım. İstedim ki telefonuna bakmak yerine her fırsatta çantasından ya da cebinden kitabını çıkarıp okusun. Süreç benim için inanılmaz keyifliydi. Antenlerimi hikâyelerin frekansına ayarlayınca üzerime hikâyeler yağmaya başladı. Devam etmek, yeni serilerde de okurlarımla buluşmak istiyorum. Bu ülkenin insanına sabırsızlıkla bekledikleri hikâyeler sunan yazar olmak güzel olur.
İtiraflar Serisi iddialı bir isim açıkçası. Okurken kimlerin itirafları acaba bunlar diye merak ediyor insan. Ve hiç kuşkusuz içlerinde kendinden bir parça buluyor. Siz aynı zamanda ilişki danışmanısınız ve akla danışanlarınız geliyor. Hiç kurgu yok mu, hepsi gerçekten hayattan hikâyeler mi?
Hikâyelerin sahipleri var, her birine de teşekkür yazdım kitapların girişinde ama isimlerini vermemi istemedi hiçbiri. Anlıyorum tabii. Ben de vermezdim sanırım çünkü şahsi yargılara açık konular. “İlişki Danışmanlığı” konusuna gelecek olursak, evet bir dönem… Karşı Penceredeki Kadın romanımın yazılmasına yol açtı bu fakat şu anda aktif olarak yapmıyorum. (Şimdi yazarlık danışmanlığı yapıyorum.) Hepsi hayattan hikâyeler, neden kuşku duyayım ki? Ama haklısınız, bazılarına inanmak zor. Zaten şaşırtıcı olan yanı da bu ya… Yoksa kandırdılar mı beni? Bakın bu sorunuzla kuşkulanmaya başladım. (Gülüyor.)
Sizi bu İtiraflar serisini yazmaya iten güç ne oldu? Bir itiraf da ben sizden alayım mı?
Aslında ilk sorunuza verdiğim cevap bu soru için de geçerli. Novella serisi yapmak istiyordum, hayattan kopya çekeyim dedim ve karşıma çıkan hikâyeler bunlar oldu, bana anlatılanlar ilgimi çekti. Yalnız aralarından bir tanesi epey eski, bilgisayarımda sayısız hikâye var, bastırmamışım. Benden itiraf alın tabii: Çok istiyorum ikinci seriye başlamayı ve ikinci serinin basılması ancak bu seri tutarsa olacak. İtirafım bu.
Peki sizce kadınlar mı itiraf konusunda daha cesur yoksa erkekler mi? Ne dersiniz?
Güzel soru. Kime itiraf ettiklerine bağlı… Benim daha çok kadın danışanım oldu ama erkek arkadaşlarım da bana çok açıktırlar, anlatırlar. Sanırım güven veren bir tarafım var. Bilseler ki hikâyelerini bir kitapta okuyacaklar. Hahahah! Sanırım şu an kendimi sabote ediyorum. Bu itiraflar serisindekilerin hepsi kadın.
Her hikâyede metaforik anlatımlara rastlıyoruz. Yazarken zorlandığınız anlar oldu mu? Birileri incinir, birileri üzerine alınır diye düşündünüz mü?
Hayır, zaten onayını almadığım hiçbir hikâyeyi yayımlamadım. En fazla “Affedebilecek misin?” hikâyesinin sahibini incitmekten korktum. Çekinerek yolladım ona ve annesine hikâyeyi. Bilakis bayıldılar. Ve sanırım iyileştirici bir etkisi de oldu üzerlerinde. O travmayı aşmalarında işe yaradı. Bu benim hikâyem olsaydı yayımlanmasını ister miydim inanın bilmiyorum. Çok can acıtıcı.
Kitapların bir başka özelliği de değerli sanatçı M.K Perker’in de illüstrasyonlarıyla hikâyelerinize eşlik ediyor olması. Daha önce hiçbir kitabınız resimlenmiş miydi? İllüstrasyonların kitap üzerinde etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
M.K.Perker çok değerli bir sanatçı ve ona minnettarım. Bu serinin tüm kitaplarına çizim yaptı ve çizimleri hiçbir karşılık beklemeden verdi bana. Yüce gönüllü bir insan o. Daha önce de Lirik Prenses Tezer romanımın kapağını çizmişti. Dostluk böyle bir şey ama ilk telifimde şahane bir hediye ile dikileceğim karşısına. Satış anlamında etkisi var mı ölçmem çok zor ama beni o kadar mutlu edip onurlandırdı ki bunun bir bedeli yok.
Aynı zamanda çok üretken bir yazarsınız. Bu seriye gelene kadar yine Destek Yayınları’ndan çıkan pek çok kitabınız var. Aralarında ilişkileri ve duyguları odak noktasına aldığınız kitaplarınız olduğu kadar edebiyatımızın önemli yazarlarından Tezer Özlü’yü, Lübnan asıllı Amerikalı şair, ressam ve filozof Halil Cibran’ı, Louise Salome’yi kaleme aldığınız kitaplar da var. Aralarında sizin için özel bir kitap var mı, merak ediyorum. Neden?
Evet, bu seri le beraber 17 kitap oldu. Ayrıca editörlük de yaptığım için yüzlerce kitapta emeğim var. Tüm bunlar arasında Lirik Prenses Tezer benim için çok özeldir. Tezer Özlü’nün hayatını çalışırken onun döneminde Türkiye ve dünyayı çalıştım, tarihte neler olduğunu kronolojik sıra ile inceleyip ilişkilendirdim. Ayrıca bir de paralel kurgu yaptım. Yani bir kitapta yapılabilecek tüm varyeteleri yaptım. Katmanlı bir kitap. İnanılmaz çalıştım, gece gündüz. Çok emek var, çok. Karşı Penceredeki Kadın ise bana çok övgü getirdi. Okuyan pek çok kişi “Benim hayatımı yazmışsınız” dedi. Gurur duydum. Okurlarım o kitabın devamını yazdırdılar resmen: Karşı Kaldırımdaki Adam. Yapımcılar tarafından en dikkat çekici kitap oydu sanırım. A pardon Utanmaz da çok dikkat çekti. Yani dizi film vs için çalışıyoruz, kısmet…
Peki yazarken sizi en çok besleyen şeyler neler?
Gerçek hayat, gerçek duygular… Bildiğim duyguları yazmayı seviyorum. Bunun için bir şiir bile yazdım:
“Şair aşık değilse aşkı yazmamalı
Duyguyu tatmamışsa
Kafadan atmamalı.”
Bu aralar çalışma masanızın üzerinde okunmayı bekleyen kitaplar hangileri?
Tam şu an masamda Annie Ernaux’un Bir Kadın’ı ve Yalın Tutku’su, Jose Saramago’nun Bilinmeyen Adanın Öyküsü, Murakami’nin Ortadan Kaybolan Fil’i, Natsume Soseki’nin On Gece Rüyası duruyor. Ayrıca öğrencilerimin basılmış kitapları var, bana gönderiyorlar sağ olsunlar. Hatta çocuk kitapları bile var okunmayı bekleyen. (Gülüyor.)
Olmazsa olmaz dediğiniz bir başucu kitabınız var mı?
Yok desem çok ayıp etmiş olur muyum? Gençliğimde Aziz Nesin, Agatha Christie ve gülmeyin ama Beyaz Diziler vazgeçilmezimdi. Klasiklerden Alexandre Dumas’nın Monte Kristo Kontu en sevdiğimdi. Şimdi kendimi ne zaman kötü hissetsem herhangi bir sayfasını açıp okuduğum “zeka soruları” veya bulmaca kitapları var başucumda. Sanırım işim kitaplarla olunca aktif dinlenme yapmak iyi geliyor.
Novella dedik, İtiraflar serisi dedik… Bir solukta okunacak kısa hikâyeler serisi yazmayı sevdiniz mi? Eh sonuçta insanlara okuma hazzını yeniden hatırlatmak ve yaşatmak da hedefleriniz arasında madem… Serinin devamı hakkında sizden biraz ipucu alabilir miyim?
Devamı itiraflar serisi olmayacak. Henüz seri ismini düşünmedim ama hikâyelerin isimleri belli, söylemeyeyim. Şöyle bir kopya vereyim: Hikâyelerden biri “duygu dolandırıcıları” ile ilgili, diğeri “yasak ilişkiler”le, bir diğeri “bağımlı kişilik yapıları”,… Şşşş, aramızda kalsın!
Sosyal medyayı da aktif olarak kullanan bir yazarsınız. Bugünün ilişkilerinin yaralarından birinin de sosyal medyada bu kadar görünürlük, birilerini stalklamak veya sanal flörtler olduğunu söyleyebilir miyiz? Sürekli yenilenen ve değişen teknolojinin ilişikleri bu kadar etkilemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, tabii söyleyebiliriz. Sosyal medya dengemizi alt üst etti ama olmazsa olmaz çünkü duyuramadığınız her eser uykuya yatıyor. TV ve gazeteler eski gücünde değil. Maalesef sosyal medyadan medet umuyoruz.
Ufukta başka kitaplar, yeni projeler var mı?
Ufukta her zaman bir şeyler var. Ben çok ama çok çalışkan bir yazarım. Bakalım hepsini yapmaya ömrüm yetecek mi? (Gülüyor.)
Son olarak bağımsız kültür sanat sitesi Ajandakolik okurları için söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Okumak ve bütünü algılama gayreti önemli bir egzersizdir. Hepimizin muhakeme gücünü geliştirmeye ihtiyacımız var. Bu çabadan asla vazgeçmeyin.