Advertisement Advertisement

İLK FİLMİN GÖLGESİNDE TEKRAR EDEN BİR DEVAM FİLMİ: “GLADYATÖR 2”


Gladyatör 2, ilk filmin senaryo matematiğini büyük ölçüde tekrar eden, klişelerle ve senaryo kolaylıklarıyla dolu, oyunculuk açısından ilk filmden geride olan ve “epik film” kimliğini kaybeden bir tasarımla karşımıza çıkıyor.


YAZI: AHMET DUVAN

ahmetduvan15@gmail.com

Sinemanın önemli yönetmenlerinden Ridley Scott, 24 yıl önce yönettiği “Gladyatör”ün devam filmi “Gladyatör II” ile karşımıza çıkıyor. 12 dalda Oscar’a aday gösterilen Gladyatör (2001), En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Russell Crowe) ödüllerinin yanı sıra En İyi Görsel Efekt, En İyi Kostüm, En İyi Ses kategorilerinde toplamda beş dalda Oscar kazanmıştı. 15 Ekim’de ülkemizde vizyona giren devam filminin oyuncu kadrosunda Paul Mescal, Pedro Pascal, Denzel Washington, Connie Nielsen, Joseph Quinn, Fred Hechinger gibi popüler ve önemli isimler yer alıyor.

Maximus ve Lucilla’nın oğlu Lucius, Roma tahtının varisidir. Sarayın ve tahtın baskısından uzak kalması için çocuk yaşta gönderildiği Kuzey Afrika’nın Numidia tarlalarında, eşi Arishat ile yaşamını sürdürmektedir. Annesi Lucilla’nın şu anki eşi general Marcus Acacius, İmparator Geta ve Caracalla’nın yönetiminden memnun değildir. Roma’nın yönetimini ele geçirmek istemektedir. Numidia’nın, komutan Marcus Acacius’un yönetiminde Roma tarafından ele geçirilmesi, Lucius’un Roma’ya sürgün edilmesine yol açacaktır.

Her şeyin başlangıcını sağlayan şey bir portreden ibaretti. DreamWorks yöneticileri, film için doğru kişi olduğunu düşündükleri Ridley Scott için bir davet düzenledi. Davette, yönetmen Ridley Scott’a Fransız Ressam Jean-Léon Gérôme’un bir gladyatör müsabakasını tasvir eden “Pollice Verso/Çevrik Parmaklar” eseri gösterildi. Eseri gören Scott’ın ağzından şu sözler döküldü: “Bu filmi yapacağım. Senaryosu nerede olursa olsun onu doğru şekilde yapacağız.” ve Gladyatör’ün yolculuğu böylece başlamış oldu.

 

ARENADA BEN HUR’UN İZİNDE BİR “GLADYATÖR” 
Bir portre üzerinden esinlenilen Gladyatör, vizyona girdiği 2000 yılı ve günümüze uzanan süre içerisinde izleyenleri büyülemeye ve sinema sektörüne ilham vermeye devam etti. David Franzoni’nin hikayesinden John Logan’ın sinemaya uyarladığı hikayenin Ridley Scott’ın sinema diliyle uyumu neredeyse kusursuzdu. Yönetmenin ilk uzun metrajı olan The Duellists’ten sonra, daha büyük düellolar yaratmak için yolu Gladyatör ile kesişmişti. Ridley Scott, “epik film” türüne, bu türün atası kabul edilen William Wyler’ın yönettiği Ben-Hur’dan (1959) sonra yeni bir soluk getirmişti. Hikayeyle uyumlu renk paleti kullanımı, iyi kurguladığı intikam hikayesi, büyük setlerde çekilmiş iyi sahneler, hızlı kurgular, güçlü yakın çekimler ve Hans Zimmer’ın nefis müzikleriyle izleyicilere yeni bir heyecan yaratmayı başarmıştı.

Ridley Scott’ın Gladyatör’ün devam filmini çekeceğini duyurması, 24 yılı bulan bir aranın sonunda büyük bir heyecan yarattı. Paul Mescal, Pedro Pascal, Denzel Washington, Connie Nielsen, Joseph Quinn gibi önemli isimlerden oluşan kadro, beklentileri ayrı bir boyuta taşıdı. Alien (1979), Blade Runner (1982) Thelma and Louise (1991) The Martian (2015) gibi ikonik eserleri bulunan usta yönetmen, Gladyatör 2 için, “Bu şimdiye kadar çektiğim en iyi film. En iyilerinden biri” dese de bu iddiayı desteklemek oldukça güç. Film için, Scott’ın filmografisindeki ilk beş filmden birisi olduğunu söylemek bile pek mümkün değil. Gladyatör 2, ilk filmin senaryo matematiğini büyük ölçüde tekrar eden, klişelerle ve senaryo kolaylıklarıyla dolu, oyunculuk açısından ilk filmden geride olan ve “epik film” kimliğini kaybeden bir tasarımla karşımıza çıkıyor.

İLK FİLMİN DERİNLİĞİ YOK 
Film, öncelikle sinema dili olarak sınıfta kalıyor. İlk filmin iyi çekilmiş, kaotik, hızlı çekim aksiyon sahnelerini derinlikli anlatımıyla harmanlayan yapısının oldukça gerisinde yer alıyor. Hikayesine dair yeni bir şey anlatmayan Gladyatör 2, neredeyse ilk filmin kopyası olarak ilerliyor ve konfor alanından çıkmayan bir tutumla sunuluyor. Yönetmenin, ilk filmde sembolleştirerek anlatım aracına çevirdiği ölüm ile yaşam arasındaki ayrım, bu kez Lucius ve Arishat ilişkisi içerisinde şekilleniyor. Ayrıca, Ridley Scott, Roma ve kolezyum sahnelerindeki soğuk ve canlı renk kullanımına yine yer veriyor. Ancak, bu kez film kullandığı tekniklerin gerekçesini kendi içerisinde açıklayamıyor. Kullanımların sebebi, yalnızca bu tekniklerin ilk filmde işe yaramış olması gibi gözüküyor. Hikaye, ilk filmin derinliğine yaklaşamayacak bir anlatımla sunulunca, tüm bu unsurlar fazlasıyla göze batar bir hale geliyor.

Gladyatör 2, bir devam filmi olması nedeniyle, ilk filmle bağlama sahip iyi bir anlatım, evreni genişletecek unsurlar, en az ilk film kadar iyi yazılmış karakterler ve yenilikçi fikirler isterken; hikaye anlatımın en önemli noktalarını bile ilk filmin başardıkları ölçüsünde kurguluyor. Bu noktada, hikayenin ilk filmle bağı, yalnızca onu tekrarlamaktan ibaret kalıyor. Ridley Scott, bir tercih yapıyor ve önceki filme göre daha fazla aksiyon sahnesine yer vermeyi tercih ediyor. Ancak, filmin bir devam filmi niteliğine sahip olması, daha iyi yazılmış bir ilk filme sahip olmasıyla tezatlık oluşturuyor. Üstelik, iki film arasında 24 yıl olmasına rağmen, nispeten iyi olarak gözüken aksiyon sahneleri bile ilk film kadar yaratıcı gözükmüyor. Hikayenin finalinde Denzel Washington ile Paul Mescal’in canlandırdığı Lucius ile Macrinus’un düellosu, anlatımın çözümlenmesi için tasarlanıyor. Fakat ikilinin gerek su içerisindeki aksiyonları, gerek sahnenin şehir dışında oluşmasına kadar zorlama ilerleyen kovalamaca, sahnenin “vuruculuğuyla” uyumlu işlemiyor.

PAUL MESCAL TAM BİR HAYAL KIRIKLIĞI 
Senaryo, ilk yarısı itibariyle ilk filme benzer dinamiğe sahip bir anlatımla ilerlerken, finaline doğru ani bir kararla hikayedeki gelişmeleri hızlandırıyor. Bu hızlandırma derinlikli olmayan anlatımla birleşince filmin olayları hızlıca gösterme telaşına dönüşüyor. Karakterlerin motivasyonları iyi belirlenmediği gibi gerçekliğini de kaybediyor. Hikayenin başından beri askeri darbe planladığı anlatılan General Marcus Acacius, kararından eşi ve Lucius yüzünden basit ve ani bir şekilde vazgeçiyor. Uzun bir süre tahtı ele geçirme motivasyonuna tanık olmadığımız Macrinus, çok kısa süre içerisinde tüm Roma’yı çok basit bir şekilde içten fethediyor. Çocukluğu yüzünden ailesine ve annesine düşman olarak büyüyen Lucius, yaşananların ardından çok kısa süre geçmesine rağmen bambaşka bir personayla annesine sarılıyor. Karakterlerin motivasyonları temelsiz, nedensiz ve çok hızlı değişimlere sahip oluyor. Bir şaşırtıcı olumsuz unsur da filmin oyunculuk performansları oluyor. Bu olumsuzluğun başında başrol Paul Mescal yer alıyor. Daha önce birçok işini severek izlediğimiz yetenekli oyuncu, filmde karakterinin zayıflığıyla fazlasıyla sönük.

Gladyatör 2, bir devam filmi olarak büyük beklentilere neden olsa da, büyük bütçeli prodüksiyonunun ötesine geçemeyen bir hayal kırıklığı olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada, yıl içerisinde sessiz sedasız vizyona giren George Miller imzalı “Furiosa: A Mad Max Story”, bir devam filminin nasıl yapılması gerektiğini göstererek kurak sinema sezonunda yeniden dikkat çekmeyi hak ediyor. Her ne kadar Gladyatör ve Furiosa farklı hikayelere ve dinamiklere sahip olsa da, iki yönetmenin seriyi ele alış biçimlerini karşılaştırmak, Gladyatör’ün seriye bakışını ve eksiklerini anlamak için bir rehber olabilir. Ridley Scott, 24 yıl önce kendisine ilham olan “Pollice Verso/Çevrik Parmaklar” tablosunun onda yarattığı çağrışımları ilk seferki başarısından uzak, bu kez eksik unsurlarıyla perdeye yansıtmaya çalışıyor.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media