‘Canım Aliye Ruhum Filiz’ sergisinde Filiz Ali’yle bir an

Hiç tüm kemiklerinizin sızım sızım sızladığı anlar oldu mu hayatta? Ya da kalbinizin sesini gerçekten duyduğunuz? Gözyaşınızın gözünüzden bir türlü taşamadığı, sonra bir an gelip de boşaldığı  oldu mu hiç? Bazı anları bir kolyenin içine koyup boynuma asmak istiyorum bazen. Heyecanımı, hüznümü, sevincimi, neşemi ortak edeceğim bir sürü kolyem olurdu muhtemelen. Öyle bir andı işte, anı oldu. Hayali bir kolyenin içinde saklıyorum şimdi.

Nilüfer Türkoğlu

Sağım solum siyah beyaz fotoğraflar… Üç kişilik hayatın yüzölçümü… Karanfil sokaktaki evden Kavaklıdere’ye uzanan sokaklar… Ankara’nın 1930’lu yılları; Sabahattin Ali’nin piposu, eşi Aliye’nin zarif şıklığı, kız çocuk Filiz’in gülüşü… Serginin tam ortasındaki cam bölmede de yine Sabahattin Ali’nin kızı Filiz’e ve eşi Aliye’ye hapishaneden yazdığı, daha önce yayınlanmamış ve sergilenmemiş mektupları… Yüz milyon defa öpüyor her mektubun ucunda, Sabahattin Ali. Fazla dut yiyip de midesini bozmamasını ama yemek yiyip şişmanlamasını salık veriyor. Kızına. Filiz’e.


‘Canım Aliye Ruhum Filiz’ sergisinin açılışındaydım bu akşam, Yapıkredi bomontiada Alt’ta… A’dan Z’ye Sabahattin Ali ve A’dan Z’ye Sait Faik gibi biyografik eserlerini hazırlayan Türk akademisyen, yazar ve kuratör Sevengül Sönmez’in yine büyük emek harcadığı, fotoğraflara dayalı bir sergi. Sabahattin Ali’nin 2013’te yine Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan kitapla aynı ismi taşıyor.


Yanında kızıyla karşımda Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali. Benden önce davranmış bir arkadaşın sorularını yanıtlıyor. Babasıyla yaptıkları tren yolculuklarını anlatıyor, tüm o yolculukların kendisi için ne kadar anlamlı olduğunu… Soru üstüne soru sormayı sevmediğimden söyleşi işine girmiyorum. Kendisine gazeteci olduğumu söylüyorum, sohbetimiz başlıyor. An işte… Anı olarak kalacak özel bir an… Sabahattin Ali eserlerinin artık telifsiz olmasından hiç memnun olmadığından bahsediyor; basılan kitapların kağıdına varana değin kalitesizliğini, Sabahattin Ali’ye dair sahnelenen oyunların kendisine sorulup sorulmadığını konuşuyoruz. Söylediklerini kaydetmiyorum ama hafızamda tutmaya çabalıyorum, en çok da yüzünü, bana bakışını…

An geliyor. Baba kız ilişkisinden yola çıkarak babamın bana yazdığı mektuplarla babasının ona yazdıkları arasındaki benzerlikten, tek kız çocuklu üç kişilik çekirdek ailelerimizden söz ediyorum. Babasının gölgesinin düştüğü fotoğraflar geliyor sonra aklıma… Gözlerim dopdolu, boğazımda düğüm. “Biz pek görüşmüyoruz da babamla” diyorum. Onun da gözleri bulutlanıyor, “Üzülmeyin” diyor, babasının yüz milyon defa öptüğü kızı Filiz Ali.  Kaçarcasına uzaklaşıyorum, kelimelerim sanki havada asılı kalıyor. “Kimse üzülmesin.”

You don't have permission to register
Follow us on Social Media