
MİMAR ORHAN BAYRAK: “ALÂ OTEL, ALAÇATI’NIN TARİHİ VE DOĞAL DOKUSUNA UYUM SAĞLAYAN BİR ATMOSFERE SAHİP”
Özellikle yaz sezonu dolup taşan ve tatilcilerin çokça rağbet ettiği turizmin en gözde beldelerinden Alaçatı’nın tarihi ve doğal dokusunu koruyan Alâ Otel’i keşfe çıkalım dedik bu defa! Otelin kurucusu, Kinesis İnşaat AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Orhan Bayrak ile tarihi ve kültürel dokuyu koruyan otelin dününü, bugününü konuştuk. Bayrak diyor ki “Alâ Otel’in restorasyon sürecinde 200 yıllık metruk binalardan çıkan taşları tekrar kullanarak o yaşanmışlık duygusunu yapıya taşıdık. Misafirlerimize sadece konfor değil, geçmişin kokusunu, dokusunu ve hikâyesini de sunmak istiyoruz. Mekanlarımız yaşanmışlıkla nefes almalı.”
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
Siz bir mimar olarak altına imzanızı attığınız her işin bir hikâyesi olmasına önem veriyorsunuz. Alaçatı’da Kinesis İnşaat AŞ. olarak kurduğunuz Alâ Otel’in nasıl bir hikayesi var?
Evet, benim için altına imza attığım her işin bir hikâyesinin olması çok önemli. Kinesis İnşaat olarak, bulunduğumuz bölgenin tarihi yapısına aykırı düşmeden geleneksel olan ile modern olanı harmanlayan işler yapıyoruz. Mekânların hafızası da projelerimize çok güzel detaylar eklememizi sağlıyor. Alaçatı’daki Alâ Otel’e ek olarak İstanbul’un en sevdiğim yerlerinden Asmalımescit’te Jurnal Otel ve Ataşehir’de The City Suites isimli iki butik otelimiz daha bulunuyor. Alâ Otel’in hikâyesine gelince, benim için bambaşka bir noktada duruyor. Orayı babama ithafen taş evlerin kalıntılarından yeniden var ettik. Alâ Otel, Alaçatı’nın cumbalı taş bina geleneğinin estetik yorumla birleşmesi sonucu ortaya çıkan mimari yapısıyla dikkat çekiyor. Konsept olarak eski Rum evlerinin tasarımına sadık kaldık. Bölgenin kalbinde olmasına rağmen misafirlerimize sessizliği, konforu, mahremiyeti yaşatacak detaylara özen gösterdik. Alâ Otel ile başlayan otelcilik hikâyemizde hem hizmet hem de mimari anlayışımızla sektöre yeni bir soluk getirmeyi hedefledik. Bu hedef doğrultusunda lüks, beş yıldızlı otel düşüncesiyle değil ama şıklık ve konfordan asla ödün vermeyen kendimize özgü bir ara otel formu oluşturduk. Çünkü Türkiye’de beş yıldızlı otel konforunda fakat daha erişilebilir fiyatlarla otelcilik anlayışının eksik olduğuna inanıyoruz. Bu düşüncemiz aslında misafirlerimizin memnuniyetinde kilit rol oynuyor.
200 yıllık bir tarihi metruk bina ve arsalar üzerindeki taş yapılardan bugünkü haline dönüştürülen Alâ Otel’i diğer otellerden ayıran en büyük özellikleri neler?
Alâ Otel’i diğer otellerden ayıran en büyük özellik, Alaçatı’nın tarihi ve doğal dokusuna mükemmel uyum sağlayan benzersiz atmosferi. Yalnızca 20 odadan oluşan otelimiz, mahrem iç bahçeleri ve avlusuyla sessiz, sürprizli yaşam alanları sunuyor. Her biri farklı şekilde dekore edilmiş odalarında Endonezya’nın farklı adalarından getirilen doğal, masif el yapımı mobilyalar yer alıyor. Akdeniz ve tropik bitkilerin harmanlandığı peyzajıyla misafirlerimize huzurlu bir atmosfer sunuyoruz.
Yaz sezonu geldi çattı! En kalabalık tatil beldelerinden biri olan Alaçatı’nın yine dolup taşacağı aşikar. Alâ Otel’de yeni sezonda müşterileri neler bekliyor?
Alâ Otel, değişen trendlerin ve giderek bozulan Alaçatı kültürünün dışında kalarak, misafirlerine özlenen o eski Alaçatı ruhunu sunmaya devam edecek. Sessizliğin, huzurun ve konforun buluştuğu bir atmosferle, geleneksel Alaçatı dokusunu yaşatmayı sürdüreceğiz.
Ülkemizde yaşanan ekonomik krizin her sektörü vurduğu söyleniyor ama otellere baktığımız zaman yine büyük bir talep var. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Artık bir tatilin en uygun maliyet kalemi otel konaklaması haline geldi. Özellikle yeme-içme, plaj ve eğlence mekanları otel fiyatlarının çok üzerinde konumlanmış durumda. Biz Alâ Otel olarak fiyat politikamızı kuruluş misyonumuza sadık kalarak şekillendiriyoruz. Her sezon sadece küçük ve makul güncellemeler yapıyoruz. Örneğin temmuz, ağustos gibi yüksek sezonda, oda tipine göre gecelik fiyatlarımız 6-8 bin TL bandında seyrediyor. Ancak görüyoruz ki geceliği 10 ila 20 bin TL arasında değişen otellere de büyük bir talep var. Bu durum ekonomik krizden çok, insanların tatilde farklı deneyim arayışlarının ön planda olduğunu gösteriyor. Yani fiyatlardaki artışı yalnızca ekonomik krizle değil, talebin yön değiştirmesiyle de açıklamak mümkün.
Müşteri profilini en çok kimler oluşturuyor?
Fiyatlarımızın ulaşılabilir olması sayesinde, ağırlıklı olarak maaşlı çalışanlardan oluşan bir misafir kitlemiz var. Bu durumdan memnuniyet duyuyoruz; çünkü misafirlerimizle birlikte, sade, huzurlu ve keyifli sezonlar geçiriyoruz.
Geçtiğimiz aylarda Kartalkaya’da yaşanan yangında pek çok insanımızı kaybettik. Otel yönetiminin ve yangın merdiveninin yanlış konumlandırılması gibi pek çok ihmal söz konusuydu. Bir mimar olarak sizin bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Neler diyeceksiniz?
Biz, otellerimizin projelendirme sürecinde olası afetleri en baştan öngörerek önlemlerimizi kusursuz biçimde alıyoruz. Deprem ve yangın gibi felaketler bizim için birer sınav değil, her zaman hazırlıklı olduğumuz süreçler. Bu bilinçle hareket ediyor, güvenliği her zaman ilk sıraya koyuyoruz.
Mekanların hafızası olduğuna inanan bir mimarsınız. Bu konuda projelerinize de gözle görülür ayrıntılar ekliyorsunuz. Beyoğlu’ndaki Jurnal Otel bunun iyi örneklerinden biri. Aynı şeyi Alâ Otel için de söylemek mümkün mü?
Kesinlikle mümkün. Örneğin, Alâ Otel’in restorasyon sürecinde 200 yıllık metruk binalardan çıkan taşları tekrar kullanarak o yaşanmışlık duygusunu yapıya taşıdık. Misafirlerimize sadece konfor değil, geçmişin kokusunu, dokusunu ve hikâyesini de sunmak istiyoruz. Mekanlarımız yaşanmışlıkla nefes almalı.
Tarihi ve kültürel dokuyu korumak için belediyelere çok iş düşüyor. Sizce en önemli noktalar neler?
Tarihi ve kültürel alanların korunması, yalnızca estetik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir meseledir. Ne yazık ki bazı bölgelerde belediyeler, popüler bölgelerle ilgilenmeyi ancak bu bölgeler cazibesini yitirdikten sonra müdahale etmeye başlıyor; oysa koruma, gecikmeden ve sürdürülebilir şekilde yapılmalı. Alt yapı kalitesinin artırılması, özgün sokak dokusunun korunması, park ve yeşil alanların düzenlenmesi ve özellikle sit alanlarında araç trafiğinin sıkı denetimi büyük önem taşıyor. Özellikle bazı saatlerde motorlu taşıtların girişinin sınırlandırılması gibi uygulamalar hem yerel halk hem de ziyaretçiler açısından konfor ve kaliteyi artırır. İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler bu konuda oldukça başarılı örnekler sunuyor. Bizim de bu seviyeye ulaşmamız için uzun vadeli, kararlı ve sürdürülebilir planlamalara ihtiyacımız var.
Şu cümleyi tamamlayın lütfen… İnsanlar Alâ Otel’e gelmeli çünkü…
… döndüklerinde hem ekonomik olarak kendilerini iyi hissedecekler hem de Alaçatı’nın kalbinde, gerçek bir köyün ruhunu dinleyerek ruhen yenilenecekler. Ego ve yapaylıkla dolu şehir yaşamından uzaklaşıp, iç huzuru yeniden bulmak isteyen herkes için Alâ Otel doğru adres.