HAYAT BİZDEN “ROLL” ÇALDI
Tam 144 sayı bıraktılar geride, dile kolay… Bundan tam 11 yıl önce ekonomik kriz nedeniyle kepenk indirmek zorunda kalan biricik müzik dergimiz Roll’ün anısına bir çift söz edeyim, ilk gençliğime yine bir el sallayayım dedim.
Nilüfer TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
Bakıyoruz ilk sayı, yıl 1996. Efendiiiim, kimler var kapakta? Dağılmamış bir REM solisti Michael Stipe ile hemen arkasında iki yıl öncesinde intihara meyleden ruhuyla göçüp giden bir “Nirvana” Kurt Cobain var. Türklerden Bülent Ortaçgil var mesela en tepede, o yıl “Oyuna Devam” albümünü çıkarmış, “biz hiç kaybetmedik desem yalan, oyuna devam” diyor mırıldanarak. Pearl Jam, Musa Eroğlu, Ciwan Haco, Suzanne Vega selam duruşunda yazıyla. Kapakta tek kadın ismi Vega, biraz moralleri bozsa da Michael Stipe’ın tişörtündeki Patti Smith durumu toparlıyor. Sağ üst köşede Syd Barrett selamlıyor bizi, henüz ölmesine 10 koca yıl var.
İnsanlar ölür, dergiler kapanır, arşiv olur, tarih olur her bir sayısı. Roll öyle bir dergiydi. 13 yıla sığdırdı müzikle, edebiyatla ömrünü ve kuşkusuz ki bunu çok iyi yaptı. Derya Bengi, Yücel Göktürk, Merve Erol, Hakan Lokanoğlu ve Özay Selmo’dan oluşan kadronun öncülüğünde çıkan Roll çok sesli, muhalif içeriğiyle her sayısında dopdolu yazılar, söyleşilerle çıka gelirdi. Farklıydı ama farklı olmak için bir derdi yoktu. 2009 yılında yani bundan 11 yıl önce tıpkı böyle Kasım sonbaharıyla başladığı gibi Kasım sonbaharında tükendi Roll, ama başka bir tükenişle bu defa. “Tenk yu Şeytan” başyazısıyla son bularak…
Ne diyordu ekip o yazıda: “Müsaadenizle bir veda sigarası yakalım, bir veda “kalem”i yuvarlayalım. Diyarbakır meyhanelerinde “kalem” deniyor “yolluk”a…
İlk yudum Turgut Uyar’ın ruhuna:
“Efendimiz acemilik. Bir taş alacaksınız, yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar. Ama her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak endişenizin zevkiyle çalışacaksınız.”
İkincisi de Uyar’a:
“Nedir sonsuzdan bir önceki sayının adı diyelim sonsuz eksi bir hayatın adıdır bu.”
Üçüncüsü Latin aşkına:
“Sonuncu yoktur, sondan bir önceki vardır!”
Dördüncüsü, 144. Roll’a, sonsuzdan bir önceki sayıya. Veda sayısına. 13 yıl önce bu mevsimde şeytana uyduk. Uyunca da, baktık olmazsa olmayacak, zaten olmuş olmayacak olan, “olan oldu bir defa, bari hepimize yarasın” deyip yola çıktık. 13 yıl önceki kasım ayının ilk günlerinden bu yana 144 defa buluştuk –altı da “özel”i, toplam 150.
Yaradı valla. Hepimize yaradı.
Ya şeytana uymasaydık?
George Harrison, “Beatles olmasaydı dünya sıkıntıdan patlardı” demiş. Doğru. fiu da doğru: Roll olmasaydı sen-ben-o sıkıntıdan patlardık.
Vedalaşırken gözlerinden öpelim Léo Ferré’yi: Tenk yu şeytan! Bize Roll’u verdiğin için.
***
O yıl Rollcü gençlikten bir kalem olarak, çalıştığım gazetede sevgili dergime hoşçakal demek için yazdığım yazıda ben de naçizane şu başlığı atmıştım. “Hayat bizden Roll çaldı.” Çaldı ya da çalmadı artık fark etmez ama; Roll, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi dergilerinden biriydi bana ve benim gibi birçoklarına göre. Yazan çizen her emektarına kalpten bir merhaba, sarı sayfalarındaki her bir satırına selam olsun…