
ZEYNEP ÖZATALAY: “GERÇEK KARAKTERLERİ ÇİZMENİN DUYGUSAL BİR TARAFI VAR, DAHA FAZLA SORUMLULUK İSTİYOR”
Zeynep’i yıllardır takip ederim. Çocuk edebiyatına katkıları çok büyük, sadece çocuk edebiyatına mı üstelik? Yetişkin kitaplarında da Zeynep Özatalay imzasının sıklıkla görmek mümkün. Onun çizgilerini herhangi bir kitapta tanıdığım zaman mutlu oluyorum. Öyle bir yakınlık benimkisi… Bundan birkaç yıl önce onun da illstrasyonlarının olduğu bir sergide bir araya gelmiştik. Şimdi yollarımız Aytül Akal’ın yazdığı Mıymıy Teyze serisiyle bir kez daha kesişti. Bu defa sorularımla geldim ona, çizgilerin dünyasını konuştuk.
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
Ona da diyorum; bu dünyadaki en güzel mesleklerden biri kesinlikle çocuk kitabı resimlemek! Bambaşka bir ruh ve yaratıcılıkla, eğenceli ve bir o kadar masum bir dünyanın içinde rengarenk konuşmak çünkü bu. Desenleriyle, boyalarıyla, düşleriyle, yazarın söylemek istediklerine, karakterlerine ses olmak, müthiş bir iş! Zeynep Özatalay’ın da mesleği tamamen çizgiler üzerine kurulu. O dünyanın kapısını biraz daha aralamak istedim. Söyleşimize siz de katılın, onu yakından tanıyın…
Nihayet bir söyleşide de bir araya geldik Zeynep, öncelikle buna çok sevindim. Aytül Akal’ın Mıymıy Teyze’siyle başlayalım sonra biraz sapalım başka yollara… Sen gerçek Mıymıy Teyze ile tanışma şansını elde ettin mi? Onu çizerken çok eğlenmiş olmalısın…
Gerçekten çok eğleniyorum. Kitaplar ortaya çıkarken hem ben hem Aytül Hanım hem de editörümüz Hülya Dayan, her sayfaya bir şeyler katmaya çalışıyoruz. Gerçek hayatımda var tabii huysuz amcalar, teyzeler…
Gerçek bir karakteri çizmek, hayali olana göre daha mı kolay daha mı zor, ne dersin?
Gerçek karakterleri çizmenin duygusal bir tarafı var, daha fazla sorumluluk istiyor. Aslında ben Mıy Mıy Teyze’nin karakterini oluştururken Aytül Hanım’ın annesinden ilham aldığını bilmiyordum. Hatta kendisine de benzetiyor ama hiç onu da düşünmemiştim. Yine de bir şekilde karakterin altında daha sahici bir öykü olduğunu bilmek farklı bir duygu, insanı motive ediyor.

Zeynep Özatalay’ın çizimiyle Mıymıy Teyze karakteri.
Bir çizer için seri kitapların yaratım süreci diğerlerinden farklı mı, nasıl değerlendirirsin?
Farklı sanırım, bir kere belli bir tutarlılık istiyor. Mesela ben seri çizerken önden basılmış kitapları hep elimin altında tutar, sürekli açar bakarım. Sadece karakter değil, bir ev, bir perde, her şeyin devamlılığına dikkat etmek gerekiyor, tıpkı bir dizi çekmek gibi. Bir de tabii ana karakterlerin çalışmasını çok detaylı yapıyorum.
Tıpkı benim gibi yerinde olmak istediğin roman kahramanının Küçük Kadınlar’daki Jo March olduğunu biliyorum. Senin için bunun nedenini merak ettim. O yazar olmak istiyordu, ben de… Yoksa sen de mi?
Jo, bana o güne kadar okuduğum kadın karakterlerden çok farklı bir şey vermişti. Kendi döneminin olduğu kadar, benim çevremde gördüğüm yaşamın da normlarına aykırıydı. Birinin iyiliği için güzelim saçlarını kısacık kestirmekten çekinmez, yaşamına kimsenin müdahale etmesine izin vermezdi. O ve Uzun Çoraplı Kız Pippi büyürken bana çok şey öğretti diyebilirim. Ben Jo’nun yazmaya karşı tutkusunun yerine çizgiyi koyuyorum sanırım.
Uzun Çoraplı Kız Pippi dedin, ah onu da çok severim ben! Peki, resim çizmeye başladığın yıllara gidelim… Bunun mesleğin olacağını ilk ne zaman kavradın?
Bu işin bir okulunun olduğunu anladığım zaman dünyam değişti galiba. Yani düşünsene, bir okula gidiyorsun ve tek yapacağın şey çizmek! Daha çok küçüktüm, sonra artık gerisini bir şekilde hallederim diye düşündüm.
Belirli bir boyama tekniğin var mı? Yaratım sürecini malzemede, renklerde ve teknikte neye göre nasıl şekillendiriyorsun?
Genellikle önce bir renk paleti ortaya çıkartıyorum, bu paleti ana karakter veya olayların duygu durumu çok etkiliyor. Kitap resimlerken ve editoryal işlerde genellikle dijital çalışıyorum, çünkü süreler kısıtlı iş üzerinde değişiklikler yapmak gerekince dijital mecra daha pratik.
Şu an masanın üzerindekileri hayal edelim… Neler var, bize anlatsana…
Bir sürü kitap ve notlar… (Gülüyor.) Bilgisayar masam daha derli toplu genellikle ama çizim masam daha dağınıktır. Orada bütün malzemeler elimin altında olsun istiyorum. Bir de hayatınızı paylaştığınız kişi de çizer olunca defterler, suluboya kutuları ortamı ele geçiriyor! Neyse ki Murat benden daha derli toplu.
Bence dünyanın en güzel mesleklerinden biri çocuk kitabı resmetmek. Ve Türkiye’de de çok iyi örneklerle karşılaşıyoruz. İnsan böylesine yaratıcı ve eğlenceli bir meslekte zor bir taraf bulamıyor ama mutlaka vardır. Sence bunlar neler?
Teşekkürler. Tanıdığım çoğu çizerin çalışma koşulları çok yoğun ve kendimize vakit ayırmakta çok zorlanıyoruz. Maddi olarak da zor tarafları var elbette, kitapların yapımı çok uzun sürüyor ve zahmetli bir süreç, buna kıyasla kazançların yeterince doyurucu olduğunu düşünmüyorum. Dışardan eğlenceli gelse de bu tempodan yorulan, bıkan pek çok yetenekli çizer oluyor ne yazık ki.
Çizer tıkanıklığı diye de bir şey var mı? Hayal gücünün limanlarına sığınırken seni en çok besleyen şeyler neler?
Biraz yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı tıkanmalar yaşanabiliyor tabii… (Gülüyor.) Bir mola verip dışarı çıkmak, birkaç günlüğüne uzaklaşmak, bir film festivali takip etmek ya da sadece kendim için çizmek iyi geliyor bana. Bir de bol bol çocuk kitabı oluyorum, gerçekten bana hayatta en iyi gelen şeylerden biri bu.
Şimdilerde eskiz defterinde neler karalıyorsun? Üzerinde çalıştığın yeni işler neler?
Bu aralar yeni kitaplar var elimde, yurtdışından bazı işler var, onlara heyecanlanıyorum. Bir tane biyografik çocuk kitabı yapıyorum, bitince paylaşabileceğim ancak. Yakında Bonnier Books’tan resimlediğim bir kitap çıkacak, üzerinde çok çalıştığımız bir iş oldu. Bunun dışında biraz NFT dünyasını anlamaya çalışıyorum herkes gibi, oralarda da ilginç şeyler oluyor.
Ajandakolik’in klasik bir sorusu var. Ajandan ya da not defterin var mı?
Var, tabii… İçlerinde teslim tarihlerim var. Bir de aklıma gelen iyi bir fikir varsa hızlıca karalıyorum, belki bir gün vaktim olunca hayata geçebilirler…
Çizdiğin bir karakterle tanımlanmak istesen… (Biliyorum, eminim çok vardır ama…) bu hangisi olurdu?
Gerçekten çok sevdiğim bazı karakterler var, mesela Roko ile Konuşmalar’ın Nisa’sı, sevgili Meltem Gürle’nin elinden çıkan nefis bir karakter. Esra Okutan’ın Kelebek öyküsündeki küçük kızı çok seviyorum, bir de Judith Malika Liberman’ın Jozef’i. Hepsinden biraz görüyorum kendimde.
Birlikte aynı kitabın içinde çizgileriniz konuşsa… Bu hangi çizer olurdu? (Şu an hayatta olmayabilir de…)
Suzy Lee’nin bir sessiz kitabına eşlik etmek isterdim.
Son olarak başa dönelim… Mıymıy Teyze gibi bir karakter hayatında var mı ya da öyle biri tanıdın mı? Onu sen nasıl buluyorsun?
Tam olarak aynısını değilse de genç ya da yaşlı benzer huyları olan çeşitli insanlar tanıyorum. Hatta bazen kendimi de benzetiyorum, bence arada herkesin huysuzluk yapma hakkı olmalı. Yaşasın huysuz ve öfkeli teyzeler!
AYTÜL AKAL: “DİLERİM MIYMIY TEYZE, 100 YAŞINDAKİ ANNEMDEN DE UZUN ÖMÜRLÜ OLUR”