Advertisement Advertisement

“YA KARDEŞİMİ SEVMEZSEM?” KİTABININ YAZAR VE ÇİZERİ GÜLŞEN ARSLAN AKCA İLE SÖYLEŞİ


Rengarenk bir yazar var bu defa karşımızda… Hem yazmada hem de çizmede maharetli! Bunu çizdiği karakterlerle yan yana çektirdiği fotoğraflardan bile hemen anlıyorsunuz. İlk defa kitabını okuduğum ve üslubunu çok sevdiğim Gülşen Arslan Akca, Ajandakolik’te en yeni konuğum. “Ya Kardeşimi Sevmezsem?”,  kardeşi olacağını öğrenen küçük Bengisu’nun bir anda yaşadığı boşluğu ve karmakarışık duygularını anlatan öyküsüyle aslında pek çoğumuzun yaşadıklarına benzer hisleri anlatan çarpıcı bir  çocuk kitap.

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com 

Postada beni bekleyen en yeni kitaplardan biriydi “Ya Kardeşimi Sevmezsem?” Tek çocuk olarak büyümüş biri olarak bu kitabı okumak bende farklı duygular uyandırsa da kardeşi dünyaya gelecek olan pek çok çocuk için aynı endişeyi, aynı karışık duyguları, aynı ortak dili oluşturuyor, hiç şüphesiz. Ödüllü yazar çizer Gülşen Arslan Akca’nın gerçek bir hikayeden yola çıkarak yazdığı bu sevimli hikaye, hem duygu dolu metni hem de ilginç resimleriyle oldukça güçlü bir kitap. Söyleşi yapmamız kaçınılmazdı. 

Timaş Çocuk’tan henüz çıkan dördüncü kitabın “Ya Kardeşimi Sevmezsem?”i çok severek okuduğumu söylemeliyim öncelikle. Üstelik kitabın sonunda hikayenin gerçek kahramanları olduğunu öğrenmek de hoşuma gitti. Yazmaya başladığın ilk günlere dönelim. Çıkış noktasını senden dinlemek isterim.

Çok teşekkür ederim Nilüfer, ilgin ve güzel sözlerin için! “Ya Kardeşimi Sevmezsem?” kitabımı sevdiğine sevindim. Okuyucuların hikâyenin gerçek bir temele dayandığını görmelerini sağlamak amacıyla kitabın sonunda gerçek kahramanların fotoğraflarını ekledim. Hikâyenin gerçek kahramanları olduğunu öğrenmek sanırım hikâyeyi daha pekiştiriyor. Bu kişisel bağın okuyucularla paylaşılması benim için önemliydi.

Bu hikâyenin temelini oluşturan olay, kendi ailemde yaşadığım bir anıdır. Kitabın kahramanı Bengisu benim yeğenim. Bengisu, annesinin hamile olduğunu öğrendiğinde yaşadığı içsel çatışmayı ve yeni kardeşiyle paylaşacağı sevgi konusundaki endişelerini bizzat gördüm. Çocukların endişe ettiği şeyler biz yetişkinlere yer yer “komik” gelse de Bengisu’nun içinde yaşadığı bu duygusal yolculuk beni üzüyordu ve bu derdini derinden hissedebiliyordum. Bengisu gibi çok fazla çocuğun bu hislere kapıldığını da gördüm ve bunu hisseden çocuklara bir kapı aralamak istedim “Endişelenme” kapısı. Bu kitabın çıkış noktası da yeğenimle ve çocuklarla kurduğum empatiden geliyor.


Rüya defteri fikrini çok sevdim, harika! “Ya kardeşimi sevmezsem?” sorusu, kardeşi dünyaya gelecek pek çok çocuğun kafasında oluşabilecek çok doğal, çok yerinde bir soru. Bengisu’nun kardeşinin gelişiyle yaşadığı duygusal yolculuk, küçük okurların kendi duygularını keşfetmeleri bakımından çok önemli. İkinci çocuğun gelişiyle kıskançlık duygusu ön plana geçiyor. Ve belki ya eskisi gibi sevilmezsem düşüncesi de… Neler diyeceksin?

“Ya Kardeşimi Sevmezsem?” sorusu çocukların zihinlerinde doğal olarak oluşabilecek bir endişe aslında. İkinci bir kardeşin gelişiyle birlikte kıskançlık duygusunun ortaya çıkması ve çocukların bu duyguları sağlıklı bir şekilde ifade etmeleri çok önemli. Bengisu’nun kardeşinin gelişiyle yaşadığı duygusal deneyimleri paylaşarak, çocukların kendi duygusal tepkilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olmak istedim. Bir çocuğun hislerini paylaşmak tüm çocuklara, yeni kardeşleriyle olan ilişkilerinde ve aslında diğer tüm  ilişkilerde duygusal zenginliklerini keşfetmelerine rehberlik etmek istedim. “Ya kardeşimi sevmezsem?” sorusuyla ilgili olarak, çocuklara bu tür duyguların normal olduğunu ve sevginin paylaşıldıkça azalmayacağının altını da çizmek istedim. Kardeş ilişkilerinin zaman içinde büyüdüğünü ve daha derin bir bağ oluşturduğunu görsünler istedim.

Senin kardeşin var mı? Hikayenin ana karakteri Bengisu’nun doğacak kardeşini bekleme sürecini, yaşadığı duyguları sen de yaşadın mı?

Benim iki kız kardeşim var. Biri benden bir yaş büyük, diğeri beş yaş küçük. Hayatımın hiçbir döneminde kıskançlık yaşamadım, aksine çok mutlu olmuştum küçük kardeşimin gelişiyle. Hayatın bize getirdiği zor süreçlerden geçen üç kardeş olarak, yaşadığımız zorluklar bizi birbirimize daha fazla bağladı. Belki de bu zorluklara karşı birlikte mücadele etmekten kıskanacak zamanımız olmadı. (Gülüyor.)  Kardeşlerimi hiç kıskanmadım ama Bengisu’nun duygularını çok iyi anladım…

Ben tek çocuğum, Bengisu’nun aksine ben kardeş isteyen çocuklardandım. Şimdi bir kızım var ve muhtemelen o da tek çocuk olacak. Senin için kardeşlik duygusunun anlamını sorsam… Gülşen’in hayatında neleri temsil ediyor, nasıl anlatırsın?

Kardeşlik duygusu benim için yaşamın ta kendisidir! Kardeş demek, “korkacak bir şey yok” demek, “her şey yolunda” demek,  nefes alamadığını düşündüğünde oksijen tüpü demek, güç demek, gülmek, ağlamak, sırlaşmak, sığınmak, saçmalamak demek. Kardeşlik, yapbozun parçaları gibi bir araya gelince yaşadığınız anıların, gülüşlerin, gözyaşlarının ve ortaklaşa yaşanan her duygunun birlikte bir arada olması demek. Kardeşlerim, bu hayatın bana sunduğu en değerli hazinelerden biridir. Kardeşlerimle olan bağımızın güçlü olmasının mimarı olan anneme de buradan teşekkür etmek istiyorum.


“ÇOCUKLARA KARMAŞIK DUYGULARI ANLAMAK İÇİN ÇOCUKÇA BİR ÇERÇEVE SUNMAK GEREK”

Sen bu kitapla aslında bir çocuğun kardeşini sevebileceğinin cevabını veriyorsun. Umutlu, mutlu bir sonla… Tersini düşünmek bir çocuk kitabına uygun olmayacaktır da zaten ama… O ama’lar da hep var. Kalp kırıklıkları, olamayışlar, olduramayışlar, kavgalar, ayrılıklar… Tüm bunlar yetişkin dünyalara daha çok ait gibi… Düşüncelerini merak ediyorum.

Umut ve mutlu son terimleri aslında kültüre, sosyal çevreye, yaşa hatta cinsiyete göre değişiklik gösterir. Bizim ülkemizde kitabın içeriğini bilmeden sadece kitabın ismine bakarak kitabı olumsuz etiketleyen ebeveynler var. Bu noktada ne kadar umutlu sonla bitirseniz de gözleri kapalı hiç kimseye ulaşamazsınız. Benim şaşkınlığım yanında üzüldüğüm şey çocuklar! Çünkü okul öncesi kitaplarının genelini ebeveynler seçiyor. İmza günlerimde karşılaştığım trajik cümlelerden biri de ‘’metin çok az’’ cümlesi. (Gülüyor.) Okul öncesi kitabı bunlaaaaar diye çığlık atasım geliyor. Bu çığlıkları içimden atıyorum da! (Gülüyor.) Kafasında oluşan o yanlış fikri değiştirmek için o an anlatma çabasına giriyorum. Ben anlatırken o bakışların altında inanmış gibi yapan ama asla inanmayan gözleri de görüyorum.

Çocuk kitaplarındaki umutlu sonlara dönecek olursak, evet genellikle umut dolu pozitif mesajlar ön plandadır. Ancak hayatın karmaşıklıklarıyla baş etmek de önemli bir konudur. Tabii, bu demek değil ki çocuk kitaplarında yaşamın tüm zorlukları olduğu gibi işlensin ya da yaşamın zorluklarına dair hiçbir iz bulunmasın.

Bence çocuklara karmaşık duyguları anlamaları ve başa çıkmaları için bir alan tanımak bir çerçeve sunmak gerekli. ÇOCUKÇA  bir çerçeve! Bu çerçevede karşılaşılan zorlukları ele almak, çocuklara empati kurma ve sorunları çözme becerileri kazandırmak açısından değerli bir fırsattır. Ancak bu zorluklar, kitapta işlenirken, çocukların da bu süreçte umutlu bir sona odaklanmalarını sağlamak gerektiğini düşünüyorum. Öte yandan, çocuklar da gerçek hayatta karmaşık duygularla karşılaşabilir. Çok ince bir çizgi var aslında kaçırmamamız gereken. Çocuk kitabı yazmak ip cambazlığı yapmak gibi bence. Sürekli o dengede kalmak gerekiyor. Bu nedenle, kitaplar çocuklara sadece idealleştirilmiş bir dünya sunmak yerine, hayatın karmaşıklıklarıyla baş etme konusunda da rehberlik edebilir. Bu tür konuların işlenmesinde dikkatli bir dil kullanılmalı ve çocukların yaş ve anlama düzeyine uygun bir şekilde ele alınmalıdır.


Metnin önemini ve gücünü bir kenara koyacak olursak görsellerin yani resimlerin de çok başarılı olduğunu söylemem gerek. Dijital olarak çizmedin sanırım. Ve elle çizdiğin resimleri başka resimler üzerine oturttun. Biraz bu tarzı konuşalım istiyorum. Dünyada mutlaka başka örnekleri vardır elbette ama neden böyle bir çalışma yapmak istedin? Bunun bir ismi var mı?

Çok teşekkür ederim. Evet, dijital çizmedim. Kitaplarımdaki görsel tasarımlar benim için çok önemli. Her kitabımda farklı bir şeyler denemeyi seviyorum. “Ya Kardeşimi Sevmezsem?” kitabında özellikle elle çizilen resimlerin kullanılması, duygusal bir bağ kurmakla birlikte hikâyenin anlatımına derinlik kattığını düşünüyorum. Dijital olmayan bir yaklaşım bu hikâyenin konusunu sanki daha çok pekiştirdi. Gerçek karakterlerin olması, Bengisu’nun el yazısından oluşan mektubu ve manuel çizim tarzı kendi içinde bir bütünlük oluşturdu. Bence tüm bunlar duygusal bir samimiyet ve özgünlük sağlayarak hikâyenin içeriğiyle daha uyumlu bir atmosfer yarattı. Kullandığım teknikte, manuel çizdiğim karakterlerin hepsini şekline uygun kestim. Daha sonra arka plandaki her şeyi tek tek çizdim ve bazılarını üç boyutlu yaparken bazılarını da iki boyutlu yaptım. Sonra bir sahne oluşturdum. Tabii ki, bunların hepsini en başta çizdiğim storyboard planıma göre yaptım. Yoksa işin içinden çıkılmaz bir durum gerçekten. (Buna rağmen bu çalışma 2 yıl sürdü) Bir çekim platformu oluşturuldu. Bu platform üzerine sahne kuruldu. Ardından background sonra karakterler yerleştirildi ve profesyonel bir fotoğraf makinesiyle çekimleri yapıldı. Bu kitabın yapım aşamasındaki en büyük avantajlarımdan biri de eşim oldu. Eşim yönetmen ve tüm fotoğraf çekimlerini kendisi yaptı. Buradan kendisine de tüm destek ve emekleri için teşekkür etmek isterim.

Bu yöntemde, farklı birçok kağıt cinsini bir araya getirerek hikayeye derinlik katmamı sağladı. Neden bu tarz bir çalışma yapmayı tercih ettim sorusuna gelince, aslında bu benim kendi sanatsal ifade tarzıma ve kitabın hikâyesine duyduğum hislere dayanıyor. Elle çizilmiş resimler,  sanki gerçeklik ve hayal gücünü birleştirmeye olanak tanıyor gibi.  Bu sayede, okuyucuların kitaptaki karakterlerle daha derin bir bağ kurmalarını ve hikâyenin duygusal yükünü daha iyi hissetmelerini amaçladım.

Bu tarz bir çalışmanın dünya genelinde farklı örnekleri vardır. Bu tarz yöntemler, sanat dünyasında özgün bir ifade biçimi olarak kabul edilir ve sanatçılara geniş bir yaratıcı özgürlük sağlar.

“BENİ YAZMAYA TEŞVİK EDEN EN TEMEL UNSUR RÜYALAR OLMUŞTUR”

Çocuk kitabı resimleyen sanatçılara hep imrenmişimdir. Hele bir de yazıp çiziyorlarsa… Bu inanılmaz büyük bir özgürlük ve kendi hayal gücünü resmedebilmek açısından büyük bir avantaj olsa gerek. Çocuk kitapları yazma hikayen nasıl başladı?

Çok teşekkürler…Yazıp resimlemenin en keyifli yanı her anlamda ÖZGÜRSÜN. Dünyamı hem sözcüklerle hem de çizgilerle şekillendirmek, yaratıcılığımın sınırlarını zorlayarak kendi özgün evrenimde istediğim gibi oynama özgürlüğü veriyor. Bu sihirli bir denge! Bu duygunun tarifini kelimelerle anlatmam çok zor.

Ben yazmaya aslında  ortaokul-lise yıllarında görsellerle başladım. Düşüncelerimi organize etmek istediğimde, anlamlı anlamsız, soyut-somut hep bir şeyler çizdim. Bazen bir nokta çizdim, baktığımda çok şey anlatan bazen rüyalarımın karmakarışık imgesellerini çizdim ve fark ettim ki çizdiğim her çizgi bir kelimeydi, bir duyguydu aslında. Bu çizimleri kelimelerle destekledim ve zihnimde bir bütün oldular. Hayalimdekini çizip sonra çizdiklerim üzerine hikâyeler yazmak dünyayı keşfetmek gibiydi… Hayalimle oyun oynuyordum ve kendimle bir bağ kurmuştum. Bu bağı güçlendirmek için çok yazdım çok çizdim. Beni yazmaya teşvik eden en temel unsur  rüyalarım olmuştur. Uçsuz bucaksız fantastik evrenin içinde rüyada olduğumu bilerek rüya görmek  inanılmaz bir şey. Her uyandığımda bunu unutmamalıyım diyordum ve o an için unutacağıma ihtimal bile vermiyordum. Üzerinden zaman geçince hiçbirisini hatırlamadığımı fark ettim ve rüya defteri tutmaya başladım. Rüyalarımı yazıp yanına çizimler yaptım. Ara ara onları kurcalayıp onlardan yeni fikirler üretiyorum. Çocuk kitapları yazma hikayeme gelecek olursak, benim aklımda hiçbir zaman kitap çıkarma fikri yoktu aslında. Yani böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim.  Yazdığım ve çizdiğim bir çalışmayı sosyal medyada paylaşmıştım. Aynı gün içinde farklı birkaç editörün ‘’Bu yazının devamı var mı?’’ sorusuyla başladı her şey, diyebilirim.

2019 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görüldün. Belirli bir kitap üzerinden olmadı sanırım bu. Ne büyük bir mutluluk… Yazmak, yazmaya devam etmek için müthiş bir motivasyon olsa gerek…

Benim için gerçekten de Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görülmek büyük bir onur ve mutluluk kaynağı oldu. Bu ödül, ‘’Ne Zaman Büyüyeceğim?’’ adlı kitabıma verilmişti.

Tabii bu tür ödüller, yazarlık serüvenimde motivasyonumun artmasında büyük rol oynadı. Çocuk edebiyatına katkıda bulunmanın, çocukların dünyasına dokunmanın ve onlara hikâyeler sunmanın getirdiği sorumluluk da katlanarak arttı. Ancak bu sorumluluk, benim için aynı zamanda yazma yolculuğumun en güçlü ve heyecan verici yanlarından biri. Aldığım ödüller, bu sorumluluğu yerine getirme sürecinde beni cesaretlendiriyor ve daha fazla öykü, daha fazla renk katma arzusunu besliyor.

 

Senin büyük yazarların ve elbette çizerlerin kimler? Kimlerin üzerinde etkisi var?

Büyük yazarlar ve çizerler benim için her zaman gerçek bir ilham kaynağı olmuştur. Hangi birinden başlasam, hangi birini anlatsam bilemedim.

Ama ilham kaynağı denildiğinde isim olarak bendeki ilk sırada Hayao Miyazaki gelir. Animasyonlarındaki görsel zenginlik, duygusal derinlik ve fantastik öğelerle birleşen bir özgünlük içerir. Filmlerinde doğa, insan ilişkileri ve doğanın korunması gibi temaları sıkça işlemesi beni ayrıca etkiler. Sonra, çocuk edebiyatı denilince usta isimlerinden Maurice Sendak’ın eserleri geliyor aklıma. Özgün hikâyeler ve etkileyici illüstrasyonlarla doludur. Shel  Silverstein’ın eserleri, farklı duyguları bir araya getirme ve çocuklara kendi yaratıcılıklarını kullanma cesareti aşılama konusunda beni büyük ölçüde etkiliyor. Dr. Seuss’un eserleri, dil oyunları ve renkli karakterleriyle beni etkiler. Yine çocuk edebiyatının önemli isimlerinden Roald Dahl’ı çok severim. Sürükleyici anlatım tarzı beni hikâyelerinin içine çeker. Roald Dahl’ın eserlerini resimleyen Quentin Blake’in çizim tarzı, esprili ve canlı karakterlerle dolu olması beni etkileyen bir diğer önemli sanatçı. Sade ve etkileyici bir anlatma yeteneğiyle Eric Carle önemli bir ilham kaynağı.  Sade ve etkileyici anlatım tarzı denilince çok sevdiğim isimlerden Oliver Jeffers gelir. Şu an aklıma gelenleri yazdım daha bir sürü ilham olan muhteşem sanatçı var ve iyi ki var olmuşlar.

“Çocuklar için yazıyorum çünkü…” Cümlenin devamı senin için nasıl olur?

Kendimle ve hayal gücümle daha derin bir bağ kuruyorum.

Masanın üzerinde şimdi seni neler bekliyor? Yeni kitap düşüncesi filizlendi mi çoktan?

Masada, henüz keşfedilmemiş diyarların haritası belirginleşiyor. (Gülüyor.) Şubat ayında yeni kitabım çıkacak. Bu yıl okul öncesi kitaplığı dışında 8 yaş üzeri ilk gençlik kitabım da çıkacak. Söylerken bile içimdeki kelebekler kıpır kıpır…

Yani evet, masamın üzerinde yeni bir kitap düşüncesi filizlenmeye başladı ve hayal gücümün derinliklerinde yeşeriyor.

Ajandakolik’in özellikle yazarlara ve çizerlere sorduğu klasik bir sorusu var. Ajandan veya not defterin var mı, varsa içlerinde neler var?

Ooooo hem de çok severim! Yanımdan ayırmadığım bir not defterim bulunur her zaman. Bu defterlerime bir yılı sığdırırım. Yanımda, kelimelerin ve çizimlerin olduğu bir mikro evren taşıyorum.  İlham anlarını, öne çıkan fikirleri ve projeleri, yeni öğrendiğim bilgileri, düşüncelerimi yazıp çizdiğim kıymetli araçlardır. Bu küçük defterler, yaratıcılığımın izini sürmek ve fikirlerimi düzenlemek adına benim için vazgeçilmezdir. Çok önemserim ve not defteri kullanmayan biri gördüğümde başlarım önemini anlatmaya. (Gülüyor.) Bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorsanız not defteri kullanın. (Göz kırpıyor.)

Öğrendim ki devlerin, ejderhaların, sihirli pelerinin, sihirli fasulyelerin ve yıldız tozlarının inancıyla da yazıyorsun. Ve oyuncaklar olmazsa olmazların. Bunca hayal gücünün en büyük destekçileri olarak sanırım okurların onlara çok şey borçlu. Peki senin gibi çocuklar için yazmak çizmek isteyen genç arkadaşlara önerilerin neler?

Hayal gücümü destekleyen her şeyi çok önemsiyorum. Bize iyi gelen her şeye sıkı sıkı sarılmak gerekiyor ve ben de ejderhalara, devlere, yıldız tozlarına sarılıyorum. (Gülüyor.)

Çocuklar için yazmak ve çizmek isteyenlerin öncelikle kendi içindeki çocuğu keşfetmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu, çocukların dünyasını daha derinlemesine anlamalarına  ve onlar için daha etkili hikayeler yazmalarına kolaylık sağlayacaktır. Hayal gücünüzü sınırlamayın ve zihninizde kendi evreninizi oluşturun. Çocuk edebiyatının dinamiklerini, tarzlarını ve çeşitliliği araştırın. Yazdıklarınızı  / çizdiklerinizi paylaşın ve geri bildirimlere açık olun. Eleştiriler, gelişiminizde önemli bir rol oynar ve daha iyi hikâyeler yazmanıza yardımcı olabilir. Sonsuz bir öğrenme sürecinde olmak çok önemli. Yazma ve çizme konusunda sürekli öğrenmeye açık olun. Yeni teknikleri keşfedin, farklı tarzları deneyin ve sürekli olarak gelişim gösterin. Hayal gücüyle dolu bir dünyaya kapılarını aralamak isteyen yazar ve çizer arkadaşlarıma bol şans ve keyifli bir yolculuk dilerim!

Ajandakolik okurlarına son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederim. Son olarak söylemek istediğim şey; büyüdükçe unuttuğumuz, köşeye attığımız içimizdeki çocuğa sarılalım ve hayal kurmaktan vazgeçmeyelim. Hayal gücümüz, bizleri farklı diyarlara götüren sihirli kapılardır. Herkesin sihirli kapısını bulmasını isterim.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media