Advertisement Advertisement

Banu Kanıbelli: “İnsanoğlunun doğru olanı seçme kapasitesine güveniyorum”


Bu bir haykırış, bu bir yardım çağrısı, bu bir isyan… Kulak verin!
İlk dinlediğimde beni heyecanlandıran bir şarkı oldu, “Dünya Evim ve Yanıyorsa“.  Sonra kim bilir kaç defa daha dinledim, hele bu söyleşiyi hazırlarken artık sözlerini ezberlemiştim.
Şarkıyı bir grup gençle birlikte seslendiren müziyen Banu Kanıbelli ile karantina günlerinde uzaktan uzağa söyleştik. Heyecan verici projenin nasıl oluştuğunu öğrenmek isterseniz bir yandan şarkıyı dinleyip bir yandan bize katılabilirsiniz… 

Söyleşi: Nilüfer Türkoğlu

1980’lerde “We Are The Children” diye bir şarkı vardı. Dünyaca ünlü birçok müzisyen bir araya gelip Afrika’da açlıktan ölen çocuklar için güçlerini birleştirerek bu şarkıyı seslendirmişlerdi. Ben o zaman çocuktum ve bu şarkının beni çok etkilediğini hatırlıyorum. Tüm o ünlüleri bir arada görmek değildi beni etkileyen, ekranda gördüğüm o çırpı bacaklı çocuklarla aynı dünyada yaşadığım için çok üzülmüştüm. Neden onların yemek yiyemediğini bilmiyordum ama ne o görüntüleri ne de o şarkıyı unuttum.
Yıllar sonra bugün dünyanın geldiği nokta çok daha vahim. İnsanlar hâlâ açlıkla mücadele ederken, bir savaş bitip diğeri başlarken,  buzullar erirken, birçok hayvanın nesli tükenirken, karbon salınımı giderek artarken, insanoğlu olarak fosil yakıtlara bu kadar bağımlıyken, ağaçlar katledilirken, doğal felaketler kapımızdayken bunu açıkça dile getiren bir şarkıyla karşılaşmak beni sarstı. Üstelik bu defa şarkı Türkçe’ydi. “Dünya Evim ve Yanıyorsa”, iklim acil krizini dile getiren “çok sesli”, çok yürekten bir şarkı… Bu şarkıda emeği geçen değerli müzisyen Banu Kanıbelli ile korona günlerinde hem şarkılarını hem de gezegenin durumunu konuştuk.

Greta Thunberg’in başlattığı “Fridays For Future” (Gelecek Cumalar) hareketi, “Dünya Evim ve Yanıyorsa”  şarkısının ilham kaynağı olmuş gibi. Gençlerin hep beraber şarkıyı söylemesi de bize Greta’nın çağrısını hatırlatıyor. Kim bu gençler? Hep beraber nasıl bir araya geldiniz? Biraz bunları anlatır mısınız, bilmeyenler için?

Şarkıda duyduğumuz gençler, Fridays For Future Türkiye’nin şarkı gönüllüleri diyebiliriz.  Ve onlara ayrıca eşlik eden müzikal olarak çok yetenekli başka gençler… Haklısınız, şarkının sözleri Greta’yı hatırlatıyor, çünkü onunla başlayarak bugün sekiz milyonu bulan genç iklim hareketinin görüşlerinden ve taleplerinden bir derleme. Onların müzikal sesi. Gözlerimizi ve kulaklarımızı kapadığımız gerçekleri ve bilimsel temellerden yola çıkarak yapılması gerekenleri, biz yetişkinlere anlattıkları bir sesleniş.

Greta gibi, Türkiye’de de Atlas Sarrafoğlu ve arkadaşlarının başlattığı çalışmaları yakından takip ediyordum. Tanıştık. Bu şarkıya birlikte sahip çıkma konusunda anlaştık ve çalışmaya başladık. Elimizden gelenin en iyisini yaptık ve şarkımızı tamamladık.

Şarkı tam olarak ne zaman ortaya çıktı? Gençlerle birlikte ne zaman stüdyoya girdiniz?

Bir önceki iklim grevi, yani 20 Eylül tarihinden beri gündemimizdeydi bu şarkı. Sözlerin oturması, vokalistlerin bir araya gelmesi, İngilizceye çevrilmesi, kayda giriş tarihlerimiz ise Ocak ve Şubat aylarını buldu.

Şarkının zamanlaması bilinçli bir tercih miydi? Sanırım 3 Nisan İklim Grevi’ne yetiştirmek de istediniz bir yandan… Tabii grev dijitalden yapıldı.  Bir anlamda dijital bir eylem oldu.

Evet tabii, özellikle 3 Nisan öncesinde çıkmış olmasını istedik. Müziğin birleştiren ve harekete geçiren gücüne inanıyoruz.

Şarkının bir de İngilizce versiyonu var…

Bunu da çok önemsedik çünkü istedik ki ortak bir dünya diliyle söylenecek bu şarkıyla dünya üzerindeki Fridays For Future gençleri birbirini daha kolay bulsun ve bu ortak ses fikriyle, duygusuyla bir şarkı bulutu içinde herkese kolaylıkla ulaşsın.

Rap şarkıcısı Kamufle de “Dünya Evim ve Yanıyorsa” şarkısında Banu Kanıbelli ve Fridays For Future gençlerine eşlik ediyor.

Şarkı gerçekten çok başarılı. Dünyanın imdat çığlığını duyuran bir gücü ve iklim krizini çarpıcı sözlerle anlatan yalın bir dili var. Hip hop olmasına nasıl karar verdiniz? Bu, ilginç bir tercih olmuş ama şarkıya da nasıl yakışmış!

Hip-hop çok hakiki bir müzik türü. Saygım büyük. Benim denemem sadece o dili konuşmaya çalışma çabasıydı. Elimden geldiğince. Ama inanarak. Ayrıca, bu müziğin başarısında Tuna Erlat’ı anmak isterim. Beat yazımından yorumuna çok değerli katkıları oldu.

Bu arada rap şarkıcısı Kamufle de size eşlik ediyor. Başka şarkılar da olacak mı böyle yine ünlü sesleri de bir araya getirdiğiniz? Bu bir seri olsa keşke…

Kamufle bizimle bir kayıt günü geçirdi ve dokunduğu her gencin, çekingen ve uysal bir sesten, inanan, haykıran bir sese dönüşmesini hayranlıkla izledim. Onunla tanışmamız ve çalışmamızla eşik atladık. Seri düşüncen ne güzel bir dilek, Nilüfer. Keşke olsa… Hatta bu keşke başka müzisyenlerin de gençlerin seslerini büyüttüğü kollektif bir seri olsa.


Evet, buradan duyuralım o zaman sesimizi böylece! Peki, Sinekkuşu Kolibri’nin  hikâyesi galiba bu şarkı biraz da! Biraz araştırınca önce Dodo’ymuş bu kuş. 

Ayvalık ve çevre köylerinden gelen Zeytin Çekirdekleri / Renkli Saatler çocuklarıyla iki ayda bir buluşuyor, her seferinde açık bir sohbet ardından ne hakkında şarkı yapmak istediğimize karar veriyor, sözleri hakkında fikirleri topluyorduk. Geçtiğimiz bahar ayarında, o çalışmalardan birinde, dünya üzerine sohbet ederken 7 yaşındaki Aydın nesli tükenmiş bir kuş olan Dodo’yu bize tanıttı. O gün ortaya çıkan şarkının dörtlüğünde, Dodo dünyaya bakıp gördüklerini anlatmaya hazırlanıyordu. 20 Eylül İklim grevi yaklaşırken şarkıyı tamamlamış olmak istiyordum.  Sözlerin devamı yine gençlerden gelmeliydi. Fridays For Future gençlerinin sosyal iletişim platformlarındaki sözlerini, iklim krizi ile ilgili bilinmesi gereken gerçekleri manifesto olarak yayımlayan Yokoluş İsyanı açıklamalarını esas alarak şarkı sözlerinin tamamını bir araya getirdim. 20 Eylül’de sevgili Selin Gören’in sinekkuşu hikâyesini dinlemiştim. Büyük bir yangını küçük su damlalarıyla söndürmeye çalışan ve “elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan” bir sinek kuşuydu bu. Birlikte şarkının nakarat bölümünü Kolibri’ye uyarlamaya karar verdik. Şarkının iki versiyonu olabilirdi. Dodo kuş yine Ayvalık çocuklarıyla tamamlanabilirdi. Fridays for Future sözlerinin de sinek kuşu Kolibri ile yola devam etmesi anlamlı olacaktı.

Gelen yorumlar nasıl? Yeterince sesinizi duyurabildiniz mi?

Ortaklaşa yaşadığımız bu heyecan beni çok mutlu ediyor. Şarkının ilgi gördüğünü, sevildiğini görüyoruz. Bunda Ali Kanıbelli’nin hazırladığı video klibin de payı çok büyük. Bugünlerde İngilizce video klibinin hazırlığı içindeyiz. Orada da hedefimiz, 22 Nisan Dünya Dünya Günü beraberinde yapılacak dijital iklim farkındalık etkiliklerinin bir parçası olmak.

Ben sizi ilk defa Gezi sürecinde tanıdığımız Lobna Allamii için söylediğiniz “Lobna’nın Şarkısı” ile keşfedip dinlemiştim, Ne müthiş bir şarkıydı o. Sonunda da Sumru Ağıryürüyen ağıtı insanın yüreğini dağlıyordu. O şarkıyı da hatırlamak, hatırlatmak istedim şimdi. Dinlemeyenler varsa eğer… Buradan yola çıkarak en son Eylül’de bir albümünüz çıkmıştı yine Ada Müzik’ten. 5 Silahşörler Orijinal Film Müzikleri”. Ondan da bahseder misiniz?

Teşekkür ederim Lobna’nın Şarkısını ve emeği geçenleri andığınız için… Evet, 5 Silahşörler de bağımsız bir film için yaptığım, sadece birkaç şarkıyla başlayan ancak sonra tüm filmin müziklerine evrilen bir süreç oldu. Filmin içindeki karakterlerden ilham aldığım, onların yaşam içindeki çıkmazları, ihtiyaçları ve birbirlerine sevgi ve dostlukla kenetlenmeleri ve yaşamayı güzel kılmaya çalışmalarıdır bu şarkıların temaları.


Siz bugünleri nasıl geçiriyorsunuz? Karantinalı günlerde neler yapıyorsunuz? Daha üretken olduğunuzu söyleyebilir misiniz? 

Açıkçası bir gün nasıl geçiyor anlamıyorum.  Günlük işlerin yanı sıra ne yapabilirim sorusunun etrafında dönüp duruyorum. Zamanın olduğu ve ihtiyacın arttığını düşünerek gençlerle yaptığım psikolojik sağlık temelli farklı çalışmalarla günler ve geceler birbirinin içinde. Müzik de var elbet, yine günlerin getirdikleriyle iç içe. Kısacası, büyüyoruz hep birlikte ve yaşamanın her yönüyle.

Şarkıyla da paralel olarak geldiğimiz şu noktada dünyanın nihayet arınmaya başladığını, yeni bir düzen kurulacağını, iklim krizinin nihayet sona ereceğini düşünüyor musunuz?

Henüz aklımızın bile kavramakta zorlandığı bir dönüşümün içinden geçiyoruz, öyle değil mi? Değerlerimiz, önceliklerimiz, alışkanlıklarımızla birlikte değişiyor. Yola devam edeceğiz ama eskisinden farklı. Daha önce sormadığımız soruları sormaya ve bunlara dürüst yanıtlar vermeye mecbur olduğumuz zamanlar. Hiç beklenmedik bir şekilde oldu bu ve kayıplarla birlikte yaşanıyor. Ancak yine bu süreçte daha büyük bir resmi görmeye başladık, hem bireysel hem de çevresel ve küresel anlamda. Kulaklarımızda daha fazla kuş sesi. Hava daha temiz. Belli ki doğa mutlu. İnsanoğluna bütünüyle güven duyduğumu söylemem zor ancak, geleceğin var olabilmesi için büyük bir fırsata sahip olduğu bir gerçek. Belki kendimi şöyle düzeltmeliyim. İnsanoğlunun yapabileği her şeye değil ama doğru olanı seçme kapasitesine güveniyorum, evet!

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media