
ŞİMDİ DE ÇİZGİ ROMAN OLARAK “BİR İNSAN BİR EFSANE KRAL PELÈ”
Tam 1363 maçta attığı 1279 gol ile Guinness Dünya Rekorları’na adını altın harflerle yazdıran bir kral o! Tüm zamanların en iyi futbolcularından biri olması bir yana yoksul çocukluğundan şöhretli bugününe muazzam bir başarı hikayesi onunkisi. Eddy Simon ve Vincent Brascaglia’nın hazırladığı “Kral Pelé – Bir İnsan Bir Efsane” kitabı, KaraKarga etiketiyle yayımlandı.
YAZI: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
“Başarı kaza eseri gelmez. Yoğun çalışmayla, kararlılıkla, etütle, fedakârlıkla ama hepsinden önemlisi yaptığın işe duyduğun tutkuyla gelir. ” Pelé
Futbolla hiçbir ilgisi olmayan pek çok kişi bile Pelé ismini bilir. Belki de onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de bu. Ailesi ona bir dahinin adını boşuna vermemişti. Edson Arantes Do Nascimento… Doğduğu gün aile evine elektrikli ampul takılan geleceğin futbolcusuna anne ve babası Thomas Edison’a hürmeten Edson ismini verdi. Okula gitmek yerine genellikle ailesine yardım etmek için sokaklarda ayakkabı parlatan Edson ya da Dico (lakabı), futbol aşkıyla dolup taşıyordu.
Henüz on beş yaşındayken Santos, on altı yaşındayken Brezilya millî futbol takımı için oynamaya başladı. On yedi yaşındayken 1958 Dünya Kupası finalinde attığı gol, onu bir Dünya Kupası finalinde gol atan en genç futbolcu yaptı.

1960 yılında sahada genç Pelé.
Eddy Simon ve Vincent Brascaglia’nın hazırladığı “Kral Pelé” çizgi romanı, başarılarla dolu bir hayatı; çocukluktan bugüne yıldız futbolcunun dünyasını çizgilerle anlatmayı seçiyor. Hayranları tarafından “O Rei” (Kral) olarak bilinen Pelé, tüm zamanların en iyi futbolcusu olarak kabul ediliyor. Ancak o bir sporcudan çok daha fazlası: UNICEF’in iyi niyet elçisi olarak da dünyayı dolaştı. Pelé, ırk veya milliyetten bağımsız olarak insanları bir araya getiren ve “güzel oyun” olarak adlandırdığı bir sporun yaşayan sembolü. Kral Pele’nin futboldaki yükselişine, Brezilya’nın gecekondu mahallelerinden uluslararası arenada zirveye oynayışına tanık ettiğimiz bu çizgi roman, 20’nci yüzyılın en etkili 100 insanın biri olan futbolcunun, başta hiçbir şeyi olmayan bir çocuğun umut dolu hikayesi olarak oldukça çarpıcı ve ilham verici.
Eddy Simon’un 2016 tarihli “Le Roi Pelé: L’homme et la légende” isimli kitabından uyarlanan çizgi roman, şöhretin, dalkavukluğun, aileden ayrılığın, sınırlı eğitimin, rekabetin içinden geçerek olgunlaşan genç bir adamın hayat mücadelesini anlatması bakımından da önemli bir kitap. Simon ayrıca Pelé’nin kariyerini, üzerinde hiçbir kontrolü olmayan siyasi ve futbol ortamlarını, özellikle de 1964’ten sonraki Brezilya yönetimi açısından bağlamlandırıyor.
BAŞARILARIYLA VE HATALARIYLA “İNSAN” PELÈ
Çizgi roman, profesyonel kariyeri bir sakatlık nedeniyle yarıda kalan babasından futbol sevgisi (ve sağlam bir antrenman) alan Brezilya’daki fakir bir köy çocuğu olarak hayatını konu alıyor. Daha sonra Brezilya adına profesyonel bir oyuncu ve milli takım üyesi haline yükselişini, ABD’deki profesyonel yıllarına ve sonrasında hükümet ve yardım yardım çalışmalarındaki yıllarına kadar takip ediyor. Pelé’nin sokak futbolundan milli takıma hızlı yükselişi oldukça şaşırtıcı. Çoğu insan gibi onun da çocuklara ve yardım çalışmalarına olan tutkusu takdire şayan. Ancak kadınlara olan zayıflığı ve karısına sadakatsizliği de kitapta yer alıyor. Böylece hikayenin yalnızca futbolcunun başarılarına odaklanmadığını, insani yönünü ele alarak “hayati” hatalarına da değindiğini görmek mümkün. Kitap, Pelé’nin hikayesini anlatmanın yanı sıra birçok futbol tarihini ve Brezilya tarihini de kapsıyor.

Pelé ve Brezilya Başkanı Lula, 2008 yılında 1958 Dünya Kupası yıldönümünde bir arada.
FIFA ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin istisnai kariyeri sayesinde 20. yüzyılın en iyi futbolcusu ve sporcusu seçtiği Pelé’nin efsanevi hikayesi, özellikle futbol severlerin ilgisini çekecek. Metin Yetkin’in çevirisiyle KaraKarga Yayınevi’nin temmuz kitaplığında yerini alan “Kral Pelé – Bir İnsan Bir Efsane” kitabının inceleme yazısını tıpkı kitapta olduğu gibi kralın sözüyle bitirelim:
“Ölümden korkmuyorum, çünkü benim üç kalbim var. Ben üç kalp ile doğdum, bunu unutmayın! Ben öldükten sonra, insanların beni herkesi birleştirip halkları bir araya getirmek isteyen iyi bir insan olarak hatırlamasını isterim. Ve tabii… İyi bir oyuncu olarak hatırlamalarını da!”