SEN HİÇ GÖRDÜN MÜ KEDİ OLAN BİR ÖRÜMCEK?
“Kütüphanedeki Aslan” kitabıyla çok sevilen ve her yaştan genç okur için şimdiye kadar 50’den fazla kitap yazan New Yorklu yazar Michelle Knudsen en yeni kitabıyla yeniden Türkçede. Ümit Mutlu’nun çevirisiyle “Kedi Olmak İsteyen Örümcek Mario”, hem duygusal hikayesi hem de yine çizer Kevin Hawkes’ın sıcacık resimleriyle kalbinizi sarıp sarmalayacak, benden söylemesi…
YAZI: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
Kedi olmak isteyen bir örümcekle tanışmış mıydınız daha önce? O zaman gelin Mario ile sizi tanıştırayım bu defa… İsminin nasıl Mario olduğunu da anlatayım… Kendisine yeni bir ev arayan örümceğin “dönüşüm” hikayesi bu…
Kendine eski ama kocaman bir ev bulduğunda başına gelecek her şeyden habersiz içeri girdi, örümcek. Aradığı karanlık köşeye ulaştığında ipek kadar yumuşak ağlarını ördü ve yeni yatağında uykuya daldı. Sonraki sabah tatlılığına övgüler yağdırıp tüylerini okşayan yaşlı bir kadınla karşılaştı. Bu, evin sahibi olmalıydı! Evine gelen bu miniği yaratığı sevgiyle karşılayan Betti, ilk sözleriyle örümceğin kafasını bir anda karıştırdı.
“Merhaba sevimli şey! Evime hoş geldin. Ne tuhaf bir kediciksin sen böyle! Senin ismin şey olsun… Şey… Hah, buldum: Mario!”
Ne adı Mario’ydu aslında ne de bir kediydi örümcek. Bunların hiçbirinin olmadığına o kadar emindi. İlk önce kahvaltısını hazırladı yaşlı hanımefendi, ardından onunla bir kediyle oynar gibi oynadı. Mario kahvaltıyı çok leziz, oyunu da eğlenceli bulmuştu. Betti, akşam televizyon izlerken Mario’ya hemen yanı başında minik bir kutudan yatak hazırlamış, içine de yumuşak bir minder koymuştu. Kedilerin hayatı ne güzeldi sahi! Ya da kedi olmak ne müthiş bir şey mi demeliydi?
BAŞKASI GİBİ DAVRANMAK YA DA DAVRANMAMAK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
“Kütüphanedeki Aslan” kitabıyla dünyanın dört bir yanında çok sevilen yazar Michelle Knudsen ve çizer Kevin Hawkes, yıllar sonra bu defa odağına bir örümceği alarak onun hem komik hem duygusal hikayesini minik okurla paylaşıyor. Mario’nun bir örümcekken nasıl kediye dönüştüğünü anlatan kitap, başkası gibi davranmanın yetersizliğinin altını çizerken ikili ilişkilerde koşulsuz olarak birbirini sevmenin ve kabul etmenin önemini vurguluyor. Mario ve Betti’nin dostluğuna tanık olmak okurken insanın yüzünü gülümsetiyor. Tıpkı gerçek bir örümceği gerçek bir kedi olarak hayal etmek gibi…
Çevirilerini zevkle takip ettiğim sevgili Ümit Mutlu’nun Türkçeye kazandırdığı ve Uçanbalık Yayınları tarafından yayımlanan kitap ayrıca olduğu gibi davranmaktan çekinenlere cesaret vermesi bakımından da değerli bir hikayeye sahip. Bu ilham verici kitabın, bir örümceği bu kadar sevimli olarak karakterize etmesi de çocukların örümcek korkusunu yenmesini sağlamalarında muhtemelen önayak olacaktır. Yazar Knudsen’ın eskiden böyle bir fobisi olduğunu söylemekte de fayda var. Bunu da bu korkusunu yenmesinde kendisine yardımcı olan kişiye kitabı ithaf etmesinden anlıyoruz.
Kevin Hawkes’un çizimleriyle Mario’yu daha çok severken onun giderek kedileşen hallerini görmek hem biraz hüzünlü hem de komik. Yazar ve çizerin yarattığı bu ikili duygu, okuru kitap üstüne daha çok düşünmeye davet ediyor.
Uzun zamandır okuduğum en etkileyici hikayelerden biri olan “Kedi Olmak İsteyen Örümcek Mario”, orijinalindeki “Luigi” ismi yerine neden “Mario” olarak değiştirilmiş, onu da merak ettiğimi söylemeden geçmeyeyim… Bunda da Ümit Mutlu’ya cevap hakkı doğuyor. Alınca cevabı buraya not düşeceğim. İyi okumalar!