Advertisement Advertisement

Manuel Çıtak, Adalet Ağaoğlu’nun fotoğraflarını çektiği o günü anlattı

Adalet Ağaoğlu ve Lambalar

Fotoğrafçı Manuel Çıtak, Adalet Ağaoğlu‘nun lamba koleksiyonunun fotoğraflarını çekmek için gitmişti o gün evine… Yıllar sonra o günü Ajandakolik’te kaleme aldı. 

Yazı ve fotoğraflar: Manuel Çıtak 

Adalet Ağaoğlu’nun bu fotoğrafını 1992 yılında çektim. Büyükdere’deki evinde çekildi. O zaman Skylife dergisi için fotoğraf çekiyordum. Çekime derginin grafik tasarımcısı Lalehan Uysal ile gitmiştik. Adalet Hanım dergide gaz lambası koleksiyonu üzerine bir yazı kaleme almıştı. İlginç bir koleksiyonu vardı. Bizi çok iyi ağırladıklarını hatırlıyorum. Özellikle eşi Halim Ağaoğlu’nun eşinin yazar kişiliğine olan saygısını ona verdiği değeri görmemek mümkün değildi. Çok misafirperver ve dostaneydiler. İlerleyen zamanda görüştük. Bu arada benim eşim de yolun daha çok başında olan bir yazardı. Adalet Hanım eşimin Şebnem İşigüzel olduğunu öğrenince şaşırmıştı. Bizi yemeğe davet etmişlerdi.

Halim Bey eşinin yazabilmesi için gerekirse dünyayı durduracak kadar ilgiliydi.  O yemekte sohbetimizden hatırladığım, Şebnem bilgisayar kullanarak yazdığını anlatmıştı. Halim Bey, Adalet Hanım’ın da artık bilgisayara geçmesi gerektiğini söylemişti. Hatta bunun için ona bilgisayardan anlayan bir asistan bulduğunu, bilgisayar kullanmayı öğrenmesine yardımcı olduğunu anlatmıştı. Ama Adalet Hanım, kendi sistemini, sanırım daktilo kullanıyordu yazarken, terk etmekten yana değildi.

Birlikte pek az fotoğrafları olduğunu söylemişlerdi ve bu fotoğrafın onların diyaloğunu nasıl aktardığından mutlulukla söz etmişlerdi.

Adalet Ağaoğlu, eşimi iki yıl önce ev telefonumuzdan bir yazısı için aramış. Şebnem kendisine kızımızın tiyatro okuduğunu ve kendisinin tiyatro oyunlarından çok etkilendiğini anlatmış. Yani Adalet Ağaoğlu’nun üzerimizde kuşaklar boyu etkisi var. Bu sanatın ta kendisi bence.

Normalde çok unutkan bir insanımdır ancak fotoğrafını çektiğim insanların bende bıraktığı hisleri asla unutmam.  Adalet Hanım çok kişilikliydi ve asla sözünü esirgemiyordu. İtirazlarını dillendiren güçlü bir kadın olarak hatırlıyorum kendisini.

1996 yazında geçirdiği kazadan sonra da kendisini ziyaret etme fırsatımız olmuştu. Çok sıkıntılı bir süreç yaşamışlardı. Hiç kuşkusuz o dönem Adalet Hanım’ın hayatından yazacağı birkaç romanı alıp götürdü.

Yakın zamana kadar yazmaya devam etmesi yaratıcılığın bize hediyesi aslında. Kendi işimle kıyasladığımda sanatçının neredeyse ölene kadar sanatıyla meşgul olması müthiş bir şey. Bu bir tür gençlik gibi aslında. Sanatçı ruhen yaşlanmıyor.

Portre çekmek benim için hep önemli olmuştur. Resim yapmak gibi düşünürüm bunu. Adalet Hanım da tıpkı Şebnem gibi  fotoğrafın yazmak gibi olmadığını düşünüyordu. Fotoğrafın pek çok şeye bağlı geliştiğinin ve hatta bunların bir kısmının sanatçının kontrolü dışında olduğunu söylemiş ve işimi zor bulmuştu. Çoğunlukla böyle olur.

Öğrencilik yıllarımda herkes gibi “Ölmeye Yatmak” ile tanımıştım Adalet Ağaoğlu’nu. Bir yazarın portresini çekmek aslında bir hissi resmetmek, belgelemek gibi… Adalet Ağaoğlu’nun  açıksözlü kişiliği onu bir anlamda muzipleştiriyordu aslında. Halim Ağaoğlu ile birlikte fotoğraflarında da gülüşünü ve içten bakışını yakalamak benim için kıymetli olmuştu.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media