
M. BANU AKSOY: “TOMBİK, NEVİ ŞAHSINA MÜNHASIR BİR KARAKTER. ONU BAŞKALARI DA TANISIN İSTEDİM”
Can Çocuk kitaplığının en yenilerinden “Tombik Roka”, M. Banu Aksoy’un yazdığı, Öykü Akarca’nın çizimleriyle eşlik ettiği mizah dolu neşeli bir kitap! Aksoy bu kitabında merkeze bir köpeği koyarak ailemizle, komşularımızla ve hayvanlarla ortak yaşam alanımızda kurduğumuz ilişkileri ustalıkla anlatırken hikayenin çıkış noktasında kendi hayatından ilham alıyor. Diyor ki “Tombik son derece gerçek bir köpek. Hatta şu an oturduğum yerden onun balkonda koskoca göbeğini devirip yattığını görebiliyorum. Tombik’le bir arada yaşıyoruz ama Tombik bizim köpeğimiz değil. Bunu demekten özellikle kaçınıyorum.” Aksoy ile yeni kitabı “Tombik Roka”yı konuştuk.
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
Toplum olarak köpekleri (doğayı) daha da sahiplenmemiz gereken bir dönemden geçerken “Tombik Roka”nın çocukların kitaplığında yerini bulması iyi bir zamanlama bana kalırsa… Öncelikle ellerinize sağlık. Çok samimi, çok akıcı ve ilham verici bir hikaye bu, sevgili Banu Hanım. Ve neredeyse bir buçuk yıl sonra Tombik sayesinde yeniden Ajandakolik’te bir aradayız… Palamut Kasabası’nın en şenlikli gemisi Mavi Sardalya ve tayfasıyla tanıştığımız “Balıkçı Korsanlar” kitabından bu yana neler değişti, neler gelişti hayatınızda?
Merhaba Nilüfer Hanım, Tombik’in öyküsünü beğenmenize sevindim. İşin aslı, Mavi Sardalya ekibinden ayrıldığımdan beri hayatımda fazla bir değişiklik olmadı. Malum ülke gündemi ve hayat koşulları rutinin dışına çıkmaya pek fırsat vermiyor. “Tombik Roka”nın yayımlanması çok mutluluk veren bir gelişme benim için elbette.
Bu kitap her ne kadar kurgusal bir hikayeye sahip olsa da baş kahramanı olan köpek Tombik gerçekten var. Sizin köpeğiniz mi Tombik, hayatınıza gelişini biraz anlatır mısınız?
Evet, Tombik son derece gerçek bir köpek. Hatta şu an oturduğum yerden onun balkonda koskoca göbeğini devirip yattığını görebiliyorum. Tombik’le bir arada yaşıyoruz ama Tombik bizim köpeğimiz değil. Bunu demekten özellikle kaçınıyorum.
“Sahiplik” kavramından rahatsızlık duyuyorum. Tombik isterse bizim onun insanları olduğumuzu söyleyebilir tabii. Tombik hayatımıza çaktırmadan dâhil oldu. Kalabalık bir sokak köpeği topluluğun arasında bir gün beliriverdi. “Tombik Roka” işte
tüm bu süreci anlatıyor.
Peki Tombik Roka’yı ne zaman kaleme aldınız? Biraz da yazma sürecini, hikayenin ortaya çıkışını ve neden adının Tombik Roka olduğunu sizden dinleyelim…
Tombik’le 2017’de tanıştık. Kitapta anlatılanlar da tanışmamızdan itibaren geçen bir bir buçuk yıllık bir süreci kapsıyor. Tombik çok eğlenceli ve nevi şahsına münhasır bir karakter. Onu başkaları da tanısın istedim ve hikâyesini anlatmaya karar verdim. Adının sonuna Roka eklemek ise büyük oğlumun fikriydi. Kitapta da dediğim gibi Tombik tıpkı roka gibi: Fazla baharatlı ama bir o kadar lezzetli; fazla havlayan ama bir o kadar dost canlısı.
Kitabın insan karakterleri Memo, kardeşi ve annesi Tombik’in aileye gelişini kabullenirken baba bu konuda zorlanan taraf oluyor. Onun için köpekle bir hayat sürmek normalde pek kolay değil. Tombik’li hayatı sürdürebilmek, korkularını yenebilmek için neler yapıyor?
Babanın her şeyden önce çok ciddi bir hayvan alerjisi var. Belki de bu yüzden hayatı boyunca hayvanlara çok yanaşamamış biri. Köpek korkusunu çocuklarından gizlemek için alerji maskesinin ardına saklanıyor. Ama korkusunu yenmek için de epey çalışıyor. Köpekleri anlamaya çalışmayı deniyor. Cama çıkıp aşağıdaki köpeklerle yaptığı konuşmalar bir tür terapi seansı gibi ve benim kitaptaki en sevdiğim kısımlardan. Asıl büyük adım Tombik’le kurduğu uzlaşı süreci. Baba Tombik’i tanımaya ve anlamaya başladıkça kendi korkularının da üstesinden gelmeye başlıyor yavaş yavaş.
Çocukların hayatına çok küçük yaşlardan itibaren hayvanları katmak gerektiğini düşünüyorum. Hayvan sevgisi ancak bu şekilde mümkün olabiliyor. Örneğin ben kızıma hamileyken bana o sırada yeni taşındığımız Ayvalık’taki küçük apartmanımızın köpeklerinden Beri eşlik eder, hep benimle birlikte dolaşırdı. Kızım daha anne karnında bir köpeğe ve evimizdeki kedimiz Zeze’ye alışmış gibiydi ki büyüdükçe hem onlarla hem sokak hayvanlarıyla sıcak bir iletişim kurdu. Bu konuda siz neler demek istersiniz?
Kesinlikle katılıyorum. Biz ne yaparsak çocuklar da bizden gördüklerini kopyalarlar. Hayat biz insanlardan ibaret değil. Etrafımızda ortak yaşam alanlarını paylaştığımız türlü çeşit hayvan var. Onlarla bir arada yaşadığımız, hatta çoğu zaman bizim onların alanını ihlal ettiğimiz bilgisi çocuklara aktarılması gereken çok değerli bir bilgi.
Ne yazık ki bazı aileler fazla temkinli ya da hayvanlara uzak olabiliyor. Ve bu yüzden çocuklar büyüdüklerinde de hayvanlardan korkup kaçıyor ya da onlara kötü davranıyor. Günümüzde bunun pek çok örneğini görmek mümkün. Toplum olarak bunları aşmanın yolunun aileden ve eğitimden geçtiğini düşünüyorum. Tombik Roka, bir köpekle iletişimi sağlamayı öğrenmek için iyi bir örnek kitap. Yazarken böyle bir amaçla mı yazdınız?
Hayır, öncelikli amacım bu değildi. Tombik’in hayatımıza dâhil oluşu ve onunla yaşadığımız anları kayıt altına alma isteğiyle başladım yazmaya. Ancak bu süreçte başka insanlarla yaşadığımız kimi olaylar sonucunda birlikte yaşamak, ortak yaşam
alanı, başkalarına ve diğer canlılara hoşgörü gibi konular da işin içine dahil oldu. “Tombik Roka”yı yayınevine yolladığımda henüz sokak hayvanlarına yönelik şiddet olayları bu kadar gündemde değildi ve katliam yasası gibi korkunç bir kavram henüz hayatımıza girmemişti. Kitabın tam da bu olayların peşinden yayımlanması acı bir tesadüf oldu. Çocukların başka canlılarla bir arada yaşamak üzerine düşünmelerini sağlarken “Tombik Roka” ile bir katkım olursa ne mutlu bana.
Kitapta normal bir hikaye kurgusunda pek sık rastlamayacağımız yerler var. Mesela “Baba usulü köpek susturma yöntemleri”, “Bir köpekle Nasıl Arkadaş Olunur?” gibi bölümler, düzyazıdan uzak, liste şeklinde. Bunlar kitabı daha da ilgi çekici ve sevimli hale getiriyor. Ne dersiniz?
Evet, listelerin böyle bir etkisi var bence de. Kitabın içine yayılmış listelerin öyküye hareketlilik kattığını düşündük ve editörümün önerisiyle bunu anlatıcımız Memo’nun bir özelliği olarak nedenselleştirmeye çalıştık. Memo listeleri seviyor; çünkü olayları daha rahat kavramasını ve anlatmasını sağlıyor.
Sevgili Öykü’nün çok sevdiğim çizgileri de tatlı hikayenize eşlik ediyor. Onunla da kitabınız hakkında bir söyleşi yapıyoruz. Ona Ajandakolik vesilesiyle bir şeyler söylemek ister misiniz?
Öykü Akarca ile ortak bir işe imza atmaktan büyük keyif aldım. İllüstrasyonlarını Can Çocuk’tan çıkmış başka kitaplardan biliyor ve beğeniyordum. O yüzden kitabın editörü Ceylin Aksel, Öykü Akarca ile çalışmayı önerince çok sevindim. Ortaya güzel bir iş çıkacağını tahmin ediyordum ama geldiğimiz son noktada hayal ettiğimin ötesinde bir kitap çıktı. Hani neredeyse Öykü benden habersiz geldi, Tombik’le tanıştı, diyeceğim. O derece Tombik’in ruhuna yakışır resimler ortaya çıkardı. Bu
nedenle buradan bir kez daha teşekkür ediyorum kendisine. Bizi buluşturduğu için Ceylin Aksel’e de teşekkürler.
Son zamanlarda hangi kitapları okuyorsunuz, yazarlığınıza güç veren yazarlar kimler?
Şu aralar Gerald Durrell’in “Korfu Üçlemesi”ni okuyorum. Delal Arya’nın yeni kitabı Troya Şifresi sırada. İyon ve Ege Denizi’nde geziniyorum anlayacağınız. Şu şu yazarlar bana güç veriyor diye isim saymak zor. Okuduğum her metin zihnime öyle ya da böyle bir besin oluyor sanırım.
Üzerine düşündüğünüz ya da kalem oynattığınız yeni bir kitap var mı? Bize biraz çıtlatsanız eğer varsa…
Evet, var. Aslında epeydir sırada bekleyen ve son taslağını yakın zamanda Ceylin’e ilettiğim bir kitabım var. Üzerinden çalıştığım bir başka metin daha vardı. Ama 19 Mart sonrası süreçte o metni bir kenara ayırdım ve yepyeni bir öyküye başladım. Söylediğiniz her sözün, yaptığınız her hareketin, elinize aldığınız her pankartın suç sayılabileceği bu tuhaf adaletsizlik ortamında başkaldırının ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu görüyoruz. Buradan yola çıkarak çok tatlı bir grup çocuğun başlattığı bir başkaldırı hareketini kurgulamaya başladım. Daha çok ham bir aşamada. Bakalım beni nereye götürecek.
Ajandakolik’te sizi yeniden konuk etmek benim için çok güzeldi. Yeniden görüşmek üzere. Okurunuz bol olsun!
Çok sevgiler, teşekkürler… Beni konuk ettiğiniz için ben teşekkür ederim.