Advertisement Advertisement

DEMET IŞIL: “BİR ÖNCEKİ KİTABIMDA SAĞLIĞIM GİTMİŞTİ, ‘ELDEKİ MALZEMELERLE MUTLU OLMA SANATI’ KİTABIMDA SOYADIM”


O bir influencer ya da kimilerinin tabiriyle “fenomen”. Ancak yaşadığı zorluklarla hayatı tepetaklak olup yeniden ayağa kalkan bir kadın, Demet Işıl. İlk kitabında, geçirdiği kanser hastalığını anlatan Işıl, ikinci kitabı “Eldeki Malzemelerle Mutlu Olma Sanatı” ile boşanma süreciyle yaşadıklarını okurla paylaşıyor. Onunkisi yeniden başlama hikayesi! Diyor ki “Hayatın altı üstünden kötü değil, üstü de her zaman sabit değil.”

 

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com

 

İnsanın kendi hayatını kaleme almasını cesur buluyorum. Hele ki yaşadığı olumsuzlukları, mutsuzlukları, travmaları yazabilmesi, bir bakıma onlarla yeniden yüzleşmek gibi geliyor bana. Sen bunu hem ilk kitabın “Mecburiyetsiz” de yaptın hem de yeni kitabın “Eldeki Malzemelerle Mutlu Olma Sanatı”nda yapıyorsun. Okuru senin hayat yolculuğuna çıkarıyorsun bir bakıma… Bu, senin için aynı zamanda bir terapi mi, ne dersin?
Öncelikle şöyle başlamak istiyorum, şu zamana kadar aldığım en anlamlı sorulardan biri benim için. Sadece benim için değil herkes için bir terapi yaşadıklarını anlatmak. Benim farkım ben hem anlatabiliyor hem de yazabiliyorum. Bundan seneler önce ilk teşhisi aldığımda bir daha hiçbir şeyi içimde tutmamaya yemin etmiştim, bu kadar anlatabilmek bana da sürpriz oldu. (Gülüyor)

Yine Destek Yayınları’ndan çıkan ilk kitabın “Mecburiyetsiz”de yakalandığın kanser hastalığını, senden yitip giden şeyleri, o sırada iki buçuk yaşında olan oğlunla hayatınızın en dramatik günlerini anlatıyorsun. “Eldeki Mutlu Olma Sanatı”nda ise hastalık, boşanma, annelik ve yalnızlık gibi birçok karmakarışık sürecin içinden geçiyorsun. Her iki kitabın da ortak noktası tüm bu olumsuzluklardan sonra bir aydınlanma evresine giriş ve onu nasıl yarattığın…
Hayatımın en büyük ödüllerini hep büyük kaosların içinden aldım, belki bundan bir sonuç çıkarma isteği, belki bir daha aynı kaosa girmek istememe.. Bu iki kitapta da aydınlanmadan çok eksilenlerle de tam olmayı anlatmaya çalıştım. Bir önceki kitabımda sağlığım gitmişti, bu kitabımda soyadım. Onun yerine koyduklarımı anlattım ki herkes okuduğunda gidene vah vah demeyi bıraksın ya da bunu belli bir süre diyerek bıraksın.

İlk sorumda senin için aynı zamanda bir terapi mi diye sormuştum ama okuru da bu yaşananların içine dahil ederek ayağa kalkmanın mümkün olduğunu anlatıyor ve aslında bizlere büyük bir ilham ve güç veriyorsun. Her şeye yeniden başlamayı mümkün kılmak nasıl mümkün? Bu güç ve sorumluluğu kendinden nasıl bulabildin?
Kendi isteğiyle değil, benim isteğimle, bizim çabamızla dünyaya gelen bir evlada sahibim, tabii ki en başta o. Zaten kitaplarımın ilk sayfaları hep ona ithaf. Bu dünyaya kattıklarım var, gece yatağa yattığımda iyi ki varım diyebileceğim şeyler yapmaya adadım kendimi. Hastalara umut oluyorum, yalnızlara destek oluyorum, maddi manevi her zaman birilerinin arkasında durmaya çalışıyor ve gerçekten çok samimi söylüyorum, daha çok imkanım olsun istiyorum. Bu dünyada yapacak çok şeyim olduğuna inandırdım kısacası kendimi ve tüm bu gayreti genç yaşımda bırakmak bana çok ayıp geliyor. Hatta sana bir itirafta bulunayım, hayatını salan, kendini bırakan, intihar etmeyi düşünen, ay yaşasam ne olur diyen kimseye saygı duymuyorum. Bu kadar zor kendimi yaşattım deyip tutunuyorum.

Hem oğlunu hem kendi akıl ve beden sağlığını korumaya çalışmak seni çok da yormuş olmalı. Geriye dönüp baktığında şimdi neler hissediyorsun?
Çok yorgunum. Gün geçtikçe daha da yoruluyor gibiyim ama durmayı öğrendim, hasta olmadan durmayı öğrendim. Çok göz önünde ve saldırıya açık bir iş yapıyorum, doğrucu davutluğum da tabii insanların hedefi olmama sebep oluyor ama mutluyum, yorgun ve mutluyum diyebilirim.

Bu iki kitap aynı zamanda kendinle yeniden yüzleşmen anlamına geliyor. Çevrende kitaplarını okuyanların, yakınlarının yorumları, tepkileri neler oldu? Annen için de ağır olmuş olmalı! Eski eşinden bir dönüş oldu mu, insan ister istemez merak ediyor.
Annem kitabımı okuyamadığını söyledi, hatta ilk 15-20 sayfasını okuduğunda kötü ve bunalım dolu bir hafta geçirdi. Çoğu şeyden haberi yoktu, böyle haberdar olmuş oldu. Eski eşimle olan kısımları okuyan herkes bana şu yorumu yaptı, “Kalp kırıklığıyla dolu bir ayrılık yaşamışsın; hiç anlamadık.” Bunu bu arada beni tanımayan insanlar da söyledi, ne sosyal medyada ne şahsi hayatımda hiç belli etmişim demek ki. Dönüş kısmına gelince Emir hariç bizim konuşacak bir konumuz, değerlendirecek bir hikayemiz yok ama güzel anılarımız var; bu da onlardan biri.

İlk kitaptaki “Anahtar” kapağını çok yerinde bulmuştum anca ikinci kitapta eldeki malzemelerle mutlu olmayı makyaj ve modaya bağlayan görseller açıkçası içerideki metinden biraz uzak geldi bana. Bu bir eleştiri belki ama sen nasıl değerlendiriyorsun? Fenomen olmanın etkisi diyebilir miyiz?
Fenomen olmamın genel olarak kitaba çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Hatta bazen de gölgelediğini… Maalesef mutluluk bu materyallere, mükemmel olmaya, eşyalara  ve imkanlara bağlı, günümüz için yerinde bir kapak ama genel olarak görüşüne hak veriyorum.

Fenomen demişken… Sence fenomen ne demek ve sen neden bir fenomensin? Toplumun fenomene olan bakışı da çok olumlu değil. Sen neler diyeceksin?
Ben bir hayat “influence” ediyorum. Ben kendimi hiç fenomen olarak tanımlamadım ama adımız bu. Bence ben bir içerik üreticisiyim. YouTube’da oraya uygun, Instagram’da Instagram’a uygun, Tiktok’ta hedef kitleme uygun içerikler üretiyor, yazılı da içerik üretebildiğim için kitap yazıyorum. Bana fenomen sıfatı gelecekse de şöyle bir fenomen olmak isterim, enkazlarından şato yapma fenomeni.

Yazdıklarınla bir katarsis yaşadığın muhakkak. Yeniden kitap yazmayı düşünüyor musun? Yine yaşadıklarından mı yola çıkarsın yazacak olursan?
Hikaye yazmak ya da roman yazmak hatta senaryo yazmak çok isterim ama yazabilir miyim bilmiyorum. Bu kitabı çıkarmamdaki en büyük gayret editörüm ve yayınevimin. Yine aynı gayretle daha neler yazarım artık. (Gülüyor.)

“Eldeki Malzemelerle Mutlu Olma Sanatı”, ayrıca başımıza gelen hiçbir şeyin tesadüf olmadığını fark etmemizi de sağlıyor. Buna olan inancın ilk ne zaman, nasıl başladı?
Hastalığım nedeniyle saçsız, kaşsız, kirpiksiz New York Times’da haber dosyası olduğum gün anladım ki hayat tesadüf değil, hayatın altı üstünden kötü değil, üstü de her zaman sabit değil.

Herkes kitabını okumalı çünkü…
Hayal ürünü olamayacak kadar gerçek, kriz yaşamamış ve el değmemiş bir kadın kadar mükemmel görünüyorum. Herkesin istediği bir hayata sahibim ama bedelini ödemiş olmayı saklamıyorum. Gerçeğim, deneyim yazıyorum. Ben olsam okurdum.

Ben hemcinslerimin erkeklere göre daha kolay ayağa kalktığını ve yalnız mücadele edebildiğini düşünüyorum. Belki bu tam olarak feminist bir bakış açısı ama kendimden ve çevremde gördüğüm kadınlardan hep böyle. Senin düşünceni sorsam…
Ben güçlü kadın tanımından hiç hoşlanan biri değilim, biliyor musun? Bence güçlü kadın olmak da bir tercih değil, zorunluluk. Esas lüks yıkılabilmek, bir süre orada kalabilmek. Bence biz kadınlar bu lükse sahip olduğumuz için çok daha hızlı ayağa kalkıyoruz. Kimimiz bir gece ağlıyor, kimimiz günlerce evden çıkmıyor ama bir şekilde o yıkımı yaşıyor. Erkek zaten yıkım yaşaması gerektiğini anlayana kadar bizim kalkış süremizi geçiyor. Bir algı ve algılama sorunu bence.

Bağımsız kültür sanat haber sitesi Ajandakolik’te konuğum olduğun için teşekkür ederim. Yeni hayat yolculuğunda başarılar ve güzellikler diliyorum. Ayrıca çok geçmiş olsun!
Ben teşekkür ederim, yollarımız hep aydınlıklara…

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media