Advertisement Advertisement

ASLI ALPER: “BEKLEYEN AİLESİ, ÇOCUKLAR İÇİN YAZILMIŞ OLSA DA BÜYÜKLER İÇİN DE BİR HİKÂYE”


Hayatı bekleten ve hep bir şeyler olsun diye sadece bekleyenlerden misiniz? Ben böyle bir aile tanıdım! Üstelik henüz çok yeni onlarla tanıştım. İşte karşınızda “Bekleyen Ailesi”! Son dönem okuduğum en aydınlatıcı ve farkındalık artırıcı kitaplardan biri “Bekleyen Ailesi”. Yazar Aslı Alper ile kendi hikayesinden yola çıkarak yazdığı yeni kitabı üzerine söyleştik. Beklemeden okuyun…

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU

nilufer@ajandakolik.com 

“Bekleyen Ailesi” ile henüz tanıştım ve okurken çocukların bu hikaye ile belki de hiç düşünmedikleri şeyleri düşüneceklerini düşünüp mutlu oldum. Her şeyi bekleyen ve bekleten bu ailenin hikayesi nasıl oluştu, en çok da bunu merak ettim!
Bekleyen Ailesi aslında benim ve ailemin hikayesi. Oğluma “bir dakika bekle anneciğim” dediğim anların, ilişkimde “keşke” ile doldurduğum cümlelerin hikayesi. Tıpkı küçük bekleyenin sorduğu gibi kendime “beklemeseydik ne olurdu” diye sorduğum ve uyanışın tam da o zaman başladığı bir hikaye.

Çok anlamlı bir hikaye… Bu ilk kitabınız mı? Çocuklar için yazmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında bu ikinci kitabım. İlk kitabım, içinde kocaman bir boşluk olan ve o boşluğu doldurmanın yollarını arayan “Zero’nun Sıfırı.” Kurumsal yaşamı bıraktıktan sonra beden farkındalığı ve duygusal farkındalık üzerine çocuklarla çalışmaya başladım. Onlarla oyunlar oynadım, onlarla hayaller kurdum, rüzgarda salınan meşe yapraklarını izledim. “Çocukluğumu şifalandırdığım” bu dönem izlemeye, fark etmeye ve kendi hikayelerimi oluşturmaya evrildi. Yani benim yazma hikayem böyle başladı.

“ELİMİZDEKİ TEK AN BU AN” 
Bir yandan eğlenceli olduğu kadar bir yandan oldukça ilham verici ve düşündürücü bir kitap “Bekleyen Ailesi”. Baba Bekleyen, yıllardır gitar çalmayı beklemiş, Anne Bekleyen doğum gününde hatırlanmayı beklemiş, Küçük Bekleyen, çizdiği resmin başkaları tarafından görülmesini beklemiş… Ailede herkes bir şeyler bekliyor ama beklemekten kimse eyleme geçemiyor. Bu, hepimize tanıdık bir şeyleri anımsatıyor, öyle değil mi?
Çocuklara yazılmış olsa da bence büyükler için de bir hikaye, Bekleyen Ailesi. Ertelemekten yorulmadığımız zamanları hatırlatan… Ya da koşsak yakalayacakmışız gibi hissettiğimiz, soluk soluğa kaldığımız zamanları fark ettiren. Hepimiz bir şeyleri bekliyoruz ne yazık ki, ya da yetişmeye çabalıyoruz -yaşamın ve yaşamanın- eşsizliğini göz ardı ederek. Oysa soluklansak, elimizdeki tek an’ın sadece “bu an” olduğunu fark etsek, unutmasak, unutturmasak… Ne güzel olurdu değil mi?!

Kesinlikle! Ah bir yapabilsek… Peki bu hikayeyi yazarken sizin kaleminize ilham veren neydi?
Sanırım beklemekten ve bekletmekten usanmış kalbim, boşlukları oradan oraya koşarak dolduracağımı sanarak yorgun düşürdüğüm bedenimdi en büyük ilhamım. Ve elbette ki çocuklar… Onların an’da kalma becerileri. Yargısızlıkları, olanı olduğu gibi görüp kabule hazır kalpleri…

Kitapta Bekleyen Ailesi’nin aksine bir de Alel ve Acele karakterler var ki onların isimlerini okurken kahkaha attığımı söylemeliyim. Hikayeye ve aslında en çok aileye katkıları epey çok. (her ne kadar acele etmekten işleri biraz kaosa sürükleseler de…) Ama hayatta çok hızlı olmanın da kişiye pek kolaylık sağlamadığını öğreniyoruz onlar sayesinde. “Doz” önemli, değil mi?
Şöyle gözlerinizi kapatıp derin bir nefes alıp düşünsenize: “Dengeye ne kadar çok ihtiyacımız var.” İş yerlerimizde, evlerimizde, bedenlerimizde, kalplerimizde, kahkahalarımızda, göz yaşlarımızda kısaca yaşamımızın her anında. İşte Alel ve Acele bunu deneyimleyerek öğreniyor ve bize de öğretiyorlar. Bu arada Alel ve Acele’yi yazarken kahkahalarla güldüğümü ben de söylemeliyim. (Gülüyor.)

Aslında hayat hızla akıp giderken çoğumuz sahip olduğumuz o anın “şu an” olduğunu gözden kaçırıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Thich Nhat Hanh’ın muhteşem bir sözü var: “Dün çoktan gitti, gelecek henüz burada değil, bugün sahip olduğumuz tek şey; ve bu da yaşayabileceğim en güzel gün.” Ve çocuklar bunun o kadar farkında ki. Sadece büyürken unutsunlar istemiyorum. Tek bir an var, en kıymetlisi en özeli en eşsizi o da sadece “bu an.”
Yazar çizer uyumu da çocuk kitapları için çok önemli bir unsur. Kitabınıza çizimleriyle eşlik eden ve katkısı büyük sanatçı Zohreh Mirghazanfar’a Ajandakolik aracılığıyla neler dersiniz?
Bazı sayfaları incelerken kendimi kaybediyorum. Paraşütle uçan örümcekler, küçük bekleyenin kocaman gözleri ve o gözlere sığan nice duygu… Sevgili Zohreh o kadar güzel yansıtmış ki hikayeyi sayfalara  kendisine minnet duyuyorum.

Masanızın üzerinde yazılmayı bekleyen yeni kitaplar var mı?
Olmaz mı! (Gülüyor.) Yayın evimizde sırasını bekleyen hikayeler olduğu gibi şekle şemale girmeyi bekleyen nice hikayem var. Çok bekletmeden ama aceleye de getirmeden okuyucuları ile buluşacaklar umarım.

Ajandakolik olarak yazar ve çizerlere sorduğum klasik bir soru var: Ajandanız ya da not defteriniz var mı, varsa içlerinde neler var?
Bu soru tam benlik çünkü bir değil birden fazla ajandam ve not defterim var. Başucumda, çantamda, çalışma masamda, oturma odamda… Aklıma gelen fikirler, kimi kitaplardan alıntılar, unutmak istemediğim an’lar, dönüp okumaktan keyif aldığım sözler, ilkler bazen sonlar… Hepsi her birinde ve her biri sonuna kadar o sayfalarda.

Umarım “Bekleyen Ailesi”, nice çocuğun kalbine ulaşır. Okurunuz bol olsun. Konuğum olduğunuz için teşekkür ederim.
Ben çok teşekkür ediyorum.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media