ANTİK YUNAN’DAN BUGÜNE EFSANEVİ BİR DEVRİMCİ: HİPOKRAT
İtalyan karikatürist ve yazar Luca Novelli’nin “Marie Curie ve Atomların Sırrı” ve “Pisagor ve Şu Lanet Sayı” biyografi kitaplarından sonra yine esprili bir dille kaleme aldığı “Öncü Doktor Hipokrat” Can Çocuk aracılığıyla okurlarla buluştu. Bilim dünyasının önde gelen isimlerinin hayatını mizahi unsurlarla çizgileriyle buluşturan Novelli, bu defa da tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat’ı çocukluğundan başlayarak nasıl Hipokrat olduğunu anlatıyor.
YAZI: NİLÜFER TÜRKOĞLU
O ki, yaşadığı Antik Yunan’da herkesin “bilgeliği seven” anlamına gelen “filozof” olarak kabul gördüğü koskoca Hipokrat! Aslında koskoca olduğuna bakmayın, o da bir zamanlar küçücük bir çocuktu, senin benim gibi… Ve bugünlere o kadar da kolay gelmedi! Sevgili okur, işte karşında sen de İstanköylü, ben diyeyim Kos adalı Hipokrat! Burası, tam da efsanenin doğduğu yer! Doktorlardan ve bir parça da büyücülerden oluşan ailesiyle, yolculukları ve türlü türlü maceralarıyla Luca Novelli’nin pek matrak ve bir o kadar da bilgi dolu biyografi kitabı “Öncü Doktor Hipokrat”, bilimin babasını daha yakından tanımamız için yeniden sahnede…
M.Ö 460 gibi bilimin portakalda vitamin bile olmadığı, insan bedeni hakkında kimsenin bir şey bilmediği bir yıla gidiyoruz. Hipokrat, Novelli’nin edebi bir kimliğe büründürdüğü kitabında birinci ağızdan anlatıyor kendisini. Henüz yüzünde tüy bitmemiş bir çocuk olarak okuru selamlayan Hipokrat, kitapta neler anlatacağının ön bilgisini vermekten geri kalmıyor. (Kitabın sonunda hem eski hem modern tıp terimlerini içeren ufak bir sözlüğün yer alması tam bir yardımcı. Novelli’nin bu sözlüğe eşlik eden matrak çizimleri de bir sözlüğü hiç bu kadar eğlenceli yapmadı, kesin!)
Hadi şimdi 2500 yıl öncesine yani 25 asır öncesine doğru yola koyulalım ve Türkiye kıyılarının yalnızca birkaç kilometre uzağında var olan minik bir adanın kapısını çalalım. Heraklides ve Praxitela’nın oğlu, ihtiyar Hipokrat’ın (evet, dededen almış ismini) ve Fenarete’nin torunu, asil bir ailenin geleceğe ışık saçacak evladı küçük Hipokrat ile tanışalım…
Ne demiştik, doktor ve büyücülerin olduğu bir aileden geliyor Hipokrat! Ve hatta tıp tanrısı Asklepios’un, ailenin atalarından biri olduğuna inanılıyor. Ancak o zamanlar büyücülüğün de pek bir rağbet gördüğü kutsal tıp uygulanıyor. Tanrılara kurbanlar, adaklar adanıyor, batıl inançlar ve büyüler Antik Yunan’da kol geziyor. Fazlasıyla saygı gören ve iyi bir doktor olan babasının aksine kendine hep sorular soran, bedenin nelerden oluştuğunu sorgulayan Hipokrat, aklın yolunu izliyor. Hastalıkları anlamak ve onlarla savaşmak için soru sormanın, sorgulamanın önemini kavrıyor.
En başta da insan bedenini oluşturan maddelerin, dört element ilkesini çok önceden fark ederek bilime 2000 yıldan uzun bir süre hükmedecek bir teorinin doğuşunu görüyor. Oldukça kısıtlı şartlarda birçok hastalık için tedaviler ve ilaçlar geliştiren Hipokrat, vebaya karşı önerileriyle salgının üstesinden geliyor, kızamığı ilk defa tedavi ediyor, soğuk algınlığına karşı ilk ilacı bulan kişi oluyor. Bugünlere kolay gelmediğini en başta söylemiştik! Eğer bugün dünyanın herhangi bir yerinde doktor adayları yemin ediyorsa, bunun yazarı da Hipokrat’ın ta kendisi.
Yani özetle “İlk soğuk algınlığı ilacını kim icat etti? Kızamığı ilk kim tedavi etti?” diye soracak olursanız doktorlar koro halinde size aynı cevabı verecektir: Hipokrat! Luca Novelli, bu tıp dehasının çalışmalarını, iş seyahatlerini ve aynı zamanda ünlü kişilerle karşılaşmalarını anlattığı biyografi kitabında beslenmeden ekolojiye günümüzde de önemi yadsınamayan konular da bulunuyor. Hipokrat’ın “öncü doktor” olması işte biraz da buradan geliyor. Tıbbı, batıl inançlardan, sihirden ve büyülerden uzaklaştırıp bilime ve tüm dünya doktorlarının parçası olduğu bir mesleğe dönüştürmesi ve bunun için düzene başkaldırması da Hipokrat’ı gerçek bir devrimci yapıyor.
Luca Novelli’nin seri olarak yazdığı biyografiler arasında bilimde çığır açan başka dahiler de var: Einstein, Darwin, Newton, Leonardo da Vinci, Arşimet, Pasteur, Tesla bunlar arasında. Tüm bu biyografileri de Can Çocuk’un bir an önce okurla buluşturmasını temenni etmek, bu yazının sonu olsun. Zira ilerleyeceğine gerileyen bir toplum olarak bilime her zamankinden daha çok ihtiyacımız var!