Advertisement Advertisement

TEMBELLİĞİN FELSEFESİNİ YAPAN “SENDEN TEMBELİ VAR” KİTABINI, YAZARI TUBA AKTAŞ DELİ İLE KONUŞTUK


Tuba Aktaş Deli’nin 2022 Tudem Edebiyat Ödülleri’nde ikincilik kazanan eseri Senden Tembeli Var, komik olduğu kadar ilginç, ilginç olduğu kadar düşündürücü bir kitap. Birbirinden tuhaf karakterleri, maceralarla dolu olay örgüsü, insanı kimi zaman kahkahaya boğan anlatımıyla çocukların okurken bir an bile elinden düşüreceğini sanmam. Anadolu’nun pek çok yerinden gelen ailelerin büyük kente ve tek tipleşen mahalle kültürüne nasıl ayak uydur(a)madıklarını gerçekçi bir ironiyle gözler önüne seren yazar ile hem bu sayede ilk defa tanışmış oldum hem de kitabı üzerine sohbet etme şansı yakaladım.

 

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com 

“Senden Tembeli Var” kitabını kitabevinde rafta görüp de eli uzanmayacak birini pek tanımıyorum açıkçası. Sana aynı zamanda 2022 TUDEM Edebiyat İkincilik Ödülü’nü de getiren bu kitabı hangi cin fikir geldi de yazmaya başladın? Hikâyenin oluşma sürecini merak ediyorum.
Kitabıma uzanan ellerin dert görmeyeceğine inanıyorum. Senden Tembeli Var, benim için “Bir şey deneyeceğim” kitabı. Yazarken kafamı kurcalayan bir soru vardı.  Alay ve ironiye dayalı, kara mizahın sularında yüzmeye çalışan bu metnin yerli çocuk edebiyatımızda bir karşılığı var mı? Eskiden vardı, şimdi var mı? Eserin ödüle değer görülmesi merakımı fazlasıyla gidermiş oldu. Çocuk kitaplarının yetişkin hazzına da seslenmesi hoşuma giden bir şey… Çocuklar olay odaklı bir okumayla, yüzeydeki katmanda eğlenirken yetişkinler arka plandaki ve daha derindeki göndermelerden keyif alabilmeli. Bunlar üzerine kafa yormak yazarken heyecanımı diri tuttu, beni cesaretlendirdi.


“HAYAL GÜCÜMÜ BESLEYEN EN ÖNEMLİ ŞEYİN SARKASTİK BAKIŞ AÇISI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM” 
Kara komik bir kitap bu kitap. Birbirinden ilginç karakterleri var. Mesela tembelliğin manifestosunu yazan Hadiko Tembeliko ya da tavanda bile yürüyebilme meziyeti gösteren Nazlı Uyarlı, ısıya ve ışığa duyarlı… E öğretmenleri Feci Kesir de ilginç biri… Nerden çıktı tüm bu tuhaf karakterler? Hayal gücünü besleyen birileri oldu mu; ilham kaynakların yani?
Kafamın içi birbirinden tuhaf kurmaca kişilerle dolu, hepsi bir kitapta boy göstermek için sabırsızlanıyor. Hayal gücümü besleyen en önemli şeyin sarkastik bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Gündelik hayatın son derece sıradan bir olayı, durumu, mekânı veya kişisi bana çok görkemli bir saçmalık olarak görünebiliyor. Bunların peşinden gitmeyi seviyorum. Toplumun ortak davranış şekilleri, insanın tutarsızlığı, zaafları ve zayıflığı, yaşadığım hayatın aşırı sıradanlığı aslında benim en büyük ilham kaynağım.

“Yerinize çalışacak birileri yoksa yeterince özgür bir tembel olamazsınız,” diyor Hadiko Tembeliko, üşengeçliği yüzünden bir türlü tamamlayamadığı Tembellik Manifestosu’nun 3. maddesinde! Tam olarak ne demek bu? Okurun dimağını açar mısın biraz?
Hadiko Tembeliko’yu diğer tembellerden ayıran en önemli özelliği tembelliğin felsefesini yapması ve tembelliği yaymaya çalışması. Eee tabii böyle bir misyon üstlenince Hadiko, bunu kavramsallaştırması gerekiyor, belli ilkeler ortaya koymalı. Ancak bu kadar üşengeçken tembelliği yaymak için çalışmanın gerekliliği bir paradoks olarak karşımıza çıkıyor. Alıntıladığınız söz konusu ilke; Hadiko’nun yaşadıklarından, neden sonuç ilişkisi temelinde yaptığı bir çıkarsama. Kısacası şöyle demek istiyor: Tembelliği yayalım, tamam ama herkes tembel olursa yani kimse hiçbir iş yapamazsa nasıl özgürce, doya doya tembellik yapacağız?

16 Ocak tam da bu soruları hazırladığım bugün, her yıl “Dünya Hiçbir Şey Günü” olarak kutlanıyormuş. Şu rastlantıya bakar mısın? Hadiko’nun Günü sanki! Her gününü tembelce yaşamış ve daha da fenası bunu herkese yaymak için manifesto yazmaya karar vermiş biriden bahsediyoruz sonuçta. Onun için kitabın ana karakteri diyebilir miyiz; biraz kitaptan ve Hadiko’dan bahsetmeni isterim.
Dünya Hiçbir Şey Günü, ne kadar da ilham verici… Güzel bir rastlantı olmuş. Kitap iki temel kişi üzerine kurulu, her şey onların etrafında dönmekte: Hadiko ve Nazlı. Hadiko, sahici bir tembel; Nazlı, tutarlı bir haylaz.

Senden Tembeli Var’ı edebi nitelikleri bakımından -çocuk edebiyatı bağlamında- deneysel bir metin olarak tasarlamaya ve pratiğe dökmeye çalıştım. Kişilerin eserde kendi sesleri ve bakış açılarıyla var olduğu, hepsini kuşatan üstkurmacada acemi bir yazarın okurla yaşadığı çatışma ve gerilim… Çok fazla kişi var bu kitapta ve hepsi çok konuşuyor, bayağı kafa şişiriyorlar. Yani aslında çoklu anlatıcıyı bir orkestrasyon aracı olarak değil, çoğunluğun gürültüsü ve kakofoni olarak ele alıyorum. Romanın ruhuna şekil veren en önemli şeyin de bu olduğunu düşünüyorum.

Tembellik, çalışkanlık gibi kavramlara dikkat çektiğin “Senden Tembeli Var”, kimsenin aslında dışarıdan göründüğü gibi olmadığının altını çizerken ötekileştirme, mahalle baskısı gibi temel sorunların üzerine de eğiliyor. Bu kitabı yazarken bir amaç doğrultusunda mı yazdın, içten içe eğitim sistemindeki arızalara da dikkat çekiyorsun çünkü bir yandan…
Evet, eserin temel çatışması bunun üzerine kurulu. Tembellik ve çalışkanlığı; insana ilişkin kavramlar olarak görmekle birlikte, vasatlığın ve tutarsızlığın idealize edildiği eğitim sisteminin bir sonucu olarak da ele alıyorum. Ötekileştirme, mahalle baskısı gibi temel sorunlar benim ilgimi çeken meseleler. Aşırı olağanüstü durumların normalimiz olduğunu ve bunun kara mizahın ta kendisi olduğunu düşünüyorum.

Madem eğitim sistemi dedik, senin okul yıllarına gidelim… Hadiko veya Nazlı gibi arkadaşların oldu mu çevrende? Sen nasıl bir öğrenciydin?
Okul hayatımın yansımaları var.   Tabii burada belirgin ve sivriltilmiş kişilik özelliklerinin mizah yoluyla karikatürize edilmesi söz konusu. Bana gelince açıkçası kötü bir öğrenciydim, epey kötü bir öğrenciydim. Bu röportajı okuyan hiçbir arkadaşım “Yoo ne alakası var, sen iyi bir öğrenciydin!” demez, emin olabilirsiniz. Peki, neden kötü bir öğrenciydim? Çünkü kafam hiçbir zaman bulunduğum yerde değildi. Sınıftaydım, sıradaydım ama kafam kim bilir hangi cehennemde! (Gülüyor.)

Dersler sıkıcı gelirdi ancak entelektüel merakı yüksek bir öğrenciydim. Özellikle lisede felsefi arka planı sağlam, estetik bağlamı güçlü kitaplar okudum.  Sanatla kurduğum bağ sonrasında beni çalışmanın hazzıyla tanıştırdı. Artık çok çalışkanım, hatta o kadar çalışkanım ki şimdi de vakit fukarasıyım.

“EĞİTİMCİ BİR İNSAN OLMAK BANA SIKICI GELİYOR”
Ebeveynlerin çocuklarıyla, öğretmenlerin öğrencileriyle olan ilişkilerine de dışarıdan bir göz olarak bakmamızı sağlayan bu kitap, matrak olduğu kadar eğitici de aslında. Uludağ Üniversitesi’nde Eğitim Bilimleri alanında yüksek lisansını yapmışsın. Hikâyeye bunun da bir katkısı oldu mu, ne dersin?
Öğretmenliğin bana en büyük katkısı her gün hayatın içinden gözlemler ypamama olanak sağlaması. Yoksa öyle çok da “eğitimci” bir insan değilim. Ayrıca “eğitimci bir insan olmak” bana çok sıkıcı geliyor. Bir lisede edebiyat öğretmeniyim, öğrencilerimle işimiz gücümüz okumak, yazmak, şiirden, öyküden haz almak… Şimdi düşündüm de ne kadar şanslıyım.

“İyi ki çocuklar için yazıyorum çünkü…” Cümleyi tamamlar mısın?
Dünyanın tamamlanması en zor cümlelerinden biri olabilir mi? Neden çocuklar için yazıyorsun sorusu kadar zor bir şey. İyi ki çocuklar için yazıyorum ama inanın bunun nedenini hiç bilmiyorum.

Masanda yazılmayı bekleyen yeni bir hikâye var mı? Peki ya şu sıra okuduğun kitaplar neler?
Masamda, kafamda yazılmayı bekleyen bir sürü hikâye var. Ayrıca şu an bir gençlik romanıyla ilgili inceleme yazısı yazıyorum. Halikarnas Balıkçısı’nın Merhaba Akdeniz’ini bitirdim. Selim İleri’nin Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver’ine başlamak üzereyim.

Ajandakolik’in klasik bir sorusu var. Ajanda ya da not defteri tutuyor musun? Evet ise içlerinde neler var?
Evet, ajanda tutuyorum. Metis yayınlarının ajandasını alırım her yıl. Ama bu çok planlı programlı bir insan olduğum anlamına gelmesin. Aklıma eseni hızlıca not almak için kullanıyorum ajandaları. O nedenle ajandalarım garip, tekinsiz cümlelerle dolu. Ara ara dönüp eski ajandalara bakmayı çok seviyorum. Acaba burada ne demek istememişim, diye düşünüp duruyorum. Not defteri de tutuyorum. Yeni bir metne başlamadan önce kafamın bütün karışıklığını, çağrışımları vs. not alıyorum. Bu not defterleri yaratıcılığımı muhafaza eden saklama kapları gibi. Ancak metni yazmaya klavyede başlıyorum asla öncesinde bir deftere yazamam. Bu beni teknik açıdan çok zorluyor. Çünkü ilk solukta çok boşluk bırakarak, son söyleyeceğini en başta söyleyerek ilerleyen birisiyim. Word, yazma pratiğim açısından vazgeçilmezim.

Daha nice kitaplarını okumak dileğiyle. Seni tanıdığıma memnun oldum. Okurun bol olsun… Konuğum olduğun için teşekkür ederim.
Ben de çok memnun oldum. Teşekkür ederim. Sevgilerimle…

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media