
Bağcan Töraydın: “Masalların ders olarak okutulmasını sağladık”
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir masalcı varmış. Bu masalcının bir de Ozzy adında havalı mı havalı şapkası ve anlattığı bir dolu masalı varmış. Çocuklar onun etrafına dizilir, masallarının büyüsüne kapılır ve düşler kurar, sorular sorarmış…
Söyleşi: Nilüfer Türkoğlu
Hikâyesini ilk dinlediğimde aklıma bir masal geldi. Hani şu “Fareli Köyün Kavalcısı” masalı. Kavalıyla köyün tüm farelerini büyüleyip ardından sürükleyen kavalcı sanki karşımda duruyordu. Anlattığı masallarla çocukları etrafına dizi dizi dizen bir masalcı olarak. Bağcan Toraydın, çocuklar için Anadolu’yu gezen bir seyyah adeta… Şimdiye kadar 500 bin çocuğa masal anlatmış, onların dünyasına girip hayallerine ortak olmuş hatta hayallerine yeni alanlar açmış. Kendi yazıp çizdiği masalları dinleyen bir kuşak büyütüyor. Ve eminim o çocuklar dinledikleri o masalları ve masalcılarını hiç unutmayacak. Ajandakolik’te Masal Atelyesi’nin kurucusu Bağcan Töraydın konuğum oldu. Sayesinde şu an Yalova’da 15 okulda okul öncesi ve okul sonrası eğitimde masal ders olarak okutuluyor.
Kendinizi bize tanıtmanızı istesem, kimsiniz siz? İn misiniz cin misiniz, masaldan mı çıktınız?
80’li yılların Üsküdar İstanbul’unda doğdum. Ressam bir babanın ve müzik öğretmeni bir annenin oğluyum. İlk ve ortaöğrenimimi İstanbul’da tamamladım. Üniversite eğitimime Yalova Üniversitesi Elektrik ve Enerji Sistemleri Mühendisliği’nde başladım ardından İstanbul üniversitesi Felsefe bölümü ile devam ettim. Çok küçük yaşlarda sanatla tanışmam ve sanatla birlikte büyümem, şu anda bulunduğum yerin başlangıcı diyebilirim. Yani masalcı olmamın. Bir gezgin olarak uzun bir yolum var ve bu yol çocuklar için. Yani İstanbul’dan çıktık yola, sonsuz bir masal yolculuğuna.
Üniversitede felsefe okumanızın masallara yönelmenizde etkisi oldu mu peki?
Bu bölümü seçmemdeki en büyük sebep ilk masallar olarak bilinen mitosları incelemekti. Daha çok küçük yaşlarda kendi mitoslarımı ve masallarımı yaratmanın ve canlandırmanın üzerine bu bölümdeki teknik bilgiler beni heyecanlandırmıştı. Anlatıcılığa herhangi bir etkisi olmamakla birlikte iyilik ideasını keşfeden benliğimde bunu geliştirmemi sağladı.
İstanbul’da mı yaşıyorsunuz? Gerçi sürekli Türkiye’yi dolaştığınız için bir yere bağlı olduğunuzu söylemek biraz zor sanki…
Dönüşümlü olarak İstanbul’da yaşıyorum. Masallara tüm çocukların ihtiyacı var ve galiba benim yerim onların yanı. Her gün başka bir çocukla gerçek ikametim olan masal dünyasında buluşuyor ve orada yaşıyoruz. (Gülüyor.)
“500 BİN ÇOCUĞA MASAL ANLATTIM”
“Hiçbir çocuk masalsız kalmasın” sloganıyla Türkiye’yi dolaşıp masallar anlatıyorsunuz madem. Merak ettiğim bir şey var. Anlattığınız onca masalı kendiniz mi bulup uyduruyorsunuz yoksa bu masallar bildiğimiz, tanıdığımız masallar mı?
Yaklaşık 500 bin çocuğa masal anlattım ve bu aktarımlar benim yazdığım mitler ve masallardan oluşuyordu. Gittiğim her toprağa ait masal kurgusu o yöreye göre değişir. O yüzden önce toprağı tanımak lazım, insanları tanımak lazım. Ben de böyle yapıyorum. Sonra dile akıyor, ütopyalarda geziyoruz ve kendimizi gerçeğin içinde buluyoruz. Ama işin özü doğaçlama yapmaktan geçiyor. Masalcı, kendi masalını anlatır, anlatırken de interaktif seyirde doğaçlama yaparak olay örgüsünü istediği gibi yoğurur, şekilllendirir.
Üzerinizdeki büyük bir sorumluluk. Pedogoji eğitimi aldınız mı ?
“Masal Atelyesi” olarak içimiz de psikologlarımız, pedagoglarımız, sosyologlarımız, öğretmenlerimiz, masal araştırma ve geliştirme bölümümüzde çalışarak hem ülkemize hem de dünyaya hizmet ediyor. Çünkü dediğiniz gibi üzerimizde büyük bir sorumluluk var. Bir tek çocuk bile es geçilemez bu hayatta, çünkü onlar bizim geleceğimiz.
Masal Atelyesi demişken ne zaman kuruldu? İsmi neden atölye değil de atelye?
Yaklaşık 19 yıldır fikir babası olan sevgili babam Ressam Bahri Töraydın atölyesinde küçük bir grup olarak başlayan atölye, son sekiz yıldır da aktif bir şekilde gönüllü akademisyenler, öğrenciler, ebeveynler ve öğretmenler ile sosyal dayanışma ile devam eden özerk bir yapı. Dünyanın ilk masal sosyal paylaşım ve araştırma geliştirme topluluğudur. Neden “atelye” olduğu konusuna da bir açıklık getireyim. Türk Dil Kurumu’nda okunuş itibari ile atölye doğru bir kelime. “Atelier” ise Fransız kökenli bir kelime. Biz okunuşunu değil de kelimenin kökü olan “atelier” isminden türeyen “atelye”yi baz almak istedik. Belki biliyorsunuzdur, 1960’lara kadar birçok dükkanın üzerinde tabelalarda “atelye” yazıyordu.
“ÖNEMLİ OLAN ÇOCUKLARA DOĞRU MASALLARI ANLATABİLMEK”
Çocukların dünyasında masallar nerede duruyor? Tüm bu hikâyelerin onların üzerindeki etkisi nasıl?
Çocuklar masallarda kendilerini bulurlar. Önemli olan doğru masalları anlatabilmek. Çocuklarımızı doğru masallarla buluşturabiliyor muyuz? Çocuğun kişiliğini geliştiren masallar, anlatıma döndüğünde ölçülebilir ve raporlanabilir bir değer halini alıyor. Benim hassasiyetle ilgilendiğim nokta buydu. Çünkü edebi olarak hem okul öncesi hem de ilköğretim seviyesindeki bazı kitaplar ticari amaç güderek çocuklara sunuluyor.
Benim anlattığım masallarda uyguladığım teknikle çocukların katılımını en üst seviyeye getiriyorum ve hep birlikte o ütopyayı yaşıyoruz. Özellikle görsel materyaller kullandığımda ya da masallar için oluşturduğum armonilerle masalları unutmamalarını sağladığımı söyleyebilirm.
Ailelerin yaklaşımını merak ediyorum.
Sürekli sosyal sorumluluk projeleri kapsamında ebeveyn seminerleri düzenlemeye çalışıyoruz. Özellikle de çocuk masal kitaplarının tercihi ile ilgili. Çocuk gelişimine negatif etki edecek olan ve içerisinde yasaklı kelimeler barındıran, olay örgüleri gelişim seviyesine uygun olmayan birçok kitabın sakıncalı olabileceğini ve en önemlisi kitaptan önce ebeveynlerin en doğru masalı en doğru şekilde çocuklarına anlatabileceklerini aktarıyoruz.
Kuşkusuz en önemli nokta da bu olsa gerek. Peki siz kitap yazdınız mı ya da bir masal kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
24 bölümden oluşan ” Masal Dünyasına Yolculuk, Bölüm 1. Ozzy” 2020’nin başında yayınlanacak.
E az kalmış çok! Belki de bir masalcı olarak çocuklarla buluşmalarınızı anlatan bir kitap da hazırlayabilirsiniz sonra, ne dersiniz?
Bu kulağa çok hoş geliyor, neden olmasın? Güzel bir fikir verdiniz. Bir yandan da Anadolu’yu gezerken tutmuş olduğum notlar, yazmış olduğum anılar ve yörelere ait topladığım unutulmaya yüz tutmuş masalları yavaş yavaş yayımlamayı düşünüyorum.
“YETİŞKİNLER İÇİN OLANIN İSMİ YALNIZCA MASAL ANLATICILIĞI”
Bir yandan eğitimler de veriyorsunuz hatta Türkiye de ilk defa Milli Eğitim Bakanlığı desteğiyle “Çocuk Masal Anlatıcılığı Eğitici Eğitimi” seminerleri sanırım bunlar. Neler anlatıyorsunuz?
Aslında verdiğim eğitimler doğrudan çocuk masalları anlatıcılığı üzerine. Ama bu zamana kadar masal anlatıcılığı ismiyle ortalıkta geziyordu. Bu ifadenin tam olarak içeriğini karşılamadığını düşündüm. İlk önce Kastamonu Üniversitesi’nde Akademik Çalıştayı ile bunu ortaya koydum. İşte bu çalıştay ile sistemde çocuklar için yapılan anlatımın “çocuk masal anlatıcılığı”, yetişkinler için yapılan aktarımın “masal anlatıcılığı” olduğunu öne çıkardık. Ve bir milat oluştu diyebiliriz. Çocuk masal anlatıcılığı eğitiminde de öğretmenlere çocuğun çeşitli alanlardaki gelişimlerini kontrollü şekilde üst seviyeye çıkarmalarını ve sıcak öğretmen – öğrenci interaktivitesinin nasıl olması gerektiğini anlatıyoruz. Tabii bu anlatım teknikleriyle ilgili birkaç sırrımız da var.
Sır dedik madem… Masalcı olmanın yolu nereden geçiyor? Yani iyi bir masalcı olmanın olmazsa olmazı neler? Bize de birkaç tüyo verebilir misiniz?
Masalcı olmanın yolu kuvvetli bir hayalgücünden geçiyor. Sanırım bu da hayalgücüne idman yaptıracak niteliklerle desteklenmeli. Örneğin; etkili kitaplar, sanat ile geliştirilen duyuşsallık, emprovizedeki yeterliliğe ulaşmak…Bir masalcının olmazsa olmazı hayal, bilgelik ve erdemdir. Çünkü masalları temellendirebileceğiniz olgular bunlardır. Gerisi kendiliğinden gelir.
Masal anlatırken özellikle kullandığınız bir şeyler var mı? Sesinizi değiştiriyor musunuz mesela ya da kostümünüz var mı? Kılık değiştiriyor musunuz?
Masal anlatırken yeterince sade olmaya özen gösteriyorum. Benim için göz teması çok önemli. Çocuk gelişiminde özellikle okul öncesinde kesinlikle kostüm önermiyorum. Amacımız onlara sözlü aktarımla düş kurmalarını sağlamak. Görsel materyal bir psikolog eşliğinde düzenlenmeli ve yerine göre çıkartılmalı. Yaş seviyelerine göre yaptığımız aktarımlarda ses aralıklarımıza çok dikkat ederek anlatımı sıcak tutmaya çalışıyoruz. Ve benim bir şapkam var masalda kullandığım. Adı Ozzy. Ben nereye o oraya…
Hah! Tam da şapkaya geliyordum ben de.
Köy ahalisi şapkamı gördüğünde “Ooo masalcı geldi!” der ya da lakabımla seslenirler bana “Çelebi hoş geldin! Çayın hazır, gel otur, dinlen” lafları dökülür dillere.
Oşapka çok özel benim için. Cumhuriyet’i temsil ediyor. Medeniyeti temsil ediyor. Ve en önemlisi yarattığım mitte o bir anahtar. Ozzy olmazsa kapı açılmaz ve masal dünyasına gidemeyiz. Bu sebeple bir gün Ozzy’yi benden sonraki masalcıya vereceğim ki masallar devam etsin böyle dilden dile…
“MASAL DERSİ BENİM HAYALİMDİ”
Bu arada Yalova Milli Eğitim Müdürlüğü’nün katkılarıyla geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ilk Masal Öğretmenleri projesini de gerçekleştirdiniz. Bundan biraz bahseder misiniz?
500 bin çocuğa anlattığım masaldan sonra uyguladığım ve geliştirdiğim teknikle çocuğun pek çok alanda geliştiğini gözlemledim. Daha sonra bir raporlama sistemi oluşturduk. Bu bize çocukların masal anlatımı ve tekniğiyle çok hızlı geliştiğini söylüyordu. Birçok alanda yeterlilik dereceleri hızla artıyordu. Sonra bunu Yalova Milli Eğitim Müdürlüğü kapsamında geniş bir çalışma ile geliştirip proje haline getirerek “masal dersi” projesini hazırladım. Dünyada ilk kez masal ders olarak okutulacaktı. Ve bu benim hayalimdi. Gittiğim köy okullarında öğretmenlerin artık çocuklara masal anlatmalarını düşledim. O çocuklar ne masalsız ne de masalcısız kalacaklardı. Hiçbir çocuk masalsız kalmasın diye halen bu tarz doğru projelerle çocuklarımız için çalışmaya devam ediyoruz. Bu arada bu projenin en önemli noktası her öğretmen kendi masalını kendisi yazıyor. Çünkü kendi masalını anlatmazsan masalcı olamazsın.
Ajandakolik’in klasik sorusunu soralım. Ajandanız veya not defteriniz var mı? Varsa içinde neler var?
Ben çok sıkı bir ajanda kullanıcısıyım.Çok fazla not aldığım için ve galiba biraz şekilsiz ve büyük ölçekli kötü bir yazım olduğu için sezona yeni ajandayla girip beşinci ya da altıncı ajandayla çıkıyorum. Ajandamın içinde bir kurşun kalemim olur ve Sadri Alışık resm. Uğurumdur.
Peki masalların sonu hep iyi mi bitmeli?
Çocuk masallarında kesinlikle iyilik ideası üzerine kurulmalı.
Masal anlatıcılığı dışında neler yapıyorsun?
İçinde sanat olan her şey kabulümdür hayatta. Elimden geldiğince kokluyorum.
Yakın zamanda yeni projeler olacak mı?
Yakında İngiltere ile başlayacak bir Avrupa turnem olacak. Türkiye’nin ilk çocuk masal şarkıları konseptli albümümüz tamamlandı. 2020 başlarında yayınlanacak. Ve bir televizyon projesinin çekimlerini yeni bitirdik.
Çocukların sana en sık sorduğu sorular neler?
Çok fazla var ama ilk aklıma gelenler:
“Bu akşam bizim eve gelir misin? Oyuncaklarımla oynarız.”
“Neden saçın uzun?” (Yanındaki cevaplıyor) “Çünkü o masalcı. Masalcıların saçı uzun olur.”
“Doğum günüme gelir misin?”
“Annemle babama masal anlatır mısın?”