SEN BEN LENİN: AKINTIYA SADECE HEYKELLER KAPILIR
Senaryosunu Tufan Taştan ve Barış Bıçakçı’nın yazdığı “Sen Ben Lenin”, kara mizahın gücünden epey yararlanan iyi bir polisiye. Karakterlerin gerçeğe hemen hemen çok yakın uyarlanması ve her fikirden insanları temsil etmesi, birlik beraberlik duygusunun izleyiciye saf bir şekilde geçmesini sağlıyor.
Yazı: Fatma Demir
fatmademir07fdmr@gmail.com
Filmin ismini ilk duyduğumda epey garipsemiştim. Sen Ben Lenin… Fragmanı izlediğimde ise filmin konusu bende merak uyandırdığı için vizyona girer girmez izlemek istedim. 26 Kasım’da vizyona giren “Sen Ben Lenin”in oyuncu kadrosunda Barış Falay, Saygın Soysal, Melis Birkan, Serdar Orçin, Nur Sürer, Hasibe Eren, Binnur Kaya gibi isimler yer alıyor.
Film Sovyetler birliği dağılınca yıkılan Lenin heykellerinden birinin Karadeniz’in sularını aşıp Düzce’nin Akçova Kasabası’na gelmesinden uyarlanmış. Ancak hikâye kasabaya gelen heykelin kayıplara karışmasıyla başlıyor. Senaryosunu Tufan Taştan ve Barış Bıçakçı’nın yazdığı “Sen Ben Lenin”, kara mizahın gücünden epey yararlanan iyi bir polisiye. Karakterlerin gerçeğe hemen hemen çok yakın uyarlanması ve her fikirden insanları temsil etmesi, birlik beraberlik duygusunun izleyiciye saf bir şekilde geçmesini sağlıyor.
Film 86 dakika boyunca tek mekanda geçmesine rağmen hiç sıkmıyor. Tufan Taştan, Medyascope söyleşisinde filmin tek mekanda geçtiğini izleyicilerin fark etmediğini söylemişti. Ben de filmin tek mekanda geçtiğini söyleşiyi izlediğimde anladım. Filmdeki sahneler ve karakterlerin diyalogları o kadar ustaca işlenmiş ki izleyici görmediği her kısmı kendi hayal gücüyle tamamlayabiliyor. Bu da Tufan Taştan ve Barış Bıçakçı’nın seyircinin hayal gücüne güvendiği kadar kendi kalemlerine de inandığını gösteriyor.
Açıkçası filmin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini bile fark etmediğimi itiraf etmeliyim. Ama çıkınca ben de diğer izleyiciler gibi buruk bir tebessümle yerimden kalktım. Filmin çoğu repliği hâlâ fıkra gibi kulağımda yankılanıyor ve yankılandıkça düşündürüyor. Aziz Nesin’in şu satırlarını düşünmeden edemiyorum: “Mizahçı kimyagere benzer .Onun laboratuvarına acı şeyler girer, tatlılaşarak oradan çıkar. Tarih boyunca simyagerler taştan altın yapamadılar; ama mizahçılar ıstıraplardan mizah yapabilirler. Mizahçılar kendi göz yaşlarını kahkahaya çevirip başkalarına sunan kimyagerlerdir.” Sen Ben Lenin, işte bu bu titizlikle ve zekâ ile yapılmış bir iş.
Dünya onurlu insanlar için hiçbir zaman yaşanılır bir yer olmadı. İnsanlar bir yerde bir şeyleri değiştirmeye, herkes için yaşanılabilir bir dünya kurmaya çalıştığında hep bunun bedelini ödedi. Ve sonradan gelenler hep kendinden öncekinin boynundaki urganı çıkarmaya çalıştı. Bunu yazarak, konuşarak, tartışarak, gülerek, güldürerek, nasıl yapabiliyorlarsa öyle yaptılar, yapıyorlar. Fikirlerden, özgürlüklerden, sanattan korkulan bu dünyada bazı insanlar suyun tersine doğru yüzüp özgür ve özgün olmaya çalışıyor. İşte Barış Bıçakçı ve Tufan Taştan da bu insanlardan. “Sen Ben Lenin” de bunun iyi örneklerinden biri.