PORTRE: KATE WINSLET – DÜNYANIN EN ÜNLÜ FİLMİNİN BAŞROLÜNDEKİ KADIN
Hayatta başarılı olmak için pek çok engeli aşmak zorunda kalmış ve sonunda zirveyi kucaklamış insanlara rastladığınız oldu mu hiç? Eğer olduysa hikâyelerini de pekâlâ öğrenmiş ya da öğrenmek istemişsinizdir. Kaybetmeyi de göze alarak sonuna kadar gitmek pahasına kimi zaman çok yorularak, kimi zaman direnç göstererek ama asla pes etmeden ve nihayetinde zafer elde ederek bu noktaya gelmiş o insanlar, birçoğumuz için ilham kaynağı olmuştur. İşte böyle hikâyelerden birinin başkahramanı da Hollywood’un şüphesiz en önemli kadın oyuncularından biri olan Kate Winslet’ın ta kendisi. 2020’nin son aylarında “Ammonite” ve “Blackbird” filmiyle yeniden seyirciyle buluşan İngiliz aktrisin, henüz yolun başındayken söylediği sözler, kariyerini nasıl ateşlediğini kanıtlar nitelikte: “Benim için hazır mısın, dünya?
Yazı: Nilüfer Türkoğlu
nilufer@ajandakolik.com
Dünya çapında kalkınma ve gençlik yetkilendirme hayır kurumu olan WE’de Winslet’ın, bundan üç yıl önce yaptığı konuşmada kendi başarı hikâyesiyle ilgili söylediklerine kulak verelim önce: “Okulda benimle hep dalga geçiyorlardı. Onlara göre şişko kızın tekiydim ve bana ‘Balina’ ismini takmışlardı. Oyuncu olmam konusunda beni tiye alıyorlardı. Bir gün beni dolabın içine kilitlediler ve vücudumun o dolaba sığmadığını söylediler. O an öyle çok aşağılandım ki… Tamam, çok güzel bir kız değildim. Hatta pek çok ajans şişman kız rollerinde yer bulabilirsem kendimi şanslı saymam gerektiğini söylemişti. En çok duyduğum şeyse ‘Aradığımız sen değilsin Kate’ olmuştu.”
Sonra… Sonrasını heyecanla anlatmaya devam ediyor: “Kendimi dış dünyaya kapamadım. Hayallerimden vazgeçmedim. Savaştım, mücadele ettim. Bütün olumsuz yorumlara kulak tıkadım. Öncelikle kendime inanmalıydım. Yükselmeyi seçmeli ve bunun için çok çalışmalıydım. Sevdiğiniz şeyleri yapabilmek için yıkılmaz olmalı ve buna değer olduğunuza inanmalısınız; ve bu, bazen işin en zor kısmı.”
23 yıl sonra izlemeyi artık sevmediğini söylediği “Titanik” filminin oyuncu seçmelerine gittiğinde, İngiltere’deki Reading kasabasında sandviç satan kızdı, Kate. Rose karakteri için epey zorlandığını ama yine de tüm adayları “Şişko Kız” olarak egale ettiğini söylerken zafer sözcükleri oldukça net. Bu arada “ezip geçtiği” kızlara gelince: Gwyneth Paltrow, Nicole Kidman, Madonna ve Cameron Diaz, bunlardan sadece birkaçı. Rolü kaptığını öğrenince filmin yönetmeni James Cameron’a hangi çiçek buketini götürmüş olabilir, peki? Tabii ki gül!
“Bir anda dünyanın en ünlü filminde oynadım! Herhangi bir yerde doğmuş biri olabilirsiniz ya da herhangi bir şeyi yapıyor da olabilirsiniz. Sadece inanın. Korkularınızı yenmek gerçekten mümkün.”
Kilosuyla ilgili yaptığı o konuşma, Kate Winslet için bir ilk değildi. 1998 yılında Rolling Stone dergisine, 16 yaşında ergen bir kızken oldukça balıketli olduğunu ve bunun aileden geldiğini, zayıflamaya ise “Weight Watchers” isimli bir zayıflatma programıyla başladığını itiraf etmişti.
2008 yılında Vanity Fair dergisinde de yine kilodan söz açılmış ve Kate, “Kendimi bildim bileli şişko bir kızdım. Hatta bu yüzden Hollywood’dan biraz izole olmuş gibi hissediyordum. Hiç şişman bir aktris tanımadım. O yüzden bana, bu dünyaya ait olabilecekmişim gibi hiç gelmedi. Tahmin edersiniz ki bir kere şişmansanız, akıllarda hep şişmansınızdır.” şeklinde konuşmuştu.
Oysa bugün Woody Allen gibi sinemanın usta yönetmenlerinden biriyle çalışmayı reddetmeyi düşünebilecek kadar kendini Hollywood’a ve daha da önemlisi beyazperdeye kabul ettirmiş bir kadın, o. Reddetmeyi düşünmesi kabalık etmekten veya şımarıklıktan ziyade sinema sektöründe hep aynı isimlerle çalışmaktan dolayı usanmış olması. O yüzden de bağımsız filmleri ve dizileri tercih etmeye özen gösteriyor.
Başrollerini Justin Timberlake ve Jim Belushi gibi oyuncularla paylaştığı 2017 yapımı Woody Allen filmi “Dönme Dolap”ta oynamak için başta tereddüt ettiğini, bunda yönetmenin alışılmadık ve talepkâr kişiliğinin de payı olduğunu ve özellikle rolün teklif edildiği telefon konuşmasında epey zorlandığını belirtiyor. Variety dergisinin “Actors on Actors” isimli söyleşisine konuk olan aktris, “İlk telefon konuşmasında kendimden nefret ettim. O an konuşan ben değildim sanki. Neyse ki deneme çekimine falan katılmak zorunda değildim yoksa bu işi kesinlikle alamazdım.”
Bütün yazı ailesiyle birlikte tatil yaparak geçirme hayalleri kurarken, kendini bir anda senaryo okur halde bulan Kate, kızının ısrarları sonucu filmi kabul ettiğini söylüyor.
“SALGIN FİLMİNİ İZLEMEYİ BIRAKIN!”
Bundan dokuz yıl önce çekilen “Salgın” (Contagion) filminin oyuncularından biri Kate Winslet. Filmin, çok fazla benzerlik gösterdiği koronavirüs nedeniyle en çok izlenen filmlerin başında geldiğini söylemek yanlış olmaz. Aktrisin Vanity Fair’e eylül ayında verdiği söyleşide söylediği “O filmi izlemeyin” oldu.
YENİ FİLMİ AMMONİTE’DEKİ SEVİŞME SAHNELERİ İLE GURUR DUYUYOR
Dönem filmlerinde görmeye ayrıca çok sevdiğimiz Kate Winslet, 2020’de başrolünü genç yıldız Saoirse Ronan ile paylaştığı Francis Lee filmi “Ammonite” ile 1840’ların İngiltere’sinde yaşayan “fosil avcısı” Mary Anning olarak seyirci karşısına çıkıyor. Bir paleantolojist ile yaşamından memnun olmayan bir ev hanımının hayatlarının birleşmesiyle romantik bir ilişki yaşamalarını konu alırken filmin önümüzdeki dönemde Türkiye’de gösterime girip girmeyeği meçhul.
Winslet, filmdeki sevişme sahneleri için kariyerinde en çok gurur duyduğu şeylerden olduğunu söylüyor. Bunun en büyük nedeni de yönetmen Lee’nin bu sahnelerin koreografisini tamamiyle Ronan ile Kate’e bırakmış olması.
Geçtiğimiz hafta The Weekend Australian’s Review’e açıklamalarda bulunan aktris, “Daha önce de LGBTQ karakterini canlandırmıştım. Hatta ilk filmim olan Cennet Yaratıkları’nda (Heavenly Creatures) böyle bir rolde oynadım. Ama o zamanlar henüz 17 yaşındaydım. O yüzden tam olarak ne yaptığımı bilmiyordum. Kendi özel hayatımda da ilişki anlamında çok az deneyimim olmuştu” diye konuştu.
“TİTANİK”LE FİLİZ VEREN BİR “İNGİLİZ GÜLÜ”
Henüz 7 yaşındayken oyunculuk yapmaya başlayan ve 1990’ların ortalarına kadar İngiltere’deki sahnelerde performans gösteren aktrisin hayatını değiştiren film, gişe rekortmeni, büyük bütçeli “Titanik” olsa da, kariyerinin zirvesindeyken planlı biçimde küçük bütçeli filmleri tercih etti. Aynı dönemlerde çekilen “Genç Kız ve Kral” ve “Aşık Shakespeare” gibi filmlerde oynamak yerine “Kutsal Duman” ve “Korkunç Muzur” gibi bağımsız yapımlarda rol aldı. Harvey Keitel’la başrolünü paylaştığı, Jane Campion imzalı “Kutsal Duman”da ilk defa fiziksel ve duygusal çıplaklığını beyazperdeye taşıdı. Yaptığı tercihlerin kariyerinde bambaşka bir yeri olduğunu söylemesi boşuna değil. “Hayatta başarılı olmak, farklı şeylerden beslenmek için arada şaşırtmanız gerekiyor; önce kendinizi sonra başkalarını… Ben hayatımın o döneminde Fas ve Hindistan’a giderek kendi adıma denenmemişi denemek istedim. Şimdi geçmişe dönüp baktığımda da ‘İyi ki yapmışım’ diyorum. Bağımsız filmlerde ya da mini dizilerde oynamak beni oyuncu olarak çok geliştirdi.”
HAYATININ EN ZOR ROLÜ HANGİSİYDİ?
“En İyi Film” ve “En İyi Yönetmen” dahil 11 Oscar’lı “Titanik”in Kate’e kazandırdığı şeyler yalnızca ün, şan, şöhret, para ve ilk Oscar adaylığıyla sınırlı değildi. Filmde büyük aşk yaşadığı Jack karakterine hayat veren aktör Leonardo DiCaprio, en iyi arkadaşlarından biri oldu. İkili, yıllar sonra dev ekranda bir kez daha bir araya gelerek hayranlarına selam verdi. 2008 yapımı “Hayallerin Peşinde”, gerçek hayatta da hayallerinin peşinden giden Kate’in sinema hayatında başarılı filmlerden biri oldu. Aynı yıl rol aldığı “Okuyucu” (The Reader) ise aktrisi 33 yaşında “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar’ına taşıdı. Nazi dönemi Almanya’sında geçen filmde Winslet, Hanna Schmitz ismindeki bir kadın gardiyan rolüyle izleyici karşısına geçmişti. Gardiyanın kendinden epey genç bir erkekle yaşadığı ilişkisinin yıllar sonra ortaya çıkmasını konu alan film için aktris, Reuters’e şunları söyledi: “Hayatımın en zor rolü. Çünkü kendimle ilgili bir şey yakalamam çok zordu. Pek çok farklı sebepten ötürü izole bir hayat yaşamış karmakarışık bir kişinin derisinin altına girmek gibiydi. Çok zor ve yalnız dönemlerdi.”
Filmle ilgili bambaşka bir gerçekse 2017’nin sonlarında yine Kate’in ağzından döküldü. “Okuyucu” filminin Oscar konuşmasında pek çok kişiye teşekkür eden yıldız, tek bir kişinin adını telaffuz etmeyi reddetti; filmin dağıtım firması The Weinstein Company’nin sahibi Harvey Weinstein’a. Weinstein, Gwyneth Paltrow’dan Mira Sorvino’ya, Angelina Jolie’den Cara Delevingne’ye kadar pek çok kadına cinsel saldırıda bulunduğu iddia edilen yapımcı. Weinstein skandalının ortaya çıkmasının hemen ardından Los Angeles Times’a konuşan Kate, eğer Oscar’ı kazanırsa asla ona teşekkür etmeyeceğine kendini ikna etmeye çabaladığını anlattı. “Bunun minnettarlıkla bir ilgisi yok. Eğer insanlar iyi davranışlar sergilemiyorsa, neden onlara teşekkür edeyim? Yaşadığım en iyi şeylerden biri, bir daha bu adamla asla bir araya gelmeyecek olmamdır.”
HARVEY WEINSTEIN KURBANLARINDAN
Winslet’ın itirafı bununla da sınırlı kalmadı. 1994’te parladığı ilk film “Cennet Yaratıkları”ndan sonra Weinstein’ın sürekli kendisini meşhur ettiğini söylediğini ve bununla ilgili tehditler aldığını anlattı. “Tüm kariyerim boyunca, ne zaman Harvey Weinstein’la karşılaşsam, beni kollarımdan yakalar ve ‘Sana ilk rolü benim verdiğimi sakın unutma’ derdi. Sanki her şeyi ona borçluymuşum gibi. Aynı şey ‘Okuyucu’ filminde de oldu. Bana ‘Sana Oscar adaylığı sağladım. Senin kazanmanı sağladım’ diyerek sürekli önüme çıktı. Ama işte sonuç ortada. Zorbalık ve pislikle işi götürmeye çalışan bir adamdan başka bir şey değil. Bir daha asla itilip kakılmaya ya da aşağılanmaya izin veremem. Çocukken aşağılandım. Bir daha asla! Hele ki Harvey Weinstein tarafından!”
Ang Lee’nin yönettiği “Aşk ve Yaşam” filminden 20 yıl sonra bu defa oyuncu ve yönetmen Alan Rickman için “İngiliz Gülü” rolüne soyunan Kate için belki de en doğru tanımlardan birini Rickman’ın kendisi yapmıştı. 2015 yılında “Küçük Karmaşa” filminin galasında yönetmen, “Şu kadına bakın! Bakın ona ne olmuş! Evlenmiş, çocukları var ve hâlâ en iyi espri anlayışı onda. Hâlâ inanılmaz bir iş ahlakına ve doğru dengeye sahip.”
KENDİYLE BARIŞIK, YAŞ ALMAYAN KADIN
Tıpkı o meşhur İtalyan filminin ismi gibi, “La vita è bella” yani “Hayat güzeldir” felsefesini benimseyen bir kadın, Kate Winslet. Sabah uyanınca yaptığı ilk şey su ısıtıcısının düğmesine basmak. Bu kadar basit, bu kadar sıradan… En sevdiği şey ailesiyle yürüyüşe çıkmak. Aile demişken, başından üç evlilik geçti. Üç eşten üç bebek dünyaya getirdi. O, aşka âşık ve “Bay Doğru”yu arama fantezisinden asla vazgeçmeyen, tam bir umutsuz romantik. Ona göre bir insanı gerçek anlamda sevdiğinizde, onu değiştirme ihtiyacı duymazsınız ve hatta kendinizi de.
2013 yılında verdiği bir röportajda da romantizmini ve ilişkilere olan bakış açısını söyle anlatıyordu: “Aslına bakarsanız ben genellikle romantik karakterleri oynamaya eğilimliyim. Bunun sebebiyse ilişkileri fazlasıyla önemsemem. Her gün uyandığınızda, yanınızda yatan adama ilk günkü hissi beslemeyi tabii ki bekleyemezsiniz. O kişiyi sevme sebebiniz belki hiç değişmez ama ilişkiniz değişir, olgunlaşır ve siz de ilişkiyle beraber olgunlaşırsınız. Ben bu konuyu işleyen filmlere çok büyük ilgi duyuyorum ve bu tür karakterleri oynamayı çok seviyorum; içinde iyi ve kötüyü barındıran, dinamik ve gerçek karakterler…”
İlk evliliğini yönetmen Jim Threapleton’la yapan ve evliliğinin üçüncü yılında aldatılan Kate’in bu evlilikten Mia isminde bir kızı oldu. Jim’le henüz ayrılmadan bir başka yönetmen Sam Mendes’le yolları kesişti ve 2003 yılında dünya evine giren çiftin Joe isimli bir oğlu oldu. Bu evlilik ancak yedi yıl dayanabildi. 2012 yılında ise üçüncü kocası olan işadamı Ned Rocknroll’a “Evet” dedi. Kate’in ikinci oğlu Bear Blaze Winslet bu evlilikten dünyaya geldi.
Üç çocuğu ve sinema, Kate’in hayatının odağında. Hayatının her zaman güzel olmadığını ama yine de buna çabaladığını söylediği röportajları ise bir dolu. Çalışan anne olmanın zorluklarına değindiği, bunun için adeta bir hokkabaza büründüğünü söylemeden geçmediği röportajlar bunlar…
Bir yandan herkesi mutlu etmek, beslemek ve bunları yaparken aklı başında kalmak istiyor, bir yandan da bunun başa çıkılması en zor mücadele olduğunu iyi biliyor. “Dünyada en sevdiğim şey insanlarla birlikte eğlenmek. Eşim ve üç çocuğum, hayatımı güzel kılan şeylerin başında.”
Güzellik konusuna ise o kadar takıntılı değil. Çocukken yaşadığı travmatik denebilecek “şişko kız” krizini atlatmayı başardığı için kendini şanslı sayıyor. 2015 yılında L’Oréal markasıyla fotoğraflarının bundan sonra photoshop’lanmayacağı konusunda kontrat imzalayarak genç nesillerdeki kadınlara karşı bir sorumluluk hissettiğini açıkladı ve hemcinslerine bedenleriyle ilgili pozitif mesaj vermenin önemini vurguladı.
“Şişko kız” diye alay edilen o kızdan bugün Oscar’a yedi kere aday gösterilen en genç aktris unvanını elinde bulunduran bir Hollywood divasına… Kate Winslet, hayatta başarılı olmak için birçok engeli aşmak zorunda kalmış ve sonunda zirveyi kucaklamış insanlardan yalnızca biri. Üstelik çok şaşaalı, çok tanıdık, uluslararası… İlham kaynağı olacak kadar güçlü ve hayali kurulacak kadar başarılı bir sinema ikonu; ve evet, dünya onun için hep hazır.
KISA KISA KATE WINSLET
Burcu: Terazi.
Boyu: 1.69
Ayak numarası: 42
Oyunculuk: Genlerden geliyor; baba Roger Winslet ve anne Sally Bridges-Winslet da oyuncuydu.
Yüzük: Leonardo DiCaprio, “Hayallerin Peşinde” filminde yeniden bir araya geldikten sonra Kate’e arkadaşlık yüzüğü hediye etmiş.
Evlenirken: Son eşi Ned Rocknroll’la dünya evine girerken kolunda babası değil, Leonardo DiCaprio vardı.
Hayali: Uçabilmek.
Oynamak istediği rol: Bir erkeği canlandırmak.
Neyi değiştirirdi? Doğum yapmanın zorluğunu.
En sevdiği performansı: Jim Carrey’le birlikte rol aldığı “Sil Baştan” filmindeki Clementine rolü.
Genç kızlık öğüdü: “Kaşlarını alma!”
Güzellik sırrı: Yeterince uyumak, su içmek, açık pencereyle uyumak.
Yıllık kazancı: 90 milyon dolar.
Instagram takipçi sayısı: 788 bin