OCTAVIO PAZ İLE ŞİİR ÜZERİNE…
Nobel Ödüllü şair Octavio Paz’ın yazdığı “Yay ve Lir”, şairle şiirin asırlara yayılan yolculuğunda karşılaştığı engelleri, düştüğü tufaları, tekrar kendine gelişini ve edebi alandaki “hafıza”yı hâlâ diri tutup tutmadığına dair adı konulmamış sorulardan oluşan bir kitap.
YAZI: BURAK SOYER
soyerbrk@gmail.com
Octavio Paz, 31 Mart 1914’te Mexico City’de doğmuş. Zapata destekçisi bir avukat olan babası, Emiliano Zapata öldürülünce ülkeyi terk etmek zorunda kalmış ve Los Angeles’a gitmiş. Octavio da annesiyle birlikte onun peşine düşmüş ve iki yıl boyunca burada yaşamak zorunda kalmışlar. 1922 yılında ülkesinde dönerek doğduğu yer olan Mixcoac’ta dedesi ve halası ile birlikte yaşamaya başlayan Octavio, iç savaşın getirdiği yoksulluk nedeniyle ilk gençliğini çok zor şartlarda geçirmiş. 1932 yılında Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi’ne girmiş. Burada sol fikirlerle tanışıp bir aktivist olarak palazlanmaya başlayınca 1935 yılında hukuk eğitimini bırakıp İspanya İç Savaşı’na katılmaya gitmiş. Fakat Cumhuriyetçiler, onu ülkesinde kalarak propaganda programına yardımcı olması konusunda ikna etmiş. Bunun üzerine Octavio Paz da yerliler, yoksullar, köylüler ve çocuklar için bir okul kurmuş. “Gümüş Ay” adlı ilk şiirleri üniversite zamanında bazı seçkilerde yayımlanan Paz, 1937 yılında İspanya’daki gözlemlerini anlattığı “Aydınlık Gölgen ve Öbür Şiirler” kitabını çıkarmış. 1941 yılında çıkan “Taşla Çiçek Arasında”da ise Mérida’daki deneyimlerine yer vermiş.
1943 yılında iki yıllık bir burs kazanarak Berkeley Üniversitesi’ne giren Paz, burada modern Anglo-Amerikan şiiri üzerine çalışmalar yapmış. Ancak esas olarak, İspanya dönüşünde bir süre kaldığı Paris’te gerçeküstü yapıtlar veren şairlerle tanışarak onlardan ilham almış, etkilenmiş. Amerika’dan dönüşünde Paris, Hindistan ve Japonya arasında gidip gelen bir süreç geçiren Octavio Paz, Meksika’ya tekrar döndüğünde arka arkaya deneme, şiir ve tiyatro oyunları yayımlamış. Yazar, Meksika’nın halk edebiyatıyla gerçeküstücülüğü harmanlayarak ortaya çıkardığı eserleriyle rüştünü ispat etmiş, 1981 yılında Miguel de Cervantes Ödülü’ne, 1982 yılında Neustadt Uluslararası Edebiyat Ödülü’ne ve 1990 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş.
Sadece şiir yazmakla değil şiir ve şair üzerine de kafa yoran Octavio Paz’ın bu mevzu üzerine düşüncelerini bir araya getiren “Yay ve Lir” adlı kitabı kısa süre önce Ketebe Yayınları etiketi, Ömer Saruhanlıoğlu çevirisiyle yayımlandı. Şairle şiirin asırlara yayınlan yolculuğunda karşılaştığı engelleri, düştüğü tufaları, tekrar kendine gelişini ve edebi alandaki “hafıza”yı hâlâ diri tutup tutmadığına dair adı konulmamış sorulardan oluşan kitap, şiirin, niteliğiyle müsemma yolculuğunu Paz’ın kaleminden çıkan metinlerle masaya yatırıyor.
Üç bölümden oluşan “Yay ve Lir”in ilk bölümünde şair ve şiirin bir “eylem” olup olmadığına değinen Paz, dilin kullanımına, ritmine, dize ve düzyazıyla birlikte şiirin genel bir değerlendirmesini yaparken ikinci bölümde şiirin ortaya döktüğü imgeler üzerinde duruyor. Son bölümde diğer edebi türlerle şiir arasındaki farkı soruşturan Octavio Paz, şiirin dertlerini bir bütün etrafında toparlayarak okura “başka ifade biçimine indirgenemeyen” bu türün inceliklerini ve işlediği ruha nasıl sirayet ettiğini gözler önüne seriyor. Sadece kendi şiirlerinden değil, pek çok farklı şairin eserlerinden yararlanarak yazılan “Yay ve Lir”, “Şiir sonsuza kadar yaratıcı zaman ve ritimden başka bir şey değildir,” diyen Octavio Paz’ın bu yaratıcılığa ve ritme olan bakış açısını derinlikli bir biçimle ele alıyor.