Advertisement Advertisement

MURAT NEDİM: “HAYAT SADECE GALİBİYETLERLE GEÇMİYOR, KAYBETMEK İSE BİZE BİR ŞEY ÖĞRETTİĞİ SÜRECE DEĞERLENİYOR”


İnsanlarla geçinmek pek de kolay değil. Hele ki şu devirde! Eşinizle, akrabalarınızla, arkadaşlarınızla, sokaktaki çarpıştığınız adamla, şirketteki müşterinizle ve daha onlarca kişiyle yapacağınız tartışmalara ayırdığınız süreyi, birtakım taktiklerle hayatınıza geri kazandırabilirsiniz. Nasıl mı? Araştırmacı gazeteci Murat Nedim, 50 maddede bunu sıralıyor. Evet evet yanlış okumadınız! “50 Maddede Her Türlü Tartışmayı Kazanma Sanatı – Yenilmez Ol!”, ilginç ve bir o kadar merak uyandırıcı bir kitap. Nedim ile Karakarga Yayınları’nın “50 Maddede…” serisinin son kitabını konuştuk.

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com 

Kara Karga’nın 50 Maddede serisinde bu defa senin kaleme aldığın “50 Maddede Her Türlü Tartışmayı Kazanma Sanatı” kitabın yer alıyor. Önce şunu sorayım, araştırmanı yaparken 50 madde bulmakta zorlandın mı? Yoksa 50 maddeden daha fazla madde çıkar mıydı, ne dersin?
50 madde bulmakta zorlandım diyemem. Çünkü böyle bir kitap için 50 maddeden fazlası çıkar. Neden diyeceksiniz? Her tartışma ve her tartışmanın öznesi şahsına münhasırdır. Benim yaptığım ise genel olarak incelediğimizde tartışmalarda başarı elde etmek için en çok kullanılan teknikleri ayıklamaktı.

Kaynak bulmak kolay oldu mu? Zira çok geniş ve kapsamlı bir konu bu!
Gazeteciliğe 19 yaşında başladım ve üzerinden 25 yıl geçmiş. Özellikle bu gibi konularda ister istemez elinize çok fazla kaynak geçiyor. Doğru tasnif yaptığınızda, ne yazacağınızı kurguladığınızda kaynağa ulaşmak zor değil. Hele günümüz teknoloji dünyasında doğru yere baktığınızda kaynak gözünüzün önünde zaten.

Kitabın asıl ismi “Yenilmez Ol! – Söylediğin değil, nasıl söylediğin önemli…” İnsanlar sırf bu yüzden mi kaybediyor dersin, tavır, ses tonu tartışmalarda insanın en büyük silahı mı olmalı?
Kesinlikle! Argümanlarınız ne kadar güçlü olursa olsun bunu karşı tarafa geçirmek, kabul ettirmek önemli. Ama nasıl? Tarihe geçen ABD 1960 başkanlık seçimleri öncesi Nixon-Kennedy tartışmasından örnek verelim. Tartışma tarihçiler tarafından ele alındığında Nixon aslında Kennedy’yi yerden yere vuruyor. Ancak, tartışma sırasında o kadar fevri ki izleyiciye itici geliyor. Elleri kolları çok oynadığından inanılmaz terliyor ve daha da itici bir görüntüye bürünüyor. Sonuç; argümanları zayıf olan lakin duruşundan taviz vermeyen, sinirlenmeyen, sakin ses tonu ve kendinden emin tavırlarıyla Kennedy sadece halkın gönlünü değil seçimi de kazanıyor.

Peki böyle bir kitap yazmaya nasıl karar verdin? Bunun bir proje kitap olduğunu söyleyebilir miyiz?
Aslında bu kitabın konusu olan ‘’Tartışma Kazanma Teknikleri’’nin kurumsal şirketlere seminer olarak hazırlıyordum. Takdir edersin ki büyük şirketlerdeki satış ve müşteri temsilcileri günde yüzlerce insanla muhattap oluyor ve bu meslekte olanlar için hayat kurtaran çok gerekli teknikleri bilmiyorlar. Bir sohbet sırasında konuyu genel yayın yönetmenimiz Kutlukhan Perker’e söyleyince ‘’Hadi önce kitabını yapalım’’ dedi. Spontane proje diyebiliriz.

Yenilmez olmak çok mu önemli? Ara sıra kaybetsek olmaz mı?
Yenilmez olmak değil de doğru olmak önemli. Toplum önünde bir tartışmayı kazanabilirsiniz ama bu doğru olmayabilir. Televizyonda pek çok tartışmayı kazanan veya kazandığını sanan yorumcu var ama ne kadar doğru söyledikleri? Hayat ise sadece galibiyetlerle geçmiyor. Kaybetmek ise bize bir şeyi öğrettiği sürece değerleniyor.

Kitaba göre araştırmalar günde 10’dan fazla tartışmaya girdiğimizi gösteriyor. Ve evet çoğumuz bunun bir konuşma mı yoksa bir tartışma mı olduğunu bilmiyoruz ve hatta kiminle muhattap olduğumuzu da! Aslında bunları hatırlamamak daha iyi değil mi? Yoksa kin dolu bir dünyamız olmaz mı?
Bir bakıma doğru. İntikam ateşi sönmeyebilirdi. Ancak şöyle diyelim bazılarını hatırlamak faydamıza olur. Öte yandan; zaten insan beyni içeri almamak için programlıdır. Şimdi düşünün dünyanın en hızlı bilgisayarı saniyede bir milyar hızla işlem yaparken normal insan beyni 10 katrilyon hızla işlem yapıyor. Yani beynimiz dışarı atmak için değil de içerde tutmak için programlanmış olsaydı bir saniye içinde infilak ederdi.

Bu kitabı tartışmaları kazanmak için bir el rehberi olarak değerlendirebilir miyiz?
Diyebiliriz. Ancak, bu rehberi doğru kullanmak okurun elinde.

“BAZI TAKTİKLERİ BEN DE YANLIŞ UYGULAMIŞIM” 

Okura verdiğin taktiklerden biraz bahseder misin?
Kitapta geçen taktikler psikolojik, manipülatif ve sorgulama olarak üçe ayırdık. Psikolojik taktikler 1900’ün başında günümüze kadar yapılmış bilimsel deneylerden çıkan sonuçlara dayanıyor. Manipülatif taktikler bölümünde siyasilerin, reklamcıların, sanatçıların, kanaat önderlerin kitleleri kontrol altında tutmak için uyguladığı taktiklerden örnekler verdim. Sorgulama taktikleri bölümü ise adı üstünde…

Sen bu taktikleri uyguluyor musun peki ya da bu kitabı yazana kadar yaptıklarının farkında mıydın?
Cevap evet! Ama uyguladığım ama farkında olmadığım taktikler de varmış. Bu beni şaşırtmıştı. Ki bazılarını yanlış uygulamışım. Kitapta da buna dikkat çekiyorum, ‘’Ama ben haklıydım’’ dediğimiz çok tartışma olmuştur. İşte nerede doğru nerede yanlış yapıyoruz, mesele tamda bu.

Okur “50 Maddede Her Türlü Tartışmayı Kazanma Sanatı”nı okumalı çünkü…
Kendilerini iyi hissettirecek bir farkındalık yaşayacaklar.

“EĞER FEVRİYSENİZ YAPMANIZ GEREKENLER…” 

Bazen tartışmamak en iyi taktik/cevap olabiliyor. Ama fevri bir insan için bu çok zor olmalı. Bu konuda bir önerin var mı?
İşin özü zaten tartışmamak, tartışmadan işi çözmek! Bazen de tartışmış olmak için tartışıyoruz ki en kötüsü bu. Eğer fevriyseniz, öncelikle 4 nefes tekniği uygulayın, 4 saniye nefes al, 4 saniye nefes tut, 4 saniye nefes ver, 4 saniye nefes tut. Bunu 4 kere yap. Sonrasında siniriniz yatışmadıysa bu kan şekerinden de olabilir, bir çikolatalı gofret iyi gider.

Üzerine çalıştığın yeni bir kitap var mı?
2000’li yıllardan bugüne yapılan, en şaşırtıcı 50 psikoloji deneyini derliyorum. Doğru bilinen yanlışlar olduğu gibi çok ilginç deney sonuçları var. Mesela az önce fevrilikten bahsettik ya… Fevrilerin zor işlerde daha başarılı olduğu kanıtlanmış. Şimdi buna ne diyeceksiniz?

Fevri bir insan olarak sevinebilirim ancak! Peki, çalışma masanın üzerinde okunmayı bekleyen kitaplar hangileri?
Olmaz mı? Ve o kadar çok ki… Çoğunluğu yapay zeka ile ilgili. Yaşayan en büyük bilim insanı Roger Penrose’nin eserleri var. Prof. Dr. Marvin Minsky’nin Zihin Toplumu, Kazvii’nin Acaibü-l Mahlükatı var. Ve polisiye-korku müptezeli biri olarak Karanlıkta Parlayanlar adlı derleme bir kitap var.

Gençlik yıllarında yaptığın çizgi öykülere devam ediyor musun?
Devam etmiyorum. Ancak içimde o kadar yanıyor ki bu yangın keşke devamlı yazabilsem. Çizgi roman yazımı ve çizimi zihni çok zinde tutan bir olay. Bakalım bir sürpriz olabilir yakın zamanda.

Edebiyatımızın çınarı Yaşar Kemal’in tavsiyesiyle sadece ön adlarını kullandığını biyografinde okudum. Bu hikayeyi merak ettim açıkçası. “Murat Nedim”in hikayesini senden dinlemek isterim.
2005-2006 yıllarında Yaşar Kemal, Vatan gazetesi hafta sonu eklerine kısa öykülerini gönderiyordu. Sayfanın editörlüğü de ben üstlenmiştim. Bir gün sanırım Fil’de yayınlanan bir öykümü götürmüştüm. İmza ‘’M. Nedim Koca’’ diye atılmıştı. ‘’Bu, ‘’M’’ ne lan’’ diye sordu, davudi sesiyle. ‘’Murat’’ dedim, soy isimi kaldır, bundan sonra ‘’Murat Nedim’’ diye imza at’’ dedi. Emir kabul ettim.

Böyle 5 maddede, 10 maddede, 50 madde gibi listelerin olduğu makalelerin ve(ya) bu tür kitapların bu kadar çok okunmasını ve sevilmesini neye bağlıyorsun? Senin de ilgini çekiyor mu gerçekten, merak ediyorum…
Her şeyden önce şunu söylemek gerek sosyal medya ile özellikle Twitter ve Instagram insanlığın okuma alışkanlığını baştan sona değiştirdi. Özellikle yeni nesillere 600 sayfa bir kitabı okutmak mucize olur. Madde madde yazılan kitapların avantajı ise hem kısa hem hap bilginin verilişi. Bu yüzden okura kolay okuma imkanı sunuyor. Bu tür kitapların benim de ilgimi çekiyor ama 400-500 sayfalık bir Stephen King eserinin de bitmesi istemem.

Ajandakolik’te konuğum olduğun için teşekkür ederim. Okurun bol olsun. Ellerine sağlık!
Ben de çok teşekkür ederim. Sizlerin de eline sağlık.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media