
MERT TUGEN İLE YAZIP RESİMLEDİĞİ İLK KİTABI “KORUDA BİR KONSER” ÜZERİNE SÖYLEŞİ
Çizer Mert Tugen’in hem yazıp hem resimlediği ilk kitap olma özelliği taşıyan “Koruda Bir Konser”, çocuklara umut veren bir kitap! Üstelik bunu güçlü hikayesinin yanı sıra müzikle yapıyor. Çünkü kendinden ilham alarak yarattığı baş kahramanı gitarını yapıp müzikle doğayı, çevresini güzelleştiren bir çocuk. Tugen ile ilk kitap heyecanından yola çıkarak bu karanlık dünyaya inat yazdığı “Koruda Bir Konser”i konuştuk.
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
Ne iç açıcı, nasıl aydınlık bir ilk kitap! Önce tüm çocuklar ve çocuk kitaplarını okumayı seven yetişkin okurlar adına teşekkür ederim sevgili Mert! Şimdiye kadar onlarca çocuk kitabı resimledin, hatta birinde yine Ajandakolik sayfalarında seninle bir araya gelmiştik. Ama şimdiki çok özel. “Koruda Bir Konser”, senin resimleyip aynı zamanda yazdığın ilk kitabın. Nasıl bir deneyimmiş bu, neler hissediyorsun?
Çok teşekkür ederim! Öncelikle çok uzun zamandır kafamda dönen bir konu olduğu için kendi kitabımı yazıp resimlemek, inanılmaz rahatlamış hissediyorum bitirebildiğim için. Yer yer çok zordu çünkü yazar gözüyle bakıp kendime acımasız revizyonlar verdiğim çok oldu. Çok kere birkaç sayfa çizip vazgeçip yeniden denedim ama sonunda baskıdan çıkıp elime ulaştığında kitap, tarifsiz bir rahatlama ve mutluluk hissi geldi tabii ki.
Hep söylerim bence dünyanın en güzel mesleği; çocuk kitabı çizerliği. (bir de müzisyenlik) Hele ki bir de hem yazıp hem resmetmek bir yazarın sahip olabileceği en güzel marifetlerden olsa gerek! Hep aklında mıydı kitap yazmak yoksa pat diye mi ortaya çıktı bu kitap?
Çizmeye başladığımdan beri hep aklımda kitap yazıp resimlemek vardı sadece diyemem ama animasyon okuduğum için belki de bir şekilde hikaye anlatma güdüsü vardı kesinlikle. Zamanla çocuk kitabı resimlemek asıl üretim araçlarından biri olduğunda benim için, birkaç kere yazıp çizip içime sindiremediğim yarıda kalan birkaç proje oldu. Çocuk kitabı olarak başlayıp çizgi romana evrilen sonra yine çekmecede yatmaya mahkum olan işler de oldu. Nihayetinde para kazanmak için yapmak zorunda olduğum birtakım işlerden arta kalan birkaç aylık boşlukta artık oturup uzun soluklu bir işin içine girecek cesareti buldum ve aklımda ne varsa oturup yazıp çizmeye başladım. Sonunda da bu kitap çıktı.
Hadi gel biraz konusundan bahsedelim de okurun da az buçuk fikri olsun “Koruda Bir Konser ile ilgili. “Çocuk, sıkıcı bir şehirde, gri bir binada yaşıyordu” diye başlayıp biraz şehirde dolaşıp parka, koruya doğru uzanan bir kitap bu… Senden dinleyelim ama biz en iyisi…
Aslında biraz kişisel bir yerden çıktı konu. Ben son birkaç yıldır müzikle de ilgileniyorum, bir grubum var ve kendi müziklerimizi yapmaya çalışıyoruz. Ve müzik dinleme platformlarının müzik piyasasını çok fazla domine ettiği bir dönemde bağımsız bir müzisyen olarak sıfırdan başlayıp dinleyici bulabilmek gerçekten çok güç. Bu fikri biraz daha çocuksulaştırıp romantize etmeye çalıştım esasında.
Dinlemekten ve hikayelerini duymaktan hoşlandığım müzisyenler de çoğunlukla “outsider” diye nitelelendirilen türden insanlar ve yıllarca karşılık bulamamış, hayatlarının çok geç dönemlerinde değerleri anlaşılmış bir dolu insan var. Bunu merkez alarak ve biraz da etrafıma, yaşadığımız sokaklara, döneme bakıp beni rahatsız eden diğer şeyleri serpiştirdim hikayeye. Sıkış sıkış, biçimsiz binalar, gün geçtikçe azalan yeşil alanlar, yürekten gelen ama karşılık bulmakta zorlanan şarkılar ve kitaplarda, filmlerde izlemekten ve okumaktan hep çok hoşlandığım yalnız ve tuhaf bir karakter…
“Koruda Bir Konser”, sanatın iyileştirici ve “yaşatan” gücüne bir övgü aynı zamanda… Doğayla buluşması ve bu birlikteliğin gücünü çok iyi bir hikaye ve capcanlı ve çok kendine özgü illüstrasyonlarla okura veriyor. Metni yazmaya başlarken ilk gözünde canlanan resim neydi?
İlk çizdiğim şey elinde eski ahşap bir gitarla, yürüyen ve dans eden bir ağacın üzerinde şarkı söyleyen bir çocuk çizimiydi. Kitaptakinin biraz daha karanlık ve gotik bir versiyonu gibi düşünebilirsiniz. (Gülüyor.)
Senin de resimlerin “Hah bu çizim Mert Tugen’e ait!” denecek türden. Hadi biraz başa gidelim ve senin çizerlik yolculuğun nasıl başladı, neler yaptın, yapıyorsun, öğrenelim…
Teşekkür ederim. Ben ortaokulda resim öğretmenimin çizimlerimi fark etmesi üzerine güzel sanatlar lisesine yönlendirildim. Orada aldığım eğitim süresince bir çizer olarak kendimi keşfetmeye ve bol bol çizmeye çalıştım. Ardından 2010 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Çizgi Film Animasyon Bölümü’nde eğitim aldım. Sürekli çizme hali burada da devam etti ve ikinci sınıfta ilk kitap işimi aldım. Deniz Tarsus’un yazdığı “Babam Bir Astronot” isimli kitaptı ve yine Can Çocuk’tan çıkmıştı. O dönem sosyal medyada dolaşmaya başladı çizimlerim. Reklam illüstrasyonları yapmayı, çocuk kitapları resimlemeyi işin içine girdikçe öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye çalıştım ve o zamandan beri düşe kalka üretmeye devam ediyorum diyebilirim.
Ne güzel anlattın. Şimdiye kadar da pek çok yazarın kitabını resmettin, onlara bir anlamda yoldaşlık ettin. Bundan böyle de muhtemelen yine başka kitaplar için çizmeye devam edeceksin ama yeni kitapların da gelir, değil mi? Ben ikinci kitabını şimdiden merak etmeye başladım bile…
Evet, devam etmek istiyorum açıkçası. Şu an fikir arama aşamasındayım, aklıma gelen her şeyi not ediyorum. Bana daha önce ilham veren filmleri tekrar bir gözden geçiriyorum. Kafamda belli belirsiz bir görüntü var gibi ama henüz yazdıklarım içime sinmedi. Zamana bırakıp demlenmesini bekliyorum.
Senin bir de müzisyenlik yönün var. Ne diyor kitabının sonunda, seninle olan bilgide… “Gündüzleri çocuk kitapları resimler, animasyonlar yapar, geceleri gitar çalar.” Yoksa kitaptaki o çocuk da sen misin? Ya da o çocuktan ilham alan diğer çocuk, ne dersin?
Yukarıda da bahsettiğim gibi aslında kendimden yola çıktım kesinlikle ama sadece kendi hikayemi de anlattım diyemem. Kitaptaki gibi birilerini izleyip çok etkilendiğim ve ilham aldığım da kesinlikle doğru bu arada. Aynı zamanda diğer çocuk olarak da düşünebiliyorum yani kendimi.
Şu cümleyi tamamlar mısın? İyi ki çocuklar için yazıp çiziyorum çünkü…
Renklerin, seslerin en çocukça halleri en güzel halleriymiş gibi geliyor.
Senin çalışma masanı merak ediyorum. Bizim için fotoğrafını çeker misin? Üzerinde hangi kitaplar var mesela?
Tabii ki. Brecht Evens isimli bir illüstratörün “The Making Of” isimli çizgi romanı var ama çizgi roman denince akla gelen türden değil. İnanılmaz göz doyurucu karelerden ve illüstrasyonlardan oluşan kalıp bir kitap. Arada sayfalarına göz gezdiriyorum, çok iyi geliyor.
Orhan Pamuk’un “Uzaktaki Dağlar ve Hatıralar” kitabı var bir tarafta. Uzun zamandır eskiz defterime bir şeyler karalayamıyordum ve şu sıralar tekrar başladım. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle de bu kitabı aldım. Yazılarla iç içe geçmiş bir sürü çizim var Orhan Pamuk’un elinden çıkan ve bence çok etkileyici duruyorlar. Arada hem okuyup hem inceliyorum.
Bir de yakın zamanda göz gezdirdiğim “Unutkan Mumi” ve “Olmayan Bir Köpeğin Hikayesi” adlı çocuk kitapları var. Arada farklı çizgiler görmek ve hikayeleri incelemek iyi geliyor.
Yolunu takip ettiğin ya da sana ilham veren çizerlerin, yazarların var mı?
Çocuk kitabı resimlemek konusunda ilk aklıma gelen her zaman Carson Ellis oluyor. “Vahşi Orman” isimli serisindeki illüstrasyonlar harika bence. Bir de Maurice Sendak ve Charles M. Schulz.
Giderek grileşen dünyayı, dijitalleştikçe duyarsızlaşmaya yüz tutan insanlığı sence sanat kurtarır mı sahiden?Kurtarır mı bilmiyorum ama çok güçlü bir araç olabilir.
Ajandakolik’in yazar ve çizerlere sorduğu bir soru var. Ajandan ya da not defterin var mı?
Eskiz defterim var ama notlarımı telefonuma alıyorum genellikle daha kolay olduğu için. İçlerinde şu ara en çok, bir sonraki kitap için aldığım notlar, aklıma gelen cümleler, şarkı sözleri ve bir noktada belki kısa hikaye olarak değerlendirebileceğim fikirler var.
Ajandakolik’te konuğum olduğun için teşekkür ederim. İyi ki yazıyor çiziyorsun. Okurun bol olsun. Emeğine sağlık…
Çok teşekkür ederim bu tatlı röportaj için. Sevgiler!