Advertisement Advertisement

M. BANU AKSOY İLE SON KİTABI “BALIKÇI KORSANLAR”I KONUŞTUK

Palamut Kasabası’nın en şenlikli gemisi Mavi Sardalya ve tayfasıyla tanışmak ister misiniz? Eğlenceli, heyecanlı ve bir o kadar naif hikayesi ve deli dolu, kendine has karakterleriyle “Balıkçı Korsanlar”, M. Banu Aksoy’un en yeni kitabı olarak çocukları selamlıyor. Hikaye, yazarın büyük oğlunun uyumak bilmediği yıllarda filizlenmiş. Daha önce de başka bir kitabı üzerine bu sayfalarda söyleştiğimiz Aksoy ile yolumuz yine kesişti. Mavi Sardalya ile sefere çıkıyoruz, ne duruyorsunuz, siz de davetlisiniz! 

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com 

Sevgili Banu Hanım merhaba! Bu bizim aslında ilk söyleşimiz değil, iki yıl önce “bir yıllık eğlence defteri” Majanda üzerine ikinci defa söyleşi yapmıştım. (İlki 2020 yılında ajandayı birlikte hazırladığınız Yıldıray Karakiya ile 2021’de sizinle) Ve şimdi yeniden en yeni kitabınızla birlikteyiz: Can Çocuk’tan çıkan “Balıkçı Korsanları”. Ajandakolik’e hoş geldiniz…
Yeniden bir araya gelmek çok güzel. Hoş buldum.

Öncelikle şunu söylemeliyim. Ali Çetinkaya’nın resimlediği bu kitap, kapak tasarımıyla bana nostaljik çocuk kitaplarını anımsattı. Benim o çok sevdiğim Oliver Twist’i, Tom Sawyer’ı… O yüzden okumak için daha çok sabırsızlandığımı söyleyebilirim. Sanki öykü de biraz o tatta… Palamut Kasabası’nın şenlikli gemisi Mavi Sardalya’nın balıkçıları ya da kahramanları da beni geçmiş zaman tüneline sürükledi. Çocukken okuduğum kitaplara, izlediğim filmlere… Ne dersiniz?
Evet, Ali Çetinkaya’nın resimleriyle ve kitabın genel üslubuyla ilgili benzer yorumlar aldım. Öyküyü tasarlarken özellikle böyle olsun diye planlamamıştım. Ama zihnindeki balıkçı teknesinde gezinirken herkesin ve her şeyin ne kadar naif olduğunu fark ettim ve bundan keyif aldım. Ali’nin enfes çizgisi de çok güzel tamamladı atmosferi.

Tabii bunu söylerken eskimiş bir hikayeden bahsetmiyorum. Belki de fantastik karakterler yerine daha gerçek kahramanlarla karşılaştığım için bu böyle. Bir macera romanı, “Balıkçı Korsanlar”. Gelip nasıl kondu kaleminize, hikayenin meydana çıkış ve yeşerme sürecini sizden dinlemek isterim.
Kitabın yayınlanmasından çok önceye dayanıyor aslında bu hikâye. Fikir, büyük oğlumun uyumak bilmediği ilk yıllarında ortaya çıkmıştı. Onunla bir oyun oynuyorduk. O bana anahtar sözcükler veriyor ve uyuması için ona bir şeyler anlatmamı istiyordu. Tabii her zaman  ayaküstü bir şeyler uydurmak kolay değil. Benim derdim onun bir an önce uyuması! Ama bir akşam payıma düşen sözcükler “balıkçı”, “korsan” ve  “define” olunca işler değişti. Karakter isimleri ve hikayenin ana hatları o gece oluştu. Tipleri ve potansiyel macerayı sevdiğim için de oğlum uyur uyumaz not ettim hemen.

Çok karakterli ve hepsini kendine özgü özellikleriyle tanıma fırsatı bulduğumuz bir roman elimizdeki. Yani okurken hikayenin baş kahramanı bu şu demiyoruz. Yağlıhamsi’yi de Barbunya’yı da veya Çiroz’u da tanıma fırsatı yakalıyoruz. Enginlere açılıp Kızılkorsan hazinesine ulaşan Mavi Sardalya tayfasını bize biraz anlatır mısınız?
Sahiden de bir baş kahraman yok. Bir an Kaptan Hamsisever mi acaba diye düşünürken, sonra yok o değil, oğlu diye itiraz edebilir ya da yoksa Barbunya mı diye şüpheye düşebilirsiniz. Belki de asıl baş kahraman tüm bu insanların ortak paydası olan Mavi Sardalya’dır. Burası mürettebatın kendilerini evdeymiş gibi rahat hissettikleri, mutlu oldukları yer. Mürettebatı genel olarak tanımlamam gerekirse ilk söyleyebileceğim iyi bir ekip oldukları. Birbirlerini çok iyi tanıyor ve tamamlıyorlar. Birbirlerine karşı hoşgörülüler. O yüzden Kaptan’ın esip gürlemesi ya da aralarında çekişmeleri hiçbirini rahatsız etmiyor. Bir arada olmaktan ve hayatı paylaşmaktan mutlular. Bir de yeme içmeden ve eğlenmekten çok keyif alıyorlar.

Hep birlikte çıktıkları yeni seferde fırtınalarla mücadele ediyor, adalarla, sualtından çıkan gizemli bir sandıkla karşılaşıyorlar veee en sonunda bir hazineye ulaşıyorlar. Okurken öyle ama yazarken de epey heyecanlı olsa gerek. Yazma sürecinizde siz neler yaşadınız, hikayeyi tasarlarken, kurgularken hangi yolculukları yaptınız?
Yazarken sahiden de heyecan duydum. Keşke orada olsaydım, onlarla deniz kokusunu içime çekseydim diye aklımdan çok geçirdim. Her gece yatınca kendimi Mavi Sardalya’da hayal ettiğim bir dönemim oldu. Çocukken geceleri uykuya dalmadan önce çok fazla hayal kurardım. Balıkçı Korsanlar bana o duyguyu hatırlattı yeniden. Balıkçıların macerasına ön ayak olan korsanın adıyla da  çocukluğuma kanca attım. Zira okuduğum ilk Tenten “Kızıl Korsan’ın Hazinesi”ydi.

Ah Tenten! Ben de ne çok severim! Pekiiii… Gemicilik cesaret isteyen mesleklerden biri! Burada da her günü aynı şekilde yaşamaktan sıkılan ve değişikliklere cesaret eden bir mürettebat var. Tüm bu karakterleri yaratırken çevrenizde benzer özellikler gösteren arkadaşlarınızdan, yakınlarınızdan ilham aldığınız oldu mu? Yani aslında “Pembesomon aslında hayatımdaki şu kişi… “ vs diyebilir misiniz?
Yazarken, Konserve’nin iştahı ve yemek tutkusunun bana ne kadar benzediğini fark ettiğimi söylemeliyim.  Bunun haricinde, hayır, çevremden bu kahramanlara ilham veren biri yok. Ama dediğim gibi, önce kahramanların isimleri geldi. Kitabı yazmaya karar verdikten sonra ise oturdum ve teknedeki  her bir kişinin nasıl tipler olabileceğine dair sayfalarca not aldım. Öykü yazılırken daha da etlendiler. Bu noktada editörlerim Mehmet Erkurt ve Ceylin Aksel’in de katkılarını unutmamalı. Beni çok iyi yönlendirdiler.

Deniz yolculukları yapmayı sever misiniz? Çocuklar için bir deniz macerası yazarken beslendiğiniz kaynaklar oldu mu?
İstanbul’da yaşarken düzenli vapur kullanıcısıydım. Bunun dışında hiç deniz yolculuğu yapmadım. Yapmayı çok isterdim. Denizle ilgili bilgim de şnorkelle suda gezinip gördüğüm balıkları tanımaya çalışmaktan ibaret. Haliyle bir balıkçı teknesindeki hayatı canlandırmak için bol bol kaynak tarayıp araştırma yapmaya çalıştım.

Çocuklar için yazdığınız kitaplar bir yana sizin bir de seramik ve tasarım üzerine bir atölyeniz vardı. Devam ediyor musunuz?
Maalesef pandemi sırasında seramik atölyemi kapadım. Seramikle arama da mesafe girdi. Çamurla değil ama kumaş ve iplerle tasarımlar yapıyorum şu sıralar.

Şu cümleyi tamamlayın. “Çocuklar için yazıyorum çünkü…”
“… çocuklar, esnekliğini yitiren yetişkin aklımdan uzaklaşıp özgürleşmemi sağlıyorlar.”

Masanızda yazmayı bekleyen yeni bir kitap ya da başka bir proje var mı?
Evet, var. Biri bitmeye çok yakın iki tane kitap var sırada. İki tanesi de baskı sırasını bekliyor.

2024 için okurlarınıza neler söylemek istersiniz? Yeni yıldan umutlarınız neler?
Her sene fazla umut edip sonra hayal kırıklığı yaşadığım için bu seneye fazla umutlanmadan girdim. Dünya barışı istiyorum desem çok mu klişe olur? (Gülüyor.) Mevcut koşullarda hepimize bol bol akıl sağlığı, sağduyu, adalet, sevgi ve  mizah duygusu diliyorum. Bir de bol bol çocuk kitabı tabii…

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media