Advertisement Advertisement

KÜÇÜK MİM’İN BÜYÜK CESARET ÖYKÜSÜ: UÇMAYI ÖĞRENDİĞİM GÜN


Çocuklar için “İyi ki yazan” yazarlardan Tuba Kumaş’ın geçtiğimiz ay yayımlanan son kitabı “Uçmayı Öğrendiğim Gün”, korkularının üzerine gitmekten korkan küçük Mim’in karanlıktan aydınlığa evrilen cesur ve bir o kadar heyecan verici hikayesini anlatıyor. Kumaş’ın çizimlerine sıklıkla kitaplarında eşlik eden çizer Ahmet Uzun’un resimlerini bu kitapta da görmek ise yine mutluluk sebebi! “Uçmayı Korktuğum Gün”, İthaki Çocuk etiketiyle raflarda…

 

YAZI: NİLÜFER TÜRKOĞLU

nilufer@ajandakolik.com 

Bundan yaklaşık iki yıl önce yine Ajandakolik’te bir başka çocuk kitabını ele alarak söyleşi yapma fırsatı bulduğum çocuk kitaplarının üretken yazarı Tuba Kumaş ve çizer Ahmet Uzun, bu defa da “Uçmayı Öğrendiğim Gün” kitabında buluştu. Kumaş’ın güçlü metnine Uzun’un kendine özgü stilini yansıttığı desenleri eklenince ortaya okumaktan gerçek anlamda keyif veren bir kitap çıktı. İtiraf edeyim ne zamandan beri bir çocuk kitabının kahramanını bu kadar sevmedim: şehir şehir gezen bir akrobat ailesinin minik üyesi Mim’e adeta sarılmak istedim. Panayıra gelen bazı çocukların alay ettiği, kitap kurdu, çelimsiz Mim, tüm o renkli dünyanın içinde kendi karanlığında yaşarken ve ondan çıkamazken kalbim acıdı ve kitabın sayfalarını çevirirken içimden bol bol  “Hadi Mim, biraz cesaret!” sesleri yükseldi.


Kalabalık ve gürültülü bir panayırda, yalnız ve sessiz bir çocuk olarak tanınan Mim, kendisiyle bir zamanlar iyi arkadaş olan ama şimdilerde sahnelerin tozunu attıran ikizi Nim’in aksine akrobasiden pek anlamıyor gibiydi. Akrobat ailesi, sahne ışıkları altında o dev insan kulesini oluştururken ve Nim, o kulenin en ucuna doğru çıkıp parlarken Mim, kendi dünyasında, kendi kabuğuna çekilip kitaplar okur, hayaller kurardı. Herkes ikizini alkışlarken o sanki görünmez bir pelerin giymiş gibiydi. Ta ki bir gösteri akşamında yaşanan o ufak kazaya kadar… Bir anda dünya durdu, sesler sustu, ardından haykırışlar… Mim, ne olup bittiğini anlamak için panayır alanına koştuğunda kardeşi Nim’in yerde öylece yattığını gördü. Neyse ki Nim ucuz atlatmıştı ancak sakatlanmıştı. Bir süre kulede yer alamayacaktı. Peki Mim onun yerine acaba geçer miydi?


“Uçmayı Öğrendiğim Gün”, bir cesaret öyküsü! Mim, aslında istemediği sandığı ve yapmaktan çekindiği akrobasiyi yapabilmek için tüm cesaretini toplayacak, en iyi arkadaşı “Dünyanın En Güçlü Adamı”nın hayatta en korktuğu şeyin arılar olduğunu öğrenip şaşıracak ve bir gün uçmayı gerçekten öğrenecek. Mim’in farklı ve ilham veren hikayesi, cesaretin izini süren herkesi peşine takacak denli güçlü ve zengin. Ve ve ve bir  o kadar hayat dolu!

Yedi yıldır çocuklar için de kitaplar yazan Tuba Kumaş, benzersiz kelimeleri, usta işi olay örgüsü ve birbirinden sevimli kahramanlarıyla çocuk edebiyatına yön vermeyi sürdürüyor. Büyük bir tutkuyla yazdığı tüm bu hikayeler avaz avaz değil, usul usul “Ben buradayım” diyor, yormuyor, sıkmıyor ve okuyanın hayallerine yeni hayaller armağan etmeye devam ediyor. Metnini gölgelemeyen, aksine incelikli ruhuna ruh katan Ahmet Uzun’un çizimleri de yazarın kitaplarının alameti farikası olacak nitelikte. Öyle ki bundan birkaç yıl önce yaptığımız söyleşide sevgili Ahmet, duygularını şöyle dile getiriyor: “Tuba, öykülerine hayran olduğum bir yazardı. Birlikte birçok kitaba imza atacağımızı düşünüyorum.”
Özellikle çocuklar için yazarken bir müzikalin içinde gibi hisseden Tuba’ya kulak verelim bir de… “Ahmet mükemmel bir çizer. Çok şanslıyım.”


Öyle görünüyor ki ikilinin yolculukları uzun, çocukların kitaplığına birlikte kazandıracakları daha çoook kitap var önlerinde. “Uçmayı Öğrendiğim Gün” ise bence onların şimdilik en güzel öyküsü. Keşke Mim’in maceraları sürse böyle… Tuba düşünse, düşünse, yazsa, Ahmet bir dolu resim daha çizse… Panayır şehir şehir gezmeye devam etse… Herkes alkışlasa, “yabancılar”, ailesi, çocuklar, okurlar hep “Mim Mim” dese! Mim uçup uçup sevinse… Hem neden olmasın?

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media