“Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim”

Şair Abdülkadir Budak

Önce, iki “can” şaire Can “Baba”ya ve Abdülkadir Budak’a hürmetle… Sonra, sevdiklerine bakmayı bilen, onları koruyan, gözeten, “yürekli” annelere, babalara, güzel insanlara sevgiyle…

Nilüfer Türkoğlu

Can Yücel şiirlerinin hiç kuşkusuz en iyi bilinen şiirlerinden; babası Hasan Ali Yücel için yazdığı “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim”, Türk Şiir Antoloji’sinde de çok özel ve içli bir yerde duruyor. Yıllar sonra bu şiirden aldığı ilhamla ve Can Yücel’e nazire yapan şair Abdülkadir Budak, “Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim” şiirini yazmış, “hayatta en çok sevdiğimiz” ebeveynler böylece bu iki şiirle tamamlanmış olmuştu sanki.

Budak’ın şiirine gelmeden onun kendi kalemiyle anlattığı hayat hikayesine göz atmak, emektar, fedakar, sorumluluklarından asla vazgeçmeyen, yüreğiyle, gözüyle, minicik bir sözüyle seven, bakan, büyüten tüm kadınların Anneler Günü’nü böyle kutlamak istedim.

***

“Bir yazarın “dünyanın en geri kalmış kasabası” dediği Hafik’te (Sivas), 23 nisan 1952 tarihinde doğmuşum; babamın ikinci evliliğinden olan yedi kardeşin ikincisi olarak. Annem ilkokulu bile bitirmemiş, doğal olarak da bunca çocuğa bakmak durumunda kalmış bir ev hanımıydı. Babam demirci ustasıydı (ne demekse?). Kendisinden çok daha genç olan annemi çok kıskandığını, sürekli hırpaladığını, hırsını çocuklarından -özellikle de benden- çıkardığını hatırlıyorum. aksi bir adamdı babam. Ben görmedim, ablam görürmüş, “maviş gözleri dolu dolu olurmuş” bazen. O da okuma-yazma bilmezdi; bana okuttururdu kahramanlık ve efsanevi aşk hikayelerini. Hem de defalarca.

Babamı paltolu da görmedim hiç. Sivas’ın müthiş soğuğuna aldırmaksızın, terli terli dükkandan çıkar ve sırtında bir ceketle evin yolunu tutarmış. Annemin korktuğu başına gelir ve babam soğuk algınlığından yatağa düşer sonunda. Hem de bir daha kalkmamak üzere denilecek derecede hastalanır. Nefes darlığıdır bunun adı. Çalışamaz olur babam. O yıllarda Sivas’ta doğru dürüst bir hastane yoktur. Ankara’da yaşayan ablamın (ilk evliliğinden olan ablamın) ısrarları sonucunda dükkan satılır, eşya denklenir ve Ankara’nın yolu tutulur.

Ben yedi yaşındaydım; hafik’te başladığım öğrenimimi, Sincan’a üç kilometre uzaklıktaki saraycık köyünde sürdürdüm. Üçüncü sınıfa geldiğimde ise Sincan’a taşınmıştık. Beyaz badanalı, tek katlı evlerin ve lale bahçelerinin yarıştığı Sincan’a. Babam normal eğilimli bir sokağı bile yüzlerce kez dinlenerek çıkmaya, annem Ankara Şeker Fabrikası’nda çamaşırhane işçisi olarak çalışmaya, “saçını süpürge ederek” bizleri büyütmeye, okutmaya başlayacaktı.” (…)

***

HAYATTA BEN EN ÇOK ANNEM SEVDİM 

Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana, annem yürek serinliği
En sevdiği oğluydum -bana hep öyle gelirdi-
Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

Sözümona büyümüştüm, ekmek getirirdim eve
Annem öldü, düşüyorum, koptu salıncağın ipi A
nahtarsız bir kilide benzediğim doğru şimdi
Saçlarına tırmanırdım tutunup yıldızlara
Kokusu kalmıştır diye kapandım odalara

Kıyamazdı bilirdim şiirler yazan oğluna
Sevgilim terkedince benden fazla ağlardı
İstiridyeydi annem, içinden inci çıkardı
Hergün daha da büyüyor yüreğimdeki yırtık
Annemi anılarda bile bulamıyorum artık

Babamın hemen ardından gitmesi gerekmezdi
Evinin badanasını yarım bırakıp erkenden
O gün bugündür bana gülden önce gelir diken
Dedim ya anahtarını yitirmiş bir kilidim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

Abdülkadir Budak

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media