Advertisement Advertisement

BOB DYLAN TAM BİR BİLİNMEZ: “TIMOTHEE CHALAMET, DYLAN KARİKATÜRÜ GİBİ”


Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren “Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez”, Nobel ödüllü ozan, müzisyen Bob Dylan’ın müzik kariyerinin gelişimini baştan ele alarak izleyiciyi sanatçının dönüşüm yaşadığı bir döneme götürüyor. En İyi Erkek Oyuncu dalında bu rolüyle Oscar’a aday gösterilen genç aktör Timothee Chalamet, Bob Dylan rolünde hem gitar ve mızıkayı kendisi çalıyor hem de Dylan’ı kendi sesiyle canlandırıyor. Performansı vasat olmasa da, fazlasıyla Dylan karikatürü gibi.

YAZI: AHMET DUVAN
ahmetduvan15@gmail.com

 

“Girl, Interrupted” (Aklım Karıştı, 1999), “Walk the Line” (Sınırları Aşmak, 2005), “X-Men: Logan” (2017), “Ford v Ferrari” (Asfaltın Kralları, 2019) gibi filmlerin yönetmeni James Mangold, Timothee Chalamet’in başrolünde olduğu “A Complete Unknown” (Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez) ile beyazperdeye geri döndü. Elijah Wald’ın 2015 tarihli “Dylan Goes Electric!” kitabından uyarlanan film, Türkiye’de 7 Şubat’ta vizyona girdi. “Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez”, En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yönetmen dahil olmak üzere 97. Akademi Ödülleri’nde sekiz adaylık kazandı. Filmin oyuncu kadrosunda Timothee Chalamet, Monica Barbaro, Elle Fanning, Edward Norton ve Boyd Holbrook yer alıyor.

Filmin konusundan kısaca bahsedecek olursak; Folk müzik türünde eşsiz yeteneklere sahip olan Dylan, 19 yaşında gitarıyla beraber New York’a gelir. Burada folk müzik üstadı Pete Seeger ile tanışır. Seeger’ın yardımları sayesinde ismini kısa sürede duyurur. Kariyer yönetiminde farklı yolları denemek istemektedir. Dylan’ın folk müzik ve elektronik müzik arasındaki fikir değişimleri anlatının kilit noktası olacaktır.

Konser Sahnesinden Geçmişe Yolculuk
Günümüz dünyasının en büyük sanatçılarından biri olan Bob Dylan, hiç kuşkusuz 60’lı yıllardan itibaren sanat dünyasında ve sayısız insanın hayatında yer etmiştir. Ozanlığı, protest duruşu, gizemli ve bilinmez yapısı ile insanlar için etkili bir figür olmayı başarmıştır. Söz yazarlığındaki özgün yetenekleri kendisine 2016 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazandırsa da, sanatçının insanlığa olan etkisi somut ödüller ve bilgilerle sayılamayacak kadar geniş bir yelpazede. 2007 yılında Todd Haynes’in yönettiği ve 6 farklı oyuncunun Dylan’ın hayatının farklı dönemlerini canlandırdığı “I’m Not There” (Beni Orada Arama) filminden sonra başka bir Bob Dylan filminin vizyona girecek olması hem sevenleri hem de sinema dünyasında bir beklenti yarattı. James Mangold, müzik odaklı bir yaklaşım sunarken, Dylan’ın elektrikli gitara geçiş evresini hedefine alıyor.

“Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez”, sanatçının kariyer gelişimini baştan ele alarak izleyiciyi sanatçının müziksel olarak dönüşüm yaşadığı bir döneme götürüyor. Filmin ana odağında; Dylan’ın, “Blowin’ in the Wind” şarkısını canlı söylemeyi istememesi, bir dönem ekürisi olan Joan Baez ile sahnede yaşadığı atışmalar, Sylvie Russo ile gitgelli ilişkileri ve Pete Seeger ile sanatsal olarak yaşanan gerilimler var. Hikâyenin yan faktörlerinde birçok isim olsa da, anlatının temelinde konser sahneleri ağırlıklı olarak yer alıyor. Yönetmenin kurgulamak istediği atmosferin içerisinde müzik ve gitar tınıları başrolde. Öyle ki, bu üç kritik karakter ile yaşanılan kırılmalar bile konser alanları etrafında gerçekleşiyor. Mangold, Dylan’ı sahneden indirmeyerek sahneyi var olduğu evi şeklinde metalaştırıyor. Dylan insanları karşısına alıp elektronik çalarken de sahnede, Baez ile atışırken de Sylvie onu terk ederken de. Dylan’ın hayat gelişimini onu tanıdığımız müziği sayesinde irdelemeye çalışıyoruz. Bu noktada anlatıyla bağı olmayan klişe konser sahneleri yerine hikâyeyle uyumlu kırılma anlarıyla kurgulamak için mantıklı bir tercih denilebilir. Ancak, konser sahneleri haricinde karakterin düşünce dünyasını derinleştiremeyen senaryo, hikâyeyi yüzeysel bir şekle sokuyor.

Büyük Sahneler Eksik Portreler
Mangold’un bu tercihi ile izlemesi keyifli, müziğe doyacağımız sahneler izliyoruz. Bu sahnelerin birçoğu özellikle doğal bir şekilde ilerliyor. Tipik biyografi filmlerinde yapay kurgulanan kısımların iyi bir şekilde çekildiğine şahit oluyoruz. Müzik camiasından fazla isme yer verilirken sahnelerin sıcak ve samimi bir tonda çekilmesi atmosfere katkı sağlıyor. Özellikle Peter Seeger’ın müzik programına Dylan’ın meşgul olması sonucunda blues sanatçısı Jesse Moffett’in katıldığı, ardından Dylan’ın stüdyoya gelerek ekibe eşlik ettiği sahne, doğal akışıyla fazlasıyla başarılı. Rock ve country türünün önemli müzisyenlerinden Johnny Cash’in, Dylan için idol olan konumu filmde birçok noktada ele alınıyor. Cash’in profili, bir noktadan sonra Dylan için mentor-çırak ilişkisine dönüşüyor. Ancak bu ilişki dinamiği ve Cash’in tasviri pek başarılı durmuyor. Filmin ikinci yarısında kimlik bunalımı yaşayan Dylan gittikçe daha dokunulmaz ve keskin bir karaktere evriliyor. İlk yarıdan ikinci yarıya bu değişim gözle görülür boyutta. Dönüşüm ve değişimler görsel olarak ne kadar net gerçekleşiyorsa, metinsel açıdan bir o kadar net değil. Mangold, Dylan’ın bilinmez karakterine fazla sığınıyor ve karakterin kopuklaşan ve derinleşmeyen özelliklerini Dylan’ın dokunulmazlığıyla telafi etme uğraşına giriyor. “Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez”, şaşaalı sahnelerini izlemesi keyifli bir şekilde kurgularken, Dylan’ın kendisinin ve çevresinin senaryo niteliğinde iyi kurulmaması büyük bir sorun yaratıyor.

Ne Kadar Doğru?
Filmin biyografik yapısı üzerinden kurmacaya taşıdığı bazı durumlar var. Hikâyenin önemli bir noktası olan Newport Folk Festivali üzerinden bazı değişimlere gidilmiş. “The Times They Are A-Changin'” şarkısı ilk kez festivalde söylenmiş gibi gösteriliyor ama aslında ilk kez Carnegie Hall’da çalınmış. Folk müzik yerine gürültülü müzikle karşılaşan seyircilerin “Judas!” diye bağırdığı  da doğru değil. Ünlü “Judas!” bağırışı Manchester Free Trade Hall’da gerçekleşmiş. Sylvie Russo, aslında Newport Folk Festivali’ne gitmemiş ve filmin bazı afişlerinde yer alan motor sahnesi aslında yaşanmamış. Ya da doğal bir şekilde tasarlandığını söylediğim Jesse Moffett, Pete Seeger, Dylan düeti aslında hiçbir zaman yaşanmamış. Çünkü Jesse Moffett ismi de kurmaca. Ancak Moffett’i canlandıran kişi olan William “Big Bill” Morganfield, blues türünün babası olarak görülen sanatçı Muddy Waters’ın oğlu. Bu tercihler, filmin aslında önemli noktalarını daha etkili kılmak için kurmacaya başvurduğunu gösteren detaylar.

Filmin başrolünde yer alan Timothee Chalamet, En İyi Erkek Oyuncu dalında ikinci kez aday olarak James Dean’den bu yana bu dalda ikinci defa aday gösterilen en genç kişi oldu. Timothee Chalamet, Bob Dylan rolünde hem gitar ve mızıkayı kendisi çalıyor hem de Dylan’ı kendi sesiyle canlandırıyor. Performansı vasat olmasa da, Dylan karikatürü gibi.

“Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez”, içerisinde müziğe dair birçok referans ve içerik barındırırken yapaylığın ve sınırlı karakterizasyonun kurbanı oluyor. Bob Dylan’a dair sorularımıza yanıtlar vermek yerine, Dylan’ın kült şarkısı “Blowin’ in the Wind”in nakaratında olduğu gibi yanıtları belirsiz bir şekilde rüzgara bırakıyor.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media