Advertisement Advertisement

1001 MERAK YAYINEVİ’NİN KURUCUSU CEYDA YÜCEKAL: “TÜM KİTAPLARIMIZI MERAKLI ÇOCUKLARA CESARET VERMEK İÇİN YAYIMLIYORUZ”


1001 Merak Yayınevi ile yakın zamanda çocuk kitapları yazarı sevgili Hafize Çınar Güner sayesinde tanıştım. Yayınevinin kurucusu ve aynı zamanda editörü Ceyda Yücekal ile de yolum böylece kesişmiş oldu. Bir yandan 1001 Merak Yayınevi’nin binbir renkteki kitaplarını merakla incelerken bir yandan da Yücekal ile yayınevi maceralarını, 1001 Merak’ın giderek çoğalan kitaplığını, sessiz kitapların anlamını ve daha pek çok şeyi konuştuk. Hadi o zaman gelin, birlikte dalalım yeniden kitapların arasına…

 

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com 

 

Ceyda Hanım merhaba; Ajandakolik’e hoş geldiniz.  Nasıl geçiyor 2025?
Merhaba Nilüfer Hanım, çok  teşekkürler davetiniz için. Oldukça yoğun geçiyor. 2025 yılı başında son sessiz kitabımız” Yuva” (5 yaş ve üzeri) yayımlandı. Çizeri Kinga Rofusz Macaristan’ın 2025 ALMA adayı. Ocak sonunda ise üç kitabımız yayımlandı; “Satılık Sanatçı Evleri” (9 yaş ve üzeri), “Küçük Bilge Kurt” ve “Burunsuz Tavşan” (5 yaş ve üzeri). Kitaplarımız sanat tarihi, bilim toplum ilişkisi, arkadaşlık, kendini kabul etme ve taşınmak gibi pek çok farklı başlığı kapsıyor. Bu sene farklı yaş grubuna hitap eden farklı kitapları okuyucularımızla buluşturmak için çalışıyoruz.

Ne güzel! Peki, 1001 Merak Yayınevi’ni kurmaya nasıl karar verdiniz? Bu bir hayal miydi? Ne zaman kuruldu, ne zamandan beri çocuk kitapları yayımlıyorsunuz?
Kitapları ve okumayı her zaman çok sevdim, benim hayal dünyama hep olumlu katkısı olmuştur. Farklı dillerde okuyabilmenin keyfine erken yaşta varınca belki de bu kaçınılmaz. İlk olarak 2002 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olurken aklımdaydı, sonra iş hayatı derken fikirler rafa kalksa da unutulmadı. Bir yandan hep aklımda ve kalbimde bu işi yapmayı istedim, araştırdım ve takip ettim. Pandemi olunca herkes gibi ben de ne yapıyorum bu hayatta diye düşünürken artık kurumsal bir kariyer istemediğimi ve kendi işimi yapmak istediğimi anladım ve kendi işimi kurmaya karar verdim. 2021 Yılı Mayıs ayında da resmen kuruldu, bu yıl 4. yaşımızı kutlayacağız.

Nice yıllara o zaman! Açıkçası ben yayınevinizin ismini de çok sevdiğimi söylemeliyim. Çocuk dünyasının her an keşfetmeye hazır doğası için çok yerinde ve güzel bir isim. Bu ismi yayınevinize verirken siz neler düşündünüz?
Çok teşekkürler, her ne kadar firma isminde rakam olması mevzuatta zaman zaman zorlasa da biz de çok memnunuz. 1001’i “1001 Gece Masalları”ndan aldım; her kitabımızın yeni bir heyecan, umut ve macera içermesini istediğim için. Merak ise bizim çocuklarımızda maalesef eleştirilen, hakir görülen bir duygu. Halbuki en başta kullandığımız teknolojik yenilikleri; meraklı ve fedakar insanlara borçluyuz. Ben kitaplarımı okuyan çocukların meraklarının peşinden gitmelerini ve toplumları etkileyecek buluşlar yapmalarını, patent sahibi olmalarını ya da yeni sanat akımları inşa etmelerini çok isterim. Aslında tüm kitaplarımızı nerede olduğunu bilmediğimiz meraklı çocuklara cesaret vermek için yayımlıyoruz diyebilirim.

1001 Merak’ın kitaplığına baktığımızda hep yabancı yazarların kitaplarıyla karşılaşıyoruz. “Sonsuz”, “Anlaşmazlık”, “Yuva”, “Dört Nala Koşan Anne” bunlardan bazıları… Tüm bu kitapları seçerken ve yayınevinizin çatısı altında bir araya getirirken en çok nelere dikkat ediyorsunuz?
Evet, şimdilik ve bir süre daha yabancı yazar ve çizerlerle devam edeceğiz. Seçkimizde ülkemizde az olan ya da bizim olması gerektiğini düşündüğümüz ama ihmal edilen konulara öncelik veriyoruz. Kitap genellikle ülkemizde sadece okundu bitti; bundan ne anladın, sana ne kattı diye düşünülen bir “görev” aracı. Prensip olarak buna karşıyım, kitap büyük bir keşif, keyif ve eğlence aracı, bunu çok ihmal ediyoruz. Bizim renkli ve eğlenceli kitaplara çok daha fazla ihtiyacımız var.

Biz seçkimizde eğlenmenin yanı sıra farklı sorular sordurmayı amaçlıyoruz; bu kolay değil ama bunu sormak isteyen fakat doğru kaynağı bulamayan çokça veli, öğretmen ve çocuk var.

Bir diğer husus görsel olarak okuyucuya mümkünse yeni bir perspektif ve renk paleti sunması. Bunu yaparken de mümkün olduğunca sade olması.

Ben kitaplarımızın sadece çocuklar ya da sadece yetişkinler için olduğunu düşünmüyorum. Örneğin, “Duygularımın Atlası” kitabımız, hem yetişkin hem de çocuk yazı atölyelerinde yoğun biçimde kullanıyor. Sessiz kitaplarımız drama öğretmenleri tarafından etkinlikler için tercih ediliyor. “Sonsuz” ve “Zıtlıklar”, bir yandan anaokullarında okutulurken bir yandan çocuk ve yetişkin felsefe atölyelerinde yer buluyor.

Açıkçası baştan hedeflediğimiz hususlardan biri de buydu; hem yetişkin hem de çocuğun severek okuyacağı, kullanacağı ve gerektiğinde referans alacağı kitaplarımız olsun istedik. Bir de kitapların baskı kalitesini mümkün olduğunca üst düzeyde tutmaya gayret ediyoruz.


Yine 1001 Merak bünyesinde bulunan Brezilyalı Nani Brunini’in “Anlaşmazlık” kitabı bir sessiz kitap. Ben sadece çocuklar için değil yetişkinler için de bu tür sessiz kitapların önemli olduğu görüşündeyim. Ancak Türkiye’de hâlâ pek çok ebeveyn ve hatta öğretmen “Sessiz Kitap” nedir bilmiyor. Bunun en büyük nedeni sizce nedir? Sizden “Sessiz Kitap”ın tanımını yapmanızı istesem…
Bu konu beni hem yayıncı olarak hem de Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans mezunu olarak çok ilgilendiriyor. Sessiz kitaplar benim için çizerlerin ustalık eserleri, kurguda okuyucunun tercihine pek çok alan bırakarak yapılmış, her anlatıda farklı bir hikâye yazılabilecek eserler.

İyi sessiz kitap yapmak gerçekten zor, bunun için geri planda hem çizerin hem de editörün epey yetkin olması gerek. Sessiz kitaplar son 10-15 yıldır özellikle göç olgusuyla beraber gelişmeye devam ediyor.

Öğretmenlerin ve velilerin kaygılarını biliyorum ve görüyorum, ama inanın çocukların böyle bir kaygısı yok; hatta pek çoğu daha severek bu kitabı kullanmak istiyor. Kitapta bir yazı olmadığı için çocukla yetişkin bu kitaplarda eşit, özellikle okul öncesi çocukların dil ve görsel okuma becerisinin gelişimi için son derece ulaşılabilir ve iyi kaynaklar.

Çizgi kitaplar peki? 1001 Merak’ta önümüzdeki zamanlarda bu türün örneklerini de görebilecek miyiz, ne dersiniz?
Bu konu gündemimizde ama maalesef çok yakın bir zamanda olması mümkün değil, Önümüzdeki senelerde farklı örneklerini okuyucumuzla buluşturmak isteriz.

O zaman tüm bunlardan yola çıkarak 2025 yılı için yayınevinizin programında neler var? Bizimle paylaşır mısınız?
Bu sene pek çok sürpriz okuyucularımızı bekliyor, farklı yaş gruplarına ve konulara hitap eden kitapları basmayı planlıyoruz. “Duygularımın Atlası”nın devamı gelecek ve şahane sessiz kitaplar sizleri bekliyor. Şimdilik bu kadar söyleyebilirim.

Peki, yerli yazarların kitabını yayımlama düşünceniz var mı? Varsa bize biraz tüyo verir misiniz?
Var. Hali hazırda dosya göndermek isteyen pek çok kişi de var. Konuyla ilgili duyuru da yapacağız ama bir hususun altını çizmek istiyorum. Bu sadece bizim için değil tüm yayınevleri için geçerli; sevdiğiniz, okumaktan keyif aldığınız yayınevlerine başvuru yapın. Ve başvurduğunuz yayınevinin tüm kitaplarını iyi çalışın.  Bize yapılacak başvurular için beklentimiz; kitabınızın bir derdi olsun, didaktik olmasın ve mevcut kitaplarımızla bir kesişim kümesi olsun.

Ve her şeye rağmen reddedilmekten korkmasın ve yılmasınlar, her kitabın bir zamanı ve yeri var, maalesef ekonomik gerçekler ortada, bazı kitapları basmak maalesef mümkün olmuyor.

Yetişkin edebiyatının sularına açılmak gibi bir niyetiniz var mı yoksa hep çocuklarla mı yola devam?
Bu çok güzel bir soru, bana da çok sık soruluyor ama cevabım hâlâ hayır, önemli bir süre daha çocuk kitabı yayıncısı olmaya devam edeceğim.

Butik bir yayınevi olmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Dar bir seçki, az kitap ve nitelikli eser arayışı. Nereden baktığınıza göre bunlar hem avantaj hem de dezavantaj. Çok kolay ve hızlı ret veriyoruz, dolayısıyla bizimle çalışmak, epey sabırlı ve dirençli olmak demek.

Bu arada geçtiğimiz yıl Bolonya Çocuk Kitapları Fuarı’ndaydınız. Bir çocuk kitapları yayıncısı ve çocuk kitabevi sahibi olarak neler anlattınız, neler paylaştınız gelenlerle ve nasıl geçti fuar, sizden dinlemek isterim…
Bu yıl dördüncü defa gideceğim, ilki pandemi öncesiydi. Her yıl yeni fikirler ve kitaplarla dönüyorum. Dünyada kimler neler yapıyor, trendler nereye gidiyor; takip etmek için eşsiz bir fuar.

Birlikte çalıştığımız ya da çalışmayı düşündüğümüz herkesle buluşmaya gayret ediyorum, Geçen senelerde randevulardan pek vakit bulamadım ama hem konferansları hem de sergilerini çok önemsiyorum. İmzalar için maalesef çok vaktim olmuyor, bu işin hakkını veren Yıldıray Lise ve Özge Lokmanhekim’e şapka çıkartıyorum.

Portfolyo sunumlarındaki sıraları çok manalı buluyorum, tüm çizerler en az bir iki saat bekleyerek çalışmak istedikleri firmalardan görüş alıyor. Ve o sıradaki yaş farklılığı bana ilham veriyor, genç yaşlı demeden herkes elinde dosyası ve tableti ile bekliyor.

Fuar görsel olarak inanılmaz ufuk açıcı ama gideceklerin her fuar sonrası yakın gözlüğünde bir tık ilerlemesine ve günde 20 bin adım ve üzeri için hazır olmalarını öneririm. (Gülüyor.)

Ve fuarda en çok beğendiğim hususlardan biri şehir fuarı kucaklıyor, pek çok farklı alanda etkinlik ve sergi var. Açıkçası bizim de böyle bir çocuk kitapları fuarımızın olmasını çok isterim.

Her fuardan sonra giderek uzayan bir basılacak kitaplar listem oluyor ama çoğunun hâlâ zamanı var.

Yabancı yazarların kitaplarında ele aldıkları konuları daha cesur ve özgün bulduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Bence burada Türk yazar ve çizerlerin hakkını yemeyelim, yurtdışındaki meslektaşları daha özgür; çünkü okuyucu daha zor konular okumayı seviyor, talep ediyor ve dolayısıyla yayın ve satış şansı var.

Bu beni üzen ve düşündüren konulardan biri; maalesef bizim çocuklarımız yurtdışına göre kendi yaş gruplarını daha geriden takip ediyorlar. Bunu sadece kitap okuma alışkanlığına indirgemek mümkün değil. Daha farklı konuları daha erken yaşta ama çocuğa göre okumaları şart.

Bu hususta yayıncı, anne-baba, öğretmen ve yazarlar daha iyi düşünmek zorundayız. Bir diğer konu ise çocukların tercih ve taleplerini daha ciddiye almalıyız.

Artık Türkiye’de de boşanma, ayrılık, ölüm gibi yas temalı, zor konulu kitaplar yazılmaya başlandı. Çok fazla okurumdan bana hangi kitap aracılığıyla ölümü çocuklara anlatabileceği üzerine sorular geliyor. Liste çok kalabalık olmasa da örneklerini bulmak mümkün. Mesela biraz önce bahsettiğimiz “Anlaşmazlık” da biraz bu kitaplardan… Neler demek istersiniz?
Kesinlikle öyle, ben zor konu kitaplarını açıkçası aşı gibi görüyorum. Bunların da her kütüphanede olması ve okunması taraftarıyım. Buna itiraz edecek anne baba ve öğretmenleri de anlıyorum ama uzun vadede hayat çok acımasız ve siz çocuğunuzu ne kadar korumak isteseniz de zorluklar hiç beklemediğiniz bir anda kapınızı çalabilir.

“Anlaşmazlık”, ismi üzerinde belirsiz ve okura büyük bir alan bırakıyor, anlatıcı bize anlatana kadar o anlaşmazlığın ne olduğu konusunda hiç bir fikrimiz yok. Çocuklarla yaptığımız etkinliklerde derbi maçlarından hayal kahramanlarına, yemek tariflerinden o gün yaşadıkları bir haksızlığa kadar pek çok konuyu gündeme getiriyorlar.

Ölümle ilgili kitapları daha dün Eksi18 Edebiyat Topluluğunun bir kapalı grubunda konuştuk hatta, bence zor konularda kesinlikle daha çok kitaba ihtiyacımız var.

Bir yayınevinin sürdürülebilirliği ve kitaplarının okunurluğu genel olarak nelere bağlı?
Bu sorunun cevabını bulmak zaman istiyor. Ben kitaplarımı seçerken yayıncılık tecrübem sınırlıydı ama kitaplarımı belli konu başlıklarında iyi bir okur ve iyi trend takibi yapan biri olarak seçtim, ama Türkiye’de okur iyi kitabı talep ediyor ve bulup alıyor. Yaşadıklarımız öngörülerimizi doğruladı.

Burada benim tercihim çok kitap olmasındansa az ve öz olması idi, bunun faydasını da gördüm, zorluğunu da yaşadım. Ama her işte olduğu gibi kontrollü ve yönetilebilir olmak çok kıymetli.

Sizce çocuklar için üretilen eserlerde kitap kapakları, kitaplardaki resimlerin güçlü ve zengin olması ve hatta kitabın ciltli olması okurun kitabı satın almasında en önemli etken olabilir mi?
Bu pazara, satış yaptığınız bölüme ve kitabın içeriğine göre değişir. Türkiye’de çocuk kitabının kalın kapaklı olması yurtdışında olduğu gibi bir gereklilik değil. Hatta ince kapak daha çok tercih ediliyor. Ama iyi bir kapak, tanıtım ve satış için çok etkili, bu yadsınamaz bir gerçek.

Editörlük serüveniniz de 1001 Merak ile mi başladı yoksa öncesi var mı?
Resmi olarak evet, ama editörlük maalesef görünmeyen ve hakkı tam bilinmeyen mesleklerden biri. İyi editör olmak çok zor ve meşakkatli bir yol, daha başında olduğumu biliyorum.

Şu cümleyi tamamlayın lütfen. İyi ki çocuklar için kitaplar yayımlayan bir yayınevinin kurucusuyum çünkü…
İyi ki çocuklar için kitaplar yayımlayan bir yayınevinin kurucusuyum çünkü anlatılacak çok hikâyemiz ve sorulacak çok sorularımız var.

Ajandakolik’te konuğum olduğunuz için teşekkür ederim. Nice yıllarınız, bolca kitabınız ve okurunuz bol olsun dilerim…
Davetiniz ve güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim, okuyucularınızın şahane kitaplarla tanışacağı bir yıl olsun.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media