
YILDIZLAR, KOŞMAK VE DİĞER BAZI ŞEYLER: RONKE’NİN YILDIZ AVI
İlk Genç Timaş’tan çıkan ve on yaş üstü çocuklara hitap eden Mavi Kanatlar kitabıyla tanınan Jef Aerts’in Ronke’nin Yıldız Avı adlı ikinci kitabı da artık Türkçede.
Damla Karakuş
Kitabın PDF halini ekranımda açtım. Bazen önce dosya hallerini görüyoruz biz kitapların. Aslında Ronke’nin Yıldız Avı’nın da iyi ki önce PDF halini gördüm. “Yıldız Avı” başlığının altında bir çift ayakkabı görseli var. Henüz hikâyeden ve biraz sonra okuduğumda neler düşüneceğimden habersiz aklıma ilk düşen, İngilizce derslerinde beş kere yazdığım “shoes” sözcüğü oluyor. Biraz durup anılarıma gülümsüyorum ve başlıyorum hikâyeye…
Kitapları on beş dile çevrilmiş olan yazar Jef Aerts, ülkemizde İlk Genç Timaş’tan çıkan ve on yaş üstü çocuklara hitap eden Mavi Kanatlar kitabıyla biliniyor. Geçtiğimiz yılın ilk aylarında çıkmıştı. 2022’den “geçen yıl” diye bahsediyoruz bile, bakar mısınız? Neyse, ne diyordum? İki kardeşin maceraları üzerinden saygı, sevgi ve sorumluluk duygusuyla yoğrulduğumuz Mavi Kanatlar’dan sonra Aerts, bu kez de yıl bitmeden Ronke’nin Yıldız Avı adlı ikinci kitabıyla okurla buluştu.
Yusuf Yelkenci tarafından dilimize kazandırılan kitapta Aerts, bizi deniz kenarında bir gençlik kampına konuk ediyor. Ronke’nin macerası, maceramız oluyor. Bir gözlemevi de bulunan bu kampta kahramanlarımız, görme engelli fakat alabildiğine koşmak isteyen, ayrıca uzaya, yıldızlara ve gezegenlere meraklı Ronke ve onun en yakın arkadaşı Nouri’nin maceralarına tanıklık ediyoruz.
Ronke koşmayı öyle çok seviyor ki…
“Koşarken bir hikâye uydurursun. Her adımın ardında bir kelime, her turun ardında bir cümle, her virajın ardında bir macera gizlidir. Ve farkına varmadan başka bir dünyanın içine koşarsın.” (Sayfa 12)
Ronke, koşmayı, özellikle deniz kenarında iyot kokusunu tüm hücrelerine çekerek, kumların ıslaklığını ruhunda hissederek özgürce koşmayı çok seviyor. Ancak talihsizlik bu ya, bir gün plajda koşarken bir çocuğa çarpınca hayata küsüp içine kapanıyor ve artık sadece hayallerinde koşabiliyor. Yaşadığı ve sonrasında o çocuğun annesinin söyledikleri kalbine bir köz bırakıyor…
“Ağlama canım, böyle olmayı o da istemez.” (Sayfa 36 )
Bazen insanlar söyledikleri şeylerin nereye varacağını hiç düşünmeyebiliyor. Evet, kuşkusuz Ronke de böyle olmayı (!) istemezdi ama olmuştu işte. Oluyordu. Herhangi bir engele sahip bireylerin, her şeyin daha çok farkında olduklarını düşünmüşümdür. Ronke de öyle aslında. Ailesinin desteği ve yaşadığı dönemin de koşullarıyla hayatı daha rahat yaşamanın yollarını bulmaya çabalıyor. Belki bir yerde tökezlemiş ama öyle ya, hangimiz tökezlemiyor ki? Şimdi düştüğün yerden kalkma zamanı…
İzninizle hemen bir parantez açmak istiyorum. Ronke, beni çok sevdiğim bir başka kahramana götürüyor; Mafalda’ya. Paola Peretti’nin Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe kitabına yani. Paola’nın otobiyografik bir yansıması olan bu kitabı da çok seveceksiniz. O da bir Genç Timaş çalışması olarak okurunu bulmuştu. Parantezimi hemen kapatıyorum ve devam ediyorum.
Engeliyle ruhuna kilit vuruşuna dayanamayan ailesi, Ronke’yi bir kampa yazdırıyor; bir yıldız kampına. Burada Nouri’yle tanışıyorlar. Modern bir gözlemevinde ve ilgili görevliler eşliğinde kalmasına, programlanmış zaman dilimlerinde özel seçilmiş videolarla evren hakkında bilinen her şey paylaşılmasına rağmen mutsuz bir karakter Ronke. Neyse ki bulunduğu ortama adapte olmanın yollarını bulmasını da biliyor. Bunu öğreneli çok olmuş. Hem sonra bilgisayar oyunlarına kafayı takmış Nouri var; onunla nefis bir arkadaşlık yaşayarak maceralı bir yola çıkıyor.
Ronke bir yandan yıldız kampında olduğu için mutlu aslında. Babasıyla yedi yaşından beri şekerlemelerden yaptıkları bir yıldız haritaları bile var. Tabii o yine de bir koşu kampında olmayı tercih ederdi, o ayrı ama şu anda ileri yıldız avcılığı kampında. Hem kampın sahil tarafının belirli bir alanında da olsa koşmasına da izin veriyorlar. Zaten Nouri’yle de burada tanışıyorlar. Büyük arkadaşlıkları sıkı bir anlaşmazlıktan sonra başlıyor. Sağlamlığı da oradan geliyor zaten.
Gözleri görmediğinden karşısına çıkan bütün sorunları cep telefonu uygulamasıyla çözmeye çalışan Ronke’nin en yakın arkadaşı artık Nouri. Ronke’ninse derdi belli: Bir gün tek başına özgürce koşabilecek mi? Her türlü engellemelere karşın, bulduğu her düzlükte, kumsalda, salonda koşmak isteyen Ronke’nin hep yanında olan Nouri, arkadaşlığını burada da gösteriyor ve onu bu konuda cesaretlendiriyor.
“Koşmak uçmak gibidir, diye düşündüm. Koşmak insanlar için uçmaktır. Ama ayakların yerden kalkmadan.” (Sayfa 90)
Bu arada bilgisayar oyunlarından birinde kendine bir arkadaş bulan Nouri de bir yandan Ronke’yi kollarken bir yandan da sanal alemdeki arkadaşına kampta olanları olduğu gibi aktarıyor ve sanal arkadaşından direktifler alıyor. Bu durum Ronke’nin hiç hoşuna gitmiyor ve arkadaşını uyarıyor. Görüyoruz ki bir hikâyenin içinde akıp giderken önemli meseleler de “mesele” ediliyor. Şu bir gerçek ki, artık internet hayatımızın ayrılmaz bir parçası ve “her şey orada; iyi de kötü de. İnternette karşımıza çıkan herkesin bizim arkadaşımız olması mümkün değil. Hissettirdiği şey bu olabilir ama kitap, bunu çocuklara çok güzel aktarıyor.
Ronke, arkadaşı Nouri’nin yanlış yaptığını düşünüyor. Okura annesinin “Her yıl yüzlerce genç internet üzerinden kandırılıyor. Yabancı adamlar, masum kızlar ve erkekler gibi davranıyorlar,” deyişini aktarıyor. Ve devam ediyor:
“Posta kutumda doğru olduğundan emin olmadığım bir şey bulursam, hemen anneme ve babama haber vermem gerekiyor. Garip mesajlar, sevmediğim şeyler hakkında spam, yabancılardan gelen arkadaşlık istekleri, her şeyi bilmek istiyorlar.” (Sayfa 115)
Koşmanın, özgürce koşmanın anlamlarını sorgulatıyor bir yandan kitap sayfalar ilerledikçe. Sahilde koşmak mı, salonda, pistte koşmak mı? Ya da denemek ve düşünmek, başka anlamlara da bürünüyor insanın çocuk aklında. Çocuk kalbi çelişkiler ile kendi yanıtları arasında bir yerde koşturup duruyor. Belki de koşarken önemli olan sadece koşmaktır. Ne dersiniz?
“Yapamıyorsun çünkü kendin izin vermiyorsun. Denemeye cesaret edemezsen asla bilemezsin. Bence başarabilirsin.” (Sayfa 43)
“Bir şeyi yapamayacağınızı düşünüyorsanız mutlaka denemelisiniz. Bir kırlangıç bile uçmadan önce düşünmeyi öğrenmek zorundadır.” (Sayfa 52)
Kampta geceler takımyıldızı hikâyeleri eşliğinde geçiyor. Karanlığın gücü, hikâyeleri daha da etkili kılıyor belki. Bir çocuk olarak bu kitabı okuyorsanız şanlısınız. Ama bir yetişkin olarak okuyorsanız, daha da şanslısınız. Çocuk yaşınızla ve ruhunuzla yıldızlar hakkında hayaller kurup sayfalarca ilerlerken Ronke, artık bizim de arkadaşımız ve ortada ne eksik var ne engel. Bunu hissetmek öylesine nefis ki…
“O akşam gecenin neden var olduğunu anladım. Hikâyeler Gecenin karanlığında gizlice üzerinize gelir. Sizi çevreler. Etrafınızda vızıldar.” (Sayfa 63)
Kitapta işlenen bir başka konu ise Nouri’nin yıllarca kırgın olduğu dedesiyle olan sorunlarını çözmesine tanık olmamızla başlıyor. Aile içi sorunların karşılaştırıldığı, umutların ve kırgınlıkların harmanlandığı, kendi çocukluğumuz ve şimdiki çocukluk reflekslerimizin kıyaslanıp sorgulandığı anda bir kez daha görüyoruz ki, Ronke’nin Yıldız Avı sadece bir ilk gençlik romanı değil. O, hepimizi hayallerinden ve cesaretinden yakalayan bir yetişkin romanı aynı zamanda.
Hani demiş ya büyük düşünürlerden biri, “İnsan hayalleri kadar yaşar” ya da “Hayalleri olan asla uyumaz!” Buyurun, size hangisi uyuyorsa yaşamın o yanında koşun. Ama Ronke’yi ve hayallerini unutmayın, olur mu?