Advertisement Advertisement

Nuri Harun Ateş: “Müzik olmasaydı muhtemelen içip içip ölmüş olurdum”

Her yerde o var! Her yerde onun ismi! Sezen Aksu’yla yaptığı düet çok konuşuldu. Klibi durmadan dönüp duruyor ekranlarda. Nuri Harun Ateş’i oyunun turnesi öncesi yakaladım. Söyleşinin sonunda birbirimize kahve sözü verdik ve şöyle dedi: “Bugüne kadar yaptığım en samimi söyleşilerden biri oldu.”

Kontrtenor Nuri Harun Ateş, oynuyor, şarkı söylüyor, DJ’lik yapıyor, o sahne senin bu sahne benim koşturup duruyor. Bu yoğun tempoda soluğu Ajandakolik’te aldı. Hadi üşenmeyin de söyleşiyi okuyun…

Söyleşi: Nilüfer Türkoğlu

Sana Nuri mi diyorlar yoksa Harun mu?

İzmir’dekiler Nuri, İstanbul’dakiler Harun diyor genellikle.

“SESİM İLK BAŞTA DÜŞMANIM SONRA SORUNSUZ AKAN TEK YOLUM OLDU” 

Aaa sen de mi İzmirlisin? Peki Nuri Harun Ateş kim, bu dev sesin eğitimi nereden geliyor? Kaç yıldır sahnelerdesin? 

Ben herkes gibi birçok şeyin toplamıyım. Hayatın, ailenin, aşkın, yabancıların, yalancıların tuhaflıklarına maruz kalmış herhangi biriyim diyebilirim. Hikayemi anlama ve anlatma dürtüsüyle doğmuş olduğum için sahneye yönelmişim. Sesim ise ilk başlarda düşmanım sonraları ise sorunsuz akan tek yolum oldu.
1998 yılında İzmir Devlet Konservatuvarı’na girdim, sonra altı konservatuvar değiştirdim. Arayışım bir türlü bitmedi ve burs alıp İsviçre’de eğitim almaya devam ettim. Halen de bırakmış değilim çünkü ses dediğiniz şey, çalıştıkça güzelleşen, güçlenen, renklenen bir olgu. Sahneyse profesyonel olarak 2002’den beri hayatımda.

Sezen Aksu’yla düet yapmak herkesin harcı değil, yapanların da sayısı çok fazla değil.Bu şansı nasıl elde ettin? 

‘Geçmişe Susmasını Söyle’, 2011 yılında
Çağlar Yerlikaya’nın sözlerini bestelememle ortaya çıktı. O zamandan beri doğru zamanı bekliyordu. Şarkımızın yolunun Sezen Hanım’la kesişmesiyse 2016’da oldu. Her şey, müzik hayatıma önceleri kitaplarıyla, tanıştıktan sonraysa bizzat tüm varlığıyla destek veren müzik yazarı
Naim Dilmener sayesinde geçekleşti.
Bir gün Naim Bey ile karşılaştık, laf lafı açtı ve söz, Sezen Hanım’ın çıkacak ‘Manifesto’ albümüne geldi. Ben de Naim Beye “Bizim Çağlar ile bir şarkımız var, ikimiz de Sezen Aksu aşığıyız, acaba ona göndersek şarkıyı albümüne koymak ister mi?” diye soruverdim. Naim Bey de “Olur, gönderelim bakalım” dedi. Sonra Sezen Hanım’dan cevap geldi, şarkıyı çok sevdiğini fakat albümü bitirdiği için albüme koyamayacağını yazmış ve eklemiş “Harun ne isterse yapmaya hazırım” demiş. Ben şoke oldum tabii. “Buluşalım, yan yana gelelim” diyebildim ve sonra da bu düet oldu.

Şarkı için gelen yorumlar nasıl? Sezen Aksu’yla içine sindi mi şarkı? 

Çok güzel, çok mutluyuz. Sezen Hanım şarkıyı çok sevmişti zaten. Ogün Dalka’nın yaptığı düzenlemeyi de ayrıca beğendi. Hatta ben de “Bugüne kadar yaptığım en içime sinen şarkım” diyebilirim.

Naim Dilmener de geçenlerde şarkıya ve sana dair çok özel şeyler yazdı. Hatta senin için ‘kafası açık, kalbi berrak bir kontrtenor’ diye bir tanımlama yaparken şarkının Sezen Aksu olmadan da iyi bir şarkı olduğunu söyledi. Bunu başka biri için söylemek epey zor. 

Ne diyebilirim ki Naim Bey’in öyle güzel bir kalbi var ki o kalpten çıkan her söz çok kıymetli benim için. İlk defa hakkımda yazılmış bir yazıyı çerçeveletip duvarıma astım. Çünkü o yazı benim için bu güne kadar aldığım her ödülden değerli bir şeyi simgeliyor. Hayatın eninde sonunda sana hayal ettiğinden de güzel bir şekilde gülümsediğinin kanıtı o yazı.

‘Geçmişe Susmasını Söyle’ diyorsun. Peki sen geçmişe “Sus” diyebiliyor musun? Nasıl aran geçmişle?

Geçmişle aram iyi değil, susmasını da söyleyemiyorum. Çok çalışıyorum bu yüzden. Çok okuyorum, çok izliyorum, kafamın içinde herhangi bir sessizliğe mahal vermemek için koşturup duruyorum. 

Kontrtenor’ olarak takdim ediliyorsun. Müzikte sesinin rengini anlatan bir ifade sanırım bu. Bize ‘kontrtenor’un anlamını biraz daha açar mısın ?

‘Kontrtenor’ tanımı, Barok Dönem’den günümüze gelen bir şarkı söyleme geleneğinin parçası. O dönemlerde kilise, kadınların sahneye çıkmasını yasaklıyor ve kadın rollerine kadın ses aralığında şarkı söyleyebilen erkekler çıkıyor.  Yani kısaca kadın ses aralığındaki sesleri verebilen erkeklere ‘kontrtenor’ deniyor.

Mutlaka sesini korumak için özel bir çaba harcıyorsundur. Neler yapıyorsun mesela?


Alkol, sigara, gürültülü ortamlar, çok konuşma, uykusuzluktan kaçınıp düzenli bir şekilde, iyi bir vokal koçuyla çalışırsanız sonuç mutlaka iyi olacaktır. Ben bunlara dikkat ediyorum.

Bu kadar tiz sesleri çıkarabilmek müthiş bir şey. Ne bileyim insanın bu sesleri çıkarırken canı acımıyor mu hiç? Zorlandığın olmuyor mu? Yoksa gerçekten ses, kendi kendini çağlıyor, akıyor mu? 

Siz nasıl konuşurken zorluk çekmiyorsanız, biz ses sanatçıları da tüm ses aralığımızda konuştuğumuz zamanki kadar rahat olmak için çalışıp ısınıp duruyoruz. Yani herhangi bir zorlanma, acı söz konusu değil.

İstanbul Devlet Tiyatroları’nda annemin de (Nalan Alaylı) kostümlerini yaptığı ‘Elektra’ oyununda seni ilk defa dinleme şansını elde etmiştim. Oyun bir tragedya ve sen de sesinle oyunu büyülü ve dramatik kılanlardann. Devam ediyor mu oyun? Nasıl dahil oldun? 

Evet oyunumuz ‘Elektra’ devam ediyor. Ben oyuna, beni Işıl Kasapoğlu ile tanıştıran dünya çapındaki moda tasarımcımız Evrim Timur sayesinde dahil oldum. Işıl Bey, ‘Elektra’nın müziği için yalnızca bir kontrtenor sesini uygun görünce izlediğin reji ortaya çıktı. Tabii annen gibi şahane bir tasarımcıyla çalışmak da benim için harika bir bonus oldu.

Annem adına teşekkür ederim. Devlet Tiyatroları’nda ya da Opera’da kadrolu mu çalışıyorsun?

Hayır, herhangi bir kurumun kadrosunda olmayı hiç istemedim çünkü bu hayatımdaki renkli karışıklığın sonu olabilirdi.

Bir de galiba tüm yeteneklerini ortaya koyan ‘Kafası Karışık Kontrtenor’ şovun var. Birçok ülkede sahneye çıkmışsın. Senin için diyorlar ki “Tozu yutulmadık sahne bırakmayan bir şark bülbülü.” O bülbül neler şakıyor bu şovda?

Bu bir kabare şov. Bir nevi dertleşme, paylaşma, eğlenip, eğlendirme seansı gibi birşey benim için. Aryalar alaturkaya, müzikaller popüler klasiklere, hikayelerin yoluysa hep şarkılara çıkıyor ‘Kafası Karışık Kontrtenor’da…

Bir de ‘Nuri Disko’ var. Yoksa bunlar bütünün birer parçası mı? Hem ne zaman; merak ettim. 

Az kaldı! 30 Ocak’ta Okan Bayülgen’in Dada Salon Cabarett’inde, 9 Şubat’ta ise Beyoğlu Anahit Sahne’de olacağım. ‘Nuri Disko’ ise gece süresince beni beklerken ve benden sonra dinleyeceğiniz şarkıları seçip çaldığım bir DJ performansı.

“HAYATIMIN BİR BÖLÜMÜNÜ DIŞLANMAMAK İÇİN ROL YAPARAK VE YALAN SÖYLEYEREK GEÇİRDİM”

Oooo bir sürü performans art arda, desene! Aslında tam da Sezen Aksu’yla düet yapmışken seni bir de onunla aynı sahnede böyle bir şovda hayal ettim. Muhteşem bir ikili olurdunuz. Hem şakır hem oynardınız. 

Ne harika olurdu gerçekten.


Oyunculuk nereden geliyor?

Hayatımın bir bölümünü dışlanmamak için rol yaparak ve yalan söyleyerek geçirdim. İlk performanslarım mecburiyettendi. Sonra da “Madem gayet inandırıcıyım, niye sahnede devam etmeyeyim ki?” dedim herhalde ya da “Kader!” diyelim.

Peki ufukta bir albüm, yeni bir şarkı, single veya düet var mı? 

Yeni şarkılarım ve proje albümlerinde yorumladığım başkalarının şarkıları var. Hiç durmadan söyleyeceğim yani…

E ne güzel! Peki ya bu soruları cevapladıktan sonra ne yapacaksın?


Henüz planlamadım. Bu röportaj sonsuza kadar sürecekmiş gibi geliyor şu an bana.

Hahahha! Az kaldı, sabret… Hayalinde kendini nerede görüyorsun? 

Şahane yerlerde görüyorum.

Valla süper cevap! Ya müzik olmasaydı ne yapıyor olurdun? 

Muhtemelen içip içip ölmüş olurdum.

Yapma ya, o kadar yani! Aklıma nedense Freddie Mercury’nin Montserrat Caballé’yle yaptığı düet geldi. Sen de bir de rock yıldızıyla düet yapsan… 

Benim rock ile aram pek iyi olmadı hiç ama “Mecbursun, yapacaksın!” derlerse yakışıklı bir rock star seçerim ve tabii ki kalın sesli! Bu arada tabii ki Freddie Mercury’ye hayranım ama onu bir rock stardan çok türler üstü bir ikon olarak görüyorum.

‘Kastrat’ ve ‘kontrtenor’ farklı şeyler tabii, değil mi? Çünkü aklıma bir de Carlo Maria Broschi ‘nin hayatının anlatıldığı ‘Farinelli’ filmi geldi! Belki ileride senin hayatının filmini çekerler! 

İkisi kesinlikle birbirinden farklı! Farinelli, kontrtenor değil kastrat yani sesi kalınlaşmasın diye hadım edilmiş ses sanatçılarından. Benim hayatımı değiştiren filmdir bu arada. O film sayesinde kendi kendime kontrtenor olduğumu fark etmişimdir. Oradaki aryaları söylemeye çalışıp başarınca bunu sadece kontrtenorlara özgü bir şey olduğunu araştırırken öğrenmiştim. Ve evet bir gün hayatımı film yapmaya kalkarlarsa garip bir yapıt ortaya çıkacak. Muhtemelen benim dışımda herkes izleyecek. Ben yaşadım, yeter.

Özel hayatında nasıl birisin? Günlük hayatın nasıl geçiyor, neler yapıyorsun?

Vallahi etrafıma sorsan daha sağlıklı olurdu aslında ama genellikle tatlıyımdır, sakin sakin evde otururum, sonra birden daral gelir sinemaya giderim, o da kesmezse tatlı yerim, bazen günlerce spor yaparım bazen hiç kalkmadan yatarım, kötü rüya gördüysem korku filminden fırlamış gibi olurum, etrafa dehşet saçarım ve düzenli olarak kedimi sıkıştırırım, güzel Rukiye’mi.

“AJANDAM KENDİME VERDİĞİM EMİRLERLE DOLU” 

Oyyyy! Bende de iki tane var! Müzik dışında başka bir ilgi alanın var mı?

Edebiyat, sinema, kumaşlar, kostümler, eski, antika eşyalar…

Ajanda ya da defter tutuyor musun? 

Tutuyorum. İçi şarkı sözleri, hatırlatmalar, karalamalar ve kendime verdiğim emirlerle dolu. 

En son gittiğin etkinlik neydi? İyi vakit geçirdin mi? 

En son ‘Girl’ filmini izledim, yanımda muhtemelen gelecekteki sevgilim oturduğu için çok keyifliydim.

Sana bu hayatta ilham veren bir şey ya da biri(leri). Kime teşekkür ederdin?

Çok uzun bir liste olur başlarsam ama mutlaka Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Marilyn Monroe, Marlene Dietrich, Murathan Mungan en ön saflarda yerlerini alırlar.

Hayatta en çok söylemeyi sevdiğin şarkı / arya nedir?

Arya; Stille Amare— G.F. Haendel, şarkıysa hep değişiyor.

 

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media