Advertisement Advertisement

Ayşegül Cebenoyan: “Sinema ve çocuk, Cüneyt’in isminde buluştu”


Cüneyt Cebenoyan’a özlemle… 


Söyleşi: Nilüfer Türkoğlu

Artık hayatta olmayan, tanıyıp da sevdiğiniz biri hakkında söyleşi yapmak zor. Ama daha da zoru bu söyleşiyi yaptığınız kişinin, onun en yakını, canı ciğeri, karısı olması…  3 Ağustos 2019’da, tam da doğum günümden bir gün sonra değerli sinema yazarı, gazeteci Cüneyt Cebenoyan’ı trafik kazasında yitirdiğimizi öğrendiğimde uzun zamandan beri bu kadar üzülmemiştim. Arkadaşlığımız olmasa da arasıra sohbet etmişliğimiz vardı. Hep gülümser, hep selam verir, pek çok insanın aksine göz temasından kaçınmaz, sohbetini esirgemezdi. Hani bazı insanları pek tanımadan seversiniz, bir şekilde onlara içiniz ısınır ya, işte ben onu çok da tanımadan sevenlerdendim! Sonra gitti, hiç tanıyamadım…
Bugün Cüneyt’in ismi, çocuklara ve sinemaya olan sevgisiyle bütünleşerek bir platformla anılıyor. Ve onun anısıyla çocuklar sinemayla buluşuyor, hayalleri büyüyor, zenginleşiyor. Sevgili eşi Ayşegül Cebenoyan ile yeni kurulan Cüneyt Cebenoyan Çocuk ve Sinema Platformu’nu ve hiç unutulmayacak olan Cüneyt Cebenoyan’ı konuştuk.

Altı ay oldu Cüneyt Cebenoyan’ı kaybedeli… Ne yazsam sözler kuru kalacak ama onu her basın gösteriminde, sinema festivallerinde aradığımızı bilin öncelikle… Hayatınız nasıl gidiyor, ilk bunu sormak isterim.

Çok teşekkür ederim. Sanırım hepimiz bir şekilde onun yokluğuyla başa çıkmaya çalışıyoruz. Cüneyt gibi renkli bir insanın yokluğuyla başa çıkmak da hiç kolay değil doğrusu. Ben de onun fiziki yokluğunu kabullenip hayatımı ona göre yeniden kurgulamaya çalışıyorum diyelim.

Cüneyt’in anısını yaşatmak için Cüneyt Cebenoyan Çocuk ve Sinema Platformu kuruldu. Siz de bunda önayak oldunuz. Biraz bahseder misiniz? Bu platformda neler var, neyi amaçlıyorsunuz?

Bu platform bir tür refleks olarak kuruldu. Kazadan sonra benim pek düşünecek halim yoktu doğrusu. Dostlarımız Cüneyt’i yaşatmak için bir şeyler yapmak istediklerini söylediler. Aklımıza gelen ilk iki sözcük sinema ve çocuk oldu. Çocuk ve Sinema Fonu başlığıyla açılan hesapta küçümsenmeyecek bir meblağ birikti. Katkıda bulunan herkese buradan da bir kez daha teşekkür ederiz. Biraz kendimize gelince bu projede çalışmak istediğini söyleyen dostlarımızla ilk toplantımızı yaptık. Hedefimiz çocuklarla sinemayı buluşturmaktı. Şu anda Bütün Çocuklar Bizim Derneği, SİYAD, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Bir Film destekçilerimiz arasında. Ayrıca çok sayıda bireysel destekçimiz de var. Çocuklarla sinemayı buluşturmak için planladığımız ve çalışma grupları oluşturduğumuz etkinlikleri birkaç başlık altında toplayabiliriz.

Gösterimler

Araştırmalar İstanbul’daki çocukların yaklaşık %48’inin hayatları boyunca sinemaya gitmemiş olduğunu gösteriyor. Biz de ilk adım olarak ücretsiz gösterimler yapmayı ve çocukları bu gösterimlere getirmeyi planladık. Bu adımın devamında çocuklarla izledikleri filmler üzerinden konuşmayı, görsel medya kültürlerini geliştirmeye yönelik sohbetler yapmayı hedefliyoruz. İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun ve İBB Kültür Daire Başkanı Sayın Hülya Muratlı’nın desteğiyle 5 Şubat’ta İBB’ye ait kültür merkezlerinde gösterimlerimize başlıyoruz. İlk gösterimimiz Sultanbeyli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde 500 öğrencinin katılımıyla düzenleniyor. Böylece muhtemelen daha önce hiç sinemaya gitmemiş çok sayıda çocuğumuzu sinemayla tanıştıracağız. Üstelik de bunu AVM ortamı dışında gerçekleştireceğiz. Planımız bu gösterimleri her ay farklı bir ilçedeki kültür merkezinde sürdürmek.

Sinema Atölyeleri

Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı öğrencilerin devam ettikleri okullarda sinema atölyeleri düzenlemeyi planlıyoruz. Bunun ilkini de Şubat ayında başlatmayı umuyoruz. Üyelerimizden, Cüneyt’in üniversitede sinema dersi veren çok eski bir arkadaşının liderliğinde ve bir lisenin sinema kulübü öğrencilerinin yürütücülüğünde dört haftalık bir atölye kurgulandı. Gerekli izinleri aldığımızda bu atölyemizi de başlatacağız ve duyurularımızı yapacağız. Yılda birkaç kez bu tür atölyeler organize etmeyi planlıyoruz. Yine benzer bir şekilde festivaller ya da yaz okulları kapsamında çocuklar için animasyon atölyesi gibi atölyeler yapmak için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.

Gezici Film Gösterimi

Kültür merkezlerindeki film gösterimlerimizin duyurusunu yapar yapmaz, peki başka şehirlerdeki çocuklar, kırsaldaki  çocuklar için ne yapıyorsunuz sorularıyla karşılaştık. Tabii biz de başından beri hedefimizi yalnızca İstanbul’da yaşayan çocuklarla sınırlı tutmamıştık. Hayallerimizden biri Gezici Film Gösterimleri.

“GEZİCİ FİLM GÖSTERİMLERİ İÇİN SPONSOR ARIYORUZ”

Aslında ben de tam onu soracaktım. Platformun gezici film gösterimleri olacak mı diye…

Büyük bir kamyonetle turlar düzenlemek, büyük şehirler dışındaki çocuklarımızı da sinemayla tanıştırmak için bir projemiz var. Tabii bu sponsor gerektiren bir proje. Biz de bu konudaki arayışımızı sürdürüyoruz. Umarım kısa zamanda güzel haberlerler verebiliriz. Ayrıca üniversitede sinema bölümünde okuyan ve ihtiyacı olan birkaç yetenekli öğrenciye burs vermeyi hedefliyoruz. Çocuklara yönelik ve çocukluğa dair filmlerin üretimine yardımcı olmak, yine gençlerin çocuk filmi ve/veya çocukluk hallerine ilişkin belgesel nitelikli filmler çekmelerine mentorluk desteği vermek de hedeflerimiz arasında.

Film gösterimleri ve etkinlikler ücretsiz.


Peki, filmler neye göre belirleniyor? Cüneyt’in sevdiği çocuk filmleri olarak mı bir seçki hazırladınız?

Hayır böyle bir seçkimiz yok. Şimdilik küçük adımlarla; yapabileceğimiz işlerle başladık. Çocuk filmlerinin dublajlı olması gerekiyor. İlk gösterimler için Bir Film’in desteğini aldık. Onların gösterim hakkına sahip oldukları Türkçe dublajlı filmlere baktık. Bu filmler arasından Dünya sinemasının sanatsal olarak nitelikli örneklerini seçmeye çalıştık. Eleme sonunda birkaç Miyazaki filmi kalmıştı. Bunların arasından Küçük Denizkızı Ponyo’yu seçmemizin nedeni ise, Cüneyt’in deniz ve deniz altı yaşamına çok meraklı olması ve bu filmi çok sevmiş olmasıydı. Ayrıca seçtiğimiz filmin gösterime gelen çocukların yaş grubuna uygun olmasına özen gösterdik. Zamanla gösterim hakkını aldığımız, henüz Türkiye’de gösterilmemiş nitelikli çocuk filmlerinin de dublajını yaptırarak bir tür çocuk filmleri arşivi oluşturmak istiyoruz. Gösterim hakkı almak için çalışmalarımız başladı.

 Hangi kültür merkezlerinde film gösterimleri olacak?

Daha çok sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı çocukların çok olduğu, merkezden uzak bölgelere gitmek istiyoruz. Her ay farklı bir kültür merkezine gideceğiz. Tabii salonların teknik olanaklarını kontrol ediyoruz öncelikle. Arkasından salon büyüklüğüne bakıyoruz ve o ilçedeki okullardan koltuk sayısına uygun sayıda öğrencisi olan bir okul seçiyoruz. Bütün Çocuklar Bizim Derneği’nin Türkiye çapında çok sayıda okulla ilişkisi var. Çok sayıda okulda etkinlikler düzenliyor. Okul seçiminde dernekteki arkadaşlarımız yardımcı oluyor. Arkasından öğrencilerin kültür merkezine taşınmasını organize etmemiz gerekiyor. En ciddi maliyet kalemi de bu oluyor. Zamanla takvimimiz oluştukça sizlerle paylaşacağız.


Zaten Cüneyt de okul okul gezip çocuklarla bir araya gelip onlarla film izliyordu, öyle değil mi? Çocukların ilgisi nasıldı? Sizin de onunla okullara gittiğinizi düşünerek izlenimlerinizi almak isterim.

Cüneyt, Bütün Çocuklar Bizim Derneği’nin düzenlediği yaz okullarında film gösterimleri yapıyordu. Çocuklarla iletişimi çok iyiydi. Öncesinde ailecek izlerdik filmleri. Çocuklar da Cüneyt de çok keyif alırlardı birlikte film izlemekten. En son, Haziran 2019’da ilk Shrek filmini izletmiş, filmin sonundaki müzikle çocuklarla birlikte dans etmişlerdi. Cüneyt her yıl çok sayıda festivalde görev alırdı. Bu festivallerde çekilen fotoğraflarını da sosyal medyada paylaşırdı. Ama daha önce kendisine verilen hiçbir teşekkür belgesini göğsünde tutarak fotoğraf çektirmemiş, sosyal medyada GURUR başlığıyla paylaşmamış ve aldığı belgeyi evin salonunda en görünür yere koymamıştı.


“CÜNEYT BU DÜNYAYA BİRAZ KIRGIN GİTTİ” 

Cüneyt Cebenoyan’ın çocuk ve sinema sevgisini hissetmemek mümkün değil zaten. Kedileri de çok seviyordu! Başka? Biraz onu anlatır mısınız bize?

Cüneyt yalnız kedileri değil, bütün hayvanları çok severdi. Köpeğimiz Pasak’la aşk yaşarlardı. Bahçemizdeki kaplumbağayı da; arada bir uğrayan kirpileri de; gelen kargaları da sever, beslerdi. Defalarca yolda yaralı kuş bulmuş, onları tedavi ettirmiş; bakmıştı. Aslında Cüneyt hayatı çok severdi. Son yıllarda zaman zaman sertleşen tartışmalarda da kimsenin hiçbir gerekçeyle başka insanların hayatını yok etmeye hakkı olmaması gerektiğini, insan öldürmeyi hiçbir gerekçenin mazur gösteremeyeceğini vurgulamaya çalışıyordu. Maalesef ülkemizdeki politik iklim, birbirimizi duymamızı güçleştiriyor. Cüneyt de sesini duyuramadıkça kırılıyor, sertleşiyordu. Doğrusu bu dünyaya biraz kırgın gittiğini söyleyebilirim ve buna çok üzülüyorum.

Yarım kalan çok şey olmuştur muhakkak… Yapmayı istediği, hedeflediği, kafaya koyduğu bir şey var mıydı?

Yapmayı istediği çok şey vardı. Mesela öykü yazmaya başlamıştı. Kızımızla ilgili çok hayalleri vardı. Bu yıl Elif Avusturya Lisesi’nden mezun oluyor. Cüneyt’in de aynı liseden mezuniyetinin 40. yılı. Birlikte diploma almak onu heyecanlandırıyordu. Görmek istediği bir sürü yer vardı. İnsan hayatına daha çok değer verilen, daha özgür, barışçı, eşitlikçi bir dünyada yaşamak istiyordu. Bunun için sesini duyurabilmek özellikle solcuların ve entelektüellerin ilkesel olarak her türlü cinayete karşı olduklarını açıkça belirtmelerini istiyordu.

Sizi buluşturan, bir araya getiren de sinema mıydı? Nasıl tanışmıştınız?

Cüneyt’le 1984 sonunda üniversitede tanıştık. Hapisten yeni çıkmıştı. Boğaziçi Üniversitesi’nde 12 Eylül döneminde kapatılan Ekonomi Kulübü’nü yeniden canlandırmaya çalışan bir gruptaydık ikimiz de. Sonra ortak derslerimiz oldu, Aptullah Kuran’dan Sanat Tarihi dersi aldık birlikte. 1986’da birlikte olmaya başladık. 1989’da da evlendik.

Biliyorum özel olacak ama en çok neleri özlüyorsunuz ona dair?

Ablamın küçüklüğünde babamın işi nedeniyle uzun süre ayrı kaldıkları olurmuş. Yine o uzun ayrılıklardan birinde ablam, anneme babasını özlediğini söylemiş. Annem de fotoğraf albümlerini çıkarmış, birlikte fotoğraflara bakmışlar. Ama fotoğraflar ablamı tatmin etmemiş. “Ben babamın sesini de özledim” demiş. Tabii telefonlar falan yok o zamanlarda, neyse ki bizimkilerin makaralı bir teypleri varmış. Annem o teyplerden babamın sesini dinletmiş ablama. Ablamsa teypleri dinlerken “Ama ben babamın kendisini özledim” diyerek ağlamaya başlamış. Ben de Cüneyt’in kendisini özlüyorum.

You don't have permission to register
Follow us on Social Media