ORUÇ ARUOBA’YI ÖLÜMÜNÜN BİRİNCİ YILINDA ÖZLEMLE ANIYORUZ
Değerli yazar, şair Oruç Aruoba’yı, aramızdan ayrılışının birinci yılında kızına yazdığı “Zilif” isimli mektup kitabındaki şu satırlarla anıyor, onu özlüyoruz.
***
“sen, buluşabildiğimiz ender günlerden birinde, bana gelmiştin. yaz başıydı; ben bahçede oturmuş rakı içiyordum; sen de – galiba mutluluktan – koşuşturup duruyordun. sana, yarı şakayla, “haydi bakalım – bana erik getir” demiştim. koşup gitmiştin: bahçede bir erik ağacı olduğunu biliyordun. epey sonra (hatta, biraz daha gecikseydin, kalkıp sana bakmağa gidecektim), alı al, moru mor, kan-ter içinde geri gelmiştin: elinde bir külah: manavdan, harçlığının son kuruşuna kadar vererek aldığın erikler…
ağaçta erik yoktu; ama baban senden erik istemişti…- ne yapabilirdin ki…
yapman gerektiği için yapabileceğini yapmıştın – işte seni insan yapan da bu.
artık bu yaşa geldiğine göre, öğrenmişsindir; biliyorsun, biliyorum: öyle ‘insanlar vardır ki, babaları onlardan erik istese, gidip, şöyle bir bakıp, “ağaçta erik yok” diyebilirler. böylesi ‘insan’ları tanıdın, biliyorsun.
ama sen – senin yapabileceğin çünkü yapman gereken tek birşey vardı: baban’a erik bulmak… hani masallarda vardı ya – bütün erikler “kaf dağı’nın ardında” olsaydı, o zaman sen de bir “zümrüd-ü anka kuşu” bulup, sırtına biner, yola koyulurdun…
buna, seni öylesine etkileyene, ve o yaptığını yapmak istemeni sağlayana, onu yapacak gücü sana verene, “sevgi” adının takıldığını işitmişsindir, bol bol – herkes ondan sözeder; o “erik yok” diyenler de kullanırlar bu sözcüğü. ama biliyorsun; gidip erik aramayı sahiden isteyenler pek azdır – sahiden arayanlar daha da az…-
bulabilenler…
aslında yalın birşeydi bu senin için: öyle büyük sözcükler falan gerektirmeyecek, hatta, hiç- birşey söylemeyi gerektirmeyecek kadar yalın birşey:-
baban senden erik istemişti – o kadar…”