Korkunç bir salgın, fantastik bir gerilim: “Yansıma”
Masalsı bir anlatımın hâkim olduğu, Deniz Erbulak’ın naif kaleminden çıkan “Yansıma” serisi, fantastik gerilimi ustalıkla harmanlayarak macera dolu, distopik bir kurgu ile iç içe geçmiş olayları okurların beğenisine sunuyor.
Derya Sevim yazdı…
Lande şehrinde korkunç bir salgın başladı, bildiğimiz ve bilmediğimiz evrenlerde… İnsanların hastalıkla ve akıl sağlıklarını korumakla nasıl mücadele ettiklerini okumaya hazır mısın? Bu hikâye sana bir yerden tanıdık geliyor mu?
“Bu bir oyun. Birileri yazarın üzerinden bu oyunu kuruyor… Ve hepimiz bu kurulan oyunda yönetiliyoruz.”
Deniz Erbulak, önceki eserlerinin dilinde de hâkim olan yalın ve açık anlatımını bu eserinde de etkili bir şekilde kullanmaya devam ediyor. Kurduğu alternatif dünyanın inşasındaki bazı eksiklikler okuru kimi zaman zorlasa da – ki belki de bu yazarın bilinçli bir tercihi de olabilir – karakter analizi yönünden güçlü olduğunu görüyoruz. Belki yazar tekrar tekrar okumamızı istiyor eserini.
“Tuzaklar, üzerine basılmak içindi,
Ölüm, peşine düşülmek için.
Gerçek, yok sayılmak içindi,
Ve hayal, bizzat yaşanmak için! “
BİR YANDAN FANTASTİK BİRYANDAN PSİKOLOJİK BİR ROMAN
Yansıma, “Lande”, “Luda Kuka” ve “Nadven” olarak üç seriden oluşuyor. Genç editör Hande’nin yeni başladığı işine uyum sağlamaya ve psikolojik problemleriyle uğraşmaya çalışırken kendini bir anda bir kitabın içinde bulmasını anlatıyor. Hande içine düştüğü bu yeni evrene ayak uydurabilecek mi yoksa kendi şeytanlarıyla boğuşurken çıkış yolu bulamayıp yok olup gidecek mi? Seri boyunca bu sorunun cevabını arıyoruz.
Hande, yayınevinin en meşhur kitabı Yansıma’nın yazarı Harun beyi kitap için bir devam hikâyesi yazmaya ikna etmekle görevlidir. Hande’den önce bu kitapla ilgilenen diğer editör ani bir şekilde işi bırakmış ve ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele etmektedir. Aynı zamanda psikolojik olarak büyük sıkıntılar yaşayan Hande, hayatını ve ruh sağlığını düzene koymaya çalışmaktadır. Yansıma kitabı için yazarla uğraşırken her şeyin beklediği kadar kolay olmayacağının farkına varır. Yazarla yaptığı görüşmeden sonra Yansıma’yı daha iyi anlamak için kitabı okumaya başlayan Hande, kendini bir anda kitabın içinde bulur. Editör Hande, bir yandan ruh sağlını korumaya çalışırken diğer yandan da Yansıma dünyasında hayatta kalmaya çalışmaktadır. Kitabın içinde vakit geçirdikçe gerçeklikle bağı gitgide kopmaya başlayan Hande, bu bağın kopmaması için büyük bir mücadelenin içine girecektir. Yansıma’nın içinde akıl sağlığı gittikçe kötüleşen editörümüzün hayalle gerçeği ayırt edememeye başlamasını, kitabın içindeki olaylar ve kişilerin gözünden de görürüz. Yansıma serisinin baş karakteri Nadven ile beraber o evrende ortaya çıkan salgınla yıkılan Lande şehrinde bir hayatta kalma mücadelesine tanık oluruz. Böylece serimiz başlar ve ilk kitapta yaşananların asıl maceraya dair bir ön söz olduğunu fark ederiz.
Seri, defalarca okuyucuya; Yansıma’nın içine düşenin Hande mi yoksa okuyucunun kendisi mi olduğunu sorgulatıyor.
“Kaderin ipleri kesildiğinde, yollar değişir, kaçanlar kovalayan olur, avlar avcı. Geçmiş geleceğe karıştığında, hikâyeler değişir, kahramanlar canavar olur, aşıklar yabancı.”
Yansıma dünya inşası ve fantastik elementlerden çok psikolojik ve duygusal yönleriyle ön plana çıkan bir roman serisi. Okuyucuya kitap içinde kitap imkânı sunarken aynı zamanda okuyucunun kitap ile gerçek dünya arasındaki bağı sorgulamasına neden oluyor. Üçünü de bitirdiğinizde onlarca soru zihninizde dolanıp duruyor ve bunları teker teker çözmek için tekrar kitapların içine dalmak istiyorsunuz.