Advertisement Advertisement

KAFKA’NIN ÖKSÜZ CÜMLELERİ


Fransız romancı Pierre Serges’nin kaleme aldığı “Siluet Çalışmaları”, Kafka’nın yarım kalmış, yarım kalmaya bile başlamamış taslakları, birkaç satırlık cümleleri, tamamlanacakken kesilmiş paragrafları, Serges’nin kendi üslubuyla tamamladığı yazılardan oluşan deneysel bir anlatı.

YAZI: BURAK SOYER 

soyerbrk@gmail.com

1968 yılında, Fransa’nın Drome il sınırları içinde yer alan, Romans-sur-Isère adlı bir komünde dünyaya gelen Pierre Serges, son dönemin çağdaş ve özgün Fransız yazarları arasındaki Vila-Matas, Luiselli, Gonçalo M Traves gibi isimlerle anılan bir romancı. Kendini tamamen yazmaya verdiği 1991 yılına kadar alaylı bir müzisyen olarak cazla ilgilenen, müzik öğretmenliği yapan ve caz konserleri veren Serges’nin toplamda 19 kitabı, çeşitli edebiyat dergilerinde çıkmış onlarca makalesi ve yetmişin üzerinde radyo programı bulunuyor. Eserlerinde metinlerarası geçişleri kullanmaktan sakınmayan Serges’nin, -bir cazcı olduğunu da hesaba katarsak- emprovize metinler yaratmaktan sakınmadığını, buradan hareketle barok ve düzyazıya kolayca geçiş yapabilmesiyle ucu belirsiz yazılara attığı imzalara rastlamak mümkün. Ketebe Yayınları’ndan Barış Tut çevirisiyle yayımlanan “Siluet Çalışmaları” da, Serges’nin bu çalışmalarının en önemli örneklerinden birini oluşturan “karma” bir anlatı. Kafka’nın yarım kalmış, yarım kalmaya bile başlamamış taslakları, birkaç satırlık cümleleri, tamamlanacakken kesilmiş paragrafları, Serges’nin kendi üslubuyla tamamladığı düzyazılardan meydana gelen kitap, hayli farklı, zihin açıcı, emsaline az rastlanır bir çalışma.

“Bazen terk edilmiş küçük kâğıtlar buluruz bir köşede,” diyor Serges ve niyetini anlatmaya şöyle devam ediyor: “oldukları gibi; karalama bile değil, karalama girişimleri, bir şeyin başlangıcı (Henry James’ten bir cümle ödünç alırsak). Büyük romanların giriş cümleleri olmaları gerekiyordu, ilk cümlenin sonunda nefessiz kaldılar ve artık güçlükle farklarına varılıyor, sanki yarım ipuçlarıymışçasına. Bu kalıntıları oldukları gibi hayranlıkla izlemekle yetinebilirdik: hastalıklı, umut dolu – ama iki reddedilemez yasa vardır: 1) Doğa boşluk tanımaz, 2) Anlatıya duyduğumuz arzunun doyurulması imkânsızdır. İşte bu yüzden başlanmış olanı izlemekten geri duramadık. Üç satır, otuz satır ya da yüz satır, bu yüz satırın sonunda bir sonuca varmanın büyüleyici imkânsızlığı hakkında biraz daha fazla şey bilebilmek için.”

Serges, Kafka’nın, tam da bu “büyüleyici imkânsızlıklarıyla” yolda kalmış parçacıklarını kendi cümleleriyle bileylemeye başlayarak işe koyulmasıyla başlıyor kitabına. Kafka’dan ödünç aldığı paragrafları bold’layarak onun hakkını verirken devamını kendi getirerek bambaşka, acayip, kusurlu dünyalara doğru sürüklüyor kalemini. Buradan karşısına çıkacaklardan bir çekincesi yok. Zira yazacağı her neyse, “baş”ından itibaren ona emanet edilmiş gibi. Belki başka bir tarafa akacakken o öksüz kelimeler, cümleler, Serges’nin elinde yatak değiştiriyor. Kafka’nın suyu, Serges’nin yolunda kendini buluyor.

“Siluet Çalışmaları”, düşsellikle bezenmiş öykücükler, ufak tefek kurgular, deneysel parçalar, anlaşılır metinler ortaya koyan, Kafka’nın izini de tamamen kaybettirmeyen satırlar döküyor sayfalarına…

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media