
GÖĞÜS BOŞLUĞUM TAHMİN EDİLEMEZ DAVRANIŞLAR SERGİLİYOR
Gerçek bir arkadaş nasıl olur? Bir şey yalan değilse gerçek midir? Hadi, bir kitabın izinde bu sorulardan ilerleyip inince çok şaşıracağımız duraklara gelelim! Genç Timaş etiketiyle okura sunulan En Doğru Arkadaşınız, arkadaşlık kavramı üstüne eğilmenin yanı sıra başka güzel şeyler de yapıyor. Eskiden “Öyle şey olur mu?!” denerek uzak gelecekte ya da yakın gelecekte gerçekleşmesi mümkün ama gerçekleşmesi tartışmalı birçok konunun etrafında dolanıyor. Yazar Kirsty Applebaum’un eserdeki meseleleri bilinçli bir şekilde iç içe geçirdiğini düşünüyorum. Öyle ki bu sayede yazdıkları vesilesiyle yetişkinler, gençler ve çocuklar daha çok soru soracak, daha çok tartışacak.
YAZI: EVRİM SAYIN
Öncelikle belirtmek isterim ki kendimi en son Westworl, Black Mirror ve her izlediğimde yapay zekayla, robotlarla bu kadar haşır neşir bulmuştum. Bu aşinalığı sevdim. Benim derdim daha çok bu meselelerin psikoloji bilimine olan katkısı. Her teknolojik gelişme ve yarattığı etki aslında usulca psikolojiyle görünmez bağlar örüyor. Ben ve eminim daha birçok kişi de bu karmaşıklığın içinde kendimize oyun alanı yaratıyoruz ve belki de böylece olan biteni daha iyi kavrıyoruz. Kim bilir?
En başta arkadaşlıktan bahsederek açmıştım yazıyı. Oradan devam etmek istiyorum. En Doğru Arkadaşınız, aslında bir proje robot. İnsanların ihtiyaçlarına göre güncellenmeye devam eden bir robot. Ancak diğer robotlardan bir hayli farklı çünkü bu bir insan robot. Hepimiz robotlarla yaşamaya alıştık hatta ne ara bu denli alıştık, hiç bilmiyorum. Kitabı okudukça bunu düşündüm epey. Özellikle ev içinde işlerimizi kolaylaştırmaları için tercih ettiğimiz robotların geçmişi çok da eski değil ama yine de onları uzun zamandır tanıyor gibiyiz. Demek ki teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin arkasındaki piyasa o kadar hızlı ki neyi nasıl yaptığımızı fark etmeye zamanımız bile kalmıyor çoğu zaman. Bir de insan robotlarla yaşadığımı hayal edecekken kendi zihnim beni durdurdu. Sarah’ın haklı çekinceleri gibi bir sürü çekince zihnime üşüştü.
Hikayede ailesi, Sarah’a bir “en doğru arkadaş” almaya karar veriyor. Üretilen en doğru arkadaşlar ebeveynlerin talepleri doğrultusunda satın alınıyor ve bir çocuğun en doğru arkadaşı olarak o çocuğa hizmet veriyor. Hedefe odaklanmış bir biçimde programlandığı için “hizmet veriyor” ifadesini kullanmayı tercih ettim. Biz Sarah ve en doğru arkadaşının hikayesini Ivy’nin, yani onun en doğru arkadaşının, ağzından öğreniyoruz. Bu kısmın beni epey hüzünlendirdiği oldu çünkü bir insan robotun anlattıkları, insanların karmakarışık yapılarına çıkardı yollarımı. Ivy, insanının izin verdiği bir zaman diliminde açıldığında, yani yeni bir güne başladığında, birlikte zaman geçirdiği her insanı ister istemez sıkı bir gözlem altına alıyor. Onların yapıp ettiği, söylediği her şeyi kaydediyor; veri tabanını zenginleştirmek için kendinde olmayan her noktayı çok önemsiyor. Bu sırada bazen insanların yaptıklarıyla, söyledikleriyle mimiklerinin uyuşmadığını fark ediyor. Bir robot olarak bunun sebebini kavrayamıyor tabii. Halbuki biz türlü türlü sebep sayabiliriz bu durum için, değil mi? Kim bilir şimdiden neler neler, hangi örnekler geldi aklınıza? (Burada pis pis sırıtıyorum.) Bu insan robota ve meseleyle ilgili izlediğim dizi-filmlerin tümündeki insan robotlara tabii ki üzülecektim. Sonuçta koca bir ömrü bir tane duyguyla geçirmiyoruz, hissettiklerimizi tanımlayamadığımız bir sürü an var. Tanımlayamadığımız yüzlerce duygunun, anın varlığından haberi olmayan bu robotlar bir de insana benzemeye çalışmak üzerine programlanıyorlar. Anlattıklarımın ışığında bu ne kadar mümkün acaba? Bunu da sorguluyoruz hikaye ilerledikçe. Sarah ve Ivy her ne kadar Sarah’ın ailesinin kontrolcülüğü yüzünden arkadaş olmak zorunda kalsalar da bir insandan bir yapay zekaya duygu aktarımına şahit oluyoruz. Hatta Ivy takdir edildiğinde, üzüntü hissettiğinde, heyecanlandığında ve bunun gibi hislere tosladığında şu cümleyi kuruyor:
İnsanlar insan robotlarla arkadaşlık kuradursun her yenilik, her gelişme kendiyle birlikte bir sorun, bir kriz getirir elbette. Jenson & Jenson Doğru Arkadaş üretiminde de böyle oluyor. Arka planda hep şu cümleleri okuyoruz, adeta sesleri duyuyoruz: “Android hakları insan haklarıdır! Üretimi hemen durdurun! Jenson & Jenson, Tanrıcılık oynamayı kes!” Üretim devam ederken kamuoyunda yükselen sesler robotların aynı insanlar gibi bazı duyguları kendiliğinden hissedebildiği yönündedir ve buna dair örneklerle ilgili birçok söylenti yayılır. Westworld dizisi de merkezinde bu konuyu ele alıyordu, çokça o diziyi izlediğim zamanlara döndüm. O zaman da şimdi de düşündüğüm şey aynı oldu: Ne olursa olsun meselenin etiği atlanmamalı. Hatta en çok etik üzerinde durulmalı. İnsanların kontrollü ama gelişime açık bireyler olması için böylesi daha sağlıklı geliyor bana.
Bahsetmeden bitirmek istemediğim ve belki de gündelik hayatta en çok önemsediğim, kitabın en değerli temalarından biri de “zorbalık”. Ailelerin, çocukları için en doğru arkadaş tercihinde bulunmaları çocukların kendi arkadaşlarından zorbalığa maruz kalma ihtimallerine bağlanmış. Zorbalık, bir reklam malzemesi olarak kullanılırken en doğru arkadaşlar şöyle söz veriyor ailelere ve çocuklara:
“Zorbalık yapmam, zarar vermem, yalan söylemem, göz dikmem, çalmam ya da kıskanmam. Ben sizin kusursuz arkadaşınızım…”
Kulağa çok hoş gelse de kusursuz olması istenen her şey içinde kendi öfkesini, baskısını biriktirecektir. Yapay zekada da anlatıldığı gibi olur mu, deneyimleyerek görürüz belki bir gün ama o gün geldiğinde çocuğuna en doğru arkadaşı almak için sıraya girecek bir sürü yetişkin tanıyorum. Buna hem üretilmesi muhtemel insan robot için hem en doğru arkadaşın insan arkadaşı için hem de zehirli kontrolcülüğünü arşa çıkardığından haberi bile olmayan o aileler için çok üzülüyorum. Sarah ve insan robotu Ivy’nin sayesinde görüldüğü üzere karmakarışığım. Bir kitaptan daha ne isteriz?