AjandaKolik Reklam

 

 

FRANZ KAFKA’NIN KAFKAESK ÇİZGİ ROMANI


Mauro Falchetti’nin yazdığı, Luca Albanese’nin çizdiği “Kafka – Kayıp Kişinin Günlüğü”, Franz Kafka’nın çileli yaşamının habercisi olan gençlik döneminden başlayıp 3 Haziran 1924’teki ölümüne kadar geçirdiği kritik evreleri, yazarın kitaplarından esinlenerek yazılan bölümlerle anlatan, Kafka’nın bin bir çeşit takıntısına, ebedi yalnızlığına, sıkılganlığına, üzerinde hep hissettiği ezikliğine ama en çok da alev almış iç dünyasına değinen bir çizgi roman.

YAZI: BURAK SOYER

soyerbrk@gmail.com

Franz Kafka için söylenecek, yazılıp çizilecek çok şey var.  Ama sıradan bir cümleyle de onu anlatmak mümkün. Zaten Kafka, iki arasında gidip gelerek yaktığı beyni sayesinde Kafka olmadı mı? 20. yüzyıl modern edebiyatının simgesi hâline gelen, yaşadığı kendine has hayatıyla, bunun içine kendi yerleştirdiği özel kişiliğiyle, yazdıklarıyla adı üzerinden (Kafkaesk) terim üretilen bir isim olan Kafka, ömrü boyunca çile çekti. Anlamlandıramadığı dünyayı, insanı, insanın adını koyduğu veya koymadan müdahale ettiği hayatla başa çıkmak içen kaleme sarıldı. Hep bir “sonun” peşinden koştu. 41 sene süren bu “koşu”da etrafının içini gözledi. Orada olup biteni kendine dert etti. Geride bıraktığı eserlerinde kendi derdini başkasının, başkasının derdini de kendi derdi yapıp sayfalara döktü. Mauro Falchettti’nin yazdığı, Luca Albanese’nin çizdiği, Ayla Meltem Görgün çevirisiyle Karakarga Yayınları etiketiyle yayımlanan “Kafka – Kayıp Kişinin Günlüğü”, Franz Kafka’nın yaşamını, en çileli zamanlarının başlangıcına denk gelen gençlik döneminden başlayarak 3 Haziran 1924’teki ölümüne kadar geçirdiği kritik evreleri ve bu evrelerde rolü olan ailesini, arkadaşlarını, müstakbel eşlerini ama en çok da onun alev almış ruhunu ve benliğini ete kemiğe büründüren bir çizgi roman.

Kitap, Kafka’nın hayatının, aşağı yukarı her farklı bir dönemine tekabül eden eserlerinin adları kullanılarak bölümlere ayrılmış. Örneğin ilk bölüm olan “Dönüşüm”, tıpkı “Dönüşüm” romanındaki gibi bir başlangıçla açılıyor. Herkes Kafka’yı yemeğe beklerken, o, zifiri karanlık odasında, battaniyenin içindeki Gregor Samsa kılığında güne başlıyor. Ya da “Dava” adlı bölümde, Kafka kuş uçmaz kervan geçmez bir handa bir oda için rezervasyon yaptırıyor. Ancak misafir listesinde adı geçmiyor. Sadece Joseph K. isimli bir konuğun gelmediğin, onun odasının boş olduğu söyleniyor. Kafka, ne yapsa ne etse, kimseyi rezervasyonun kendine ait olduğuna inandıramıyor. Hiç kimse onu anlamıyor. Neden orada olduğunu bilmiyor. Sadece mesleğini soranlara kadastrocu olduğunu söylüyor. Bu “prestijli” meslek sayesinde Kafka’nın handa bir odanın boşalması için beklemesine izin veriliyor. Yine bir tesadüf ki; hanın çok yakınında bir “Şato” mevcut. Kafka da beklerken orayı ziyaret etmek istiyor. Ancak oraya da öyle elini kolunu sallayarak kimse giremiyor. Şatodakilerin özel izni gerekiyor. Bir yerlerden tanıdık gelmiş olsa gerek?

Bu yazıda baştan aşağı, kitaptaki verilen tarihler de dahil olmak üzere, kitabın alt başlığındaki gibi bir günlük çıkarmaya niyetli değilim. Dikkat çekmek istediğim şey; kitabın hikâyesinin, yazar ve çizerin niyetiyle ve bize sunuluşuyla harfiyen uyum içerisinde olması. Yazar Mauro Falchetti ve çizer Luca Albanese, anlattıkları isme yaraşır biçimde “Kafkaesk” bir eser ortaya çıkarmış. Kafka’nın bin bir çeşit takıntısı, bunlara mukabil, ebedi yalnızlığı, sıkılganlığı, üzerinde hep hissettiği ezikliği, iç dünyası, Falchetti’nin öyküsü, Albanese’nin çizgileriyle hayat bulmuş ve Kafka’yı Kafka yapan tüm özellikleriyle okurun önüne koymuş. Gerisi de bize kalmış…

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media