Advertisement Advertisement

ÇİZGİLERLE MODERN TÜRKİYE MİMARLIĞI


Cumhuriyet’in 100. yılı kapsamında, VitrA ve Arkitera işbirliğiyle Karakarga Yayınları bünyesinde geliştirilen dört kitaplık “Çizgilerle Modern Türkiye Mimarlığı” serisi, modern Türkiye’nin inşasında önemli bir rolü olan mimarların ve bu mimarların elinden çıkan simge yapıların hikâyelerini anlatıyor.

YAZI: Burak Soyer
soyerbrk@gmail.com

Türkiye Cumhuriyeti kurulmasıyla beraber ülke sınırları içerisinde sadece yeni bir devlet inşa edilmedi. Bu genç Cumhuriyet, ekonomik, siyasi, hukuki olarak genişlemeye ana şema altında başlamışken değişen resmi ideolojiyle birlikte de gündelik yaşamı etkileyecek bileşenlerin de bu ana şemanın yanına yer almasına dikkat edildi. Çünkü tepeden inme bir değişim yaşanmıştı ve halkın bunu anlayacak kapasitesi yoktu. Bu yüzden de Cumhuriyeti temsil eden sosyal argümanların çoğalmasına yeni devletin ilk yıllarında özellikle dikkatle edildi. Bu alanlardan biri de mimariydi şüphesiz. Zira Osmanlı’dan devraldığı koskoca bir mimari tarihini yanında taşıyan Cumhuriyet, kendi kafasındaki yapılara da ayrı özen göstermeliydi. Gösterildi de. Ancak bu ülkenin kaygan siyasi yapısı ve bir türlü birleşemeyen kutupları nedeniyle, belki de gündelik yaşamda insanların ilgisini en çok çeken şey olan mimari yapılar gelmiş geçmiş tüm iktidarların kafasına göre değiştirildi.

 

Cumhuriyet’in 100. yılı kapsamında, VitrA ve Arkitera işbirliğiyle Karakarga Yayınları bünyesinde geliştirilen “Çizgilerle Modern Türkiye Mimarlığı” serisi, Türk modernleşmesinde önemli bir etkisi olan mimari yapıların mimarlarını ve bu yapıların hikâyelerini grafik roman olarak şeklinde anlatan kitaplardan ikisi yayımlandı. Çizimleri Onur Kutluoğlu, Bahadır Yazıcı ve Kayahan Kaya’ya, senaryoları ise Cem Dedekargınoğlu ve Umut Şumru’ya ait “Ankara Palas’ın Merdivenleri” ve “Opera’nın Hayaleti”, her iki yapının yapılışını, amacını, mimarlarının hayatlarını, uğradığı değişimleri düzgün işleyen bir senaryo sayesinde günümüzle geçmiş arasında bir bağ kurarak anlatıyor.

İki kitapta da yapıların temelinin atılmasında rolü olan tarihi kişilerin günümüze yaptığı ziyaretle başlayan yolculuklar sayesinde, bu yapıların şimdiki hallerine nasıl dönüştüğünü birinci ağızdan okuma fırsatı veriyor. Bunun yanında hikâyelere dahil olan konuyla ilgili kişiler ve kurumların devreye girmesiyle büyük resmi görme imkânı sunuluyor. Yine kitapların sonuna eklenen geniş bölümlerle yapıların tarihi hakkında kapsamlı bilgi edinmemiz sağlanırken, neden-sonuç ilişkisini kurma işi okurun takdirine bırakılıyor.

“Ankara Palas’ın Merdivenleri” ve “Opera’nın Hayaleti”, sadece iki yapı olarak dahi Cumhuriyet ve onun getirileri hakkında geniş bir perspektif sunarken, sonrasında koltuğu kapanların, bu yapılarla kendi ideolojileri doğrultusunda oynayarak aslen vermek istedikleri mesajların da altı çiziliyor. Bir kente ait olan mimari yapılar, tıpkı bu iki kitaptaki gibi bir devletin ve o devlete ait görüşü simgelerken, sözde isimlerinin değiştirilmesinin bile ne anlama geldiği, elimizdeki bu örneklerle rahatlıkla kavranabiliyor. Üstelik bu kavganın çok uzun süreden beri farklı hallere bürünüp devam ettiği düşünüldüğünde, bu serinin değerinin daha da arttığını söylemek mümkün. Diğer iki kitabı beklemekte fayda var deyip yazıyı bitirelim…

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media