
AZİZLER’İ SEVEN VE NEFRET EDEN SİZ PEK AZİZ SAYIN SEYİRCİLER!
Taylan Biraderler’in yönettiği, senaryosunu Berkun Oya’nın kaleme aldığı, başrollerinde Engin Günaydın, Haluk Bilginer, Binnur Kaya gibi usta isimlerin oynadığı “Azizler”i film eleştirmeni Giray Yavuz, Ajandakolik için inceledi.
YAZI: GİRAY YAVUZ
gyavuz71@gmail.com
Instagram adresi: @serendipity.sinefil
Bundan on yıl önce Meral Okay’ın Muhteşem Yüzyıl dizisi için yazdığı baştan çıkarıcı senaryonun cazibesine kapılan Taylan Biraderler, Azizler filmi ile nihayet sinemaya geri döndü. Bizse pandemi sebebi ile mahrum kaldığımız sinema salonlarına hâlâ dönemedik ve filmi evlerimizde izledik. Tabii ev konforu söz konusu olunca, filmi izleyen de hakkında konuşan da çok oluyor. Sosyal medyadaki güncel duruma bakarsanız genel eğilimin Azizler’i “gömerek” unutturmak yönünde olduğunu görebilirsiniz. Ben kendi adıma, unutulmak şöyle dursun filmin zamanla değerleneceği kanaatindeyim.
Şehirli modern insanı köşeye sıkıştırıp tüketen yalnızlığın ve bir taraftan da bu yalnızlığa duyulan ihtiyacın temsillerini izlediğimiz Azizler’de popüler kültür enkazı çocukların ebeveynleri ile sorunlu iletişimleri de isabetle hicvedilmiş. Şu sıralar mini dizi “Bir Başkadır” ile gündemde olan Berkun Oya’nın Biraderler’e kalemiyle destek verdiği absürt/kara mizah karması senaryonun, bireysel yalnızlığın dramlarına alışmış sinemamıza yeni bir soluk getirdiğini düşünüyorum.
Filmde tanıştığımız karakterlerin birçoğu Alp’in (Öner Erkan) sahibi olduğu şirkette mesai arkadaşları. Parayla saadet satın almaya çalışan ancak bunda hiç başarılı olamayan Alp, “satın aldığı” kalabalıkların içinde adeta kaybolmuş. Cevdet, hayatın akışına kendini bırakmış umursamaz biri. Göründüğü az sayıda sahne ile hikâye akışına etkisi olmasa da karakteri canlandıran Fatih Artman’ın nüanslı oyunculuğu sayesinde akılda kalıyor. Ablası, eniştesi ve “denyo” yeğeni tarafından istila edilmiş evinde kendine ait yaşam alanını kaybetmiş Aziz’e gelince, onun diğer karakterlerden farkı, yalnız kalmayı talep ediyor olmasında. Bu talebi ise yalnızlığı tercih etmesinden çok evindeki keşmekeşten kurtulma isteğiyle ilintili.
ENGİN GÜNAYDIN BİLDİĞİNİZ ENGİN GÜNAYDIN
Engin Günaydın, tüm hikâyeleri birbirine bağlayan Aziz rolünde yıllardır alışkın olduğumuz halinden çok da farklı görünmüyor. Azizler’in en baskın karakteri ise Haluk Bilginer’in canlandırdığı Erbil. Öyle ki filmde neredeyse sahne tekrarlarına varacak kadar çok görünerek diğer karakterlerin alanını bir hayli daraltmış. Bu yüzden de film en az bir yirmi dakikaya daha ihtiyacı varmış gibi duruyor. Biraderler, Berkun Oya ile kafa kafaya verip karakterlere bu ekstra zamanı hakkaniyetli bir şekilde dağıtmış olsalar, her biri ayrı film olmaya müsait hikâyeler layıkıyla tamamlanır ve kuvvetle muhtemel film, mevcut halinden daha iyi görünürdü.
Seyircisini, filmi sevenler ve nefret edenler olarak ikiye bölmesi olası görünen Azizler’i, ana akım sinemamızda sanki her gün nitelikli işler çıkıyormuş gibi üstten bir bakışla yargılamak ne kadar doğru? İrem Sak’ın canlandırdığı Burcu’nun “hiç çıkarmıycam dedin, eee kolye nerde ?” repliğinde kitlenip bir kafede günlerce oturarak sevgilisi Aziz’i beklemesindeki hüzünlü gerçekliğe “Kadın aç susuz, bu kadar gün nasıl bekledi? ” diyerek absürt’e kapalı bir argümanla karşı çıkan izleyicinin bu filmin dışında kalacağına zaten şüphe yok. Misal, çocuk oyuncu Göktuğ Yıldırım tarafından harika oynanmış denyo Caner aşırılığı da yine bu izleyici tarafından yadırganacaktır.
Geçmişte Küçük Kıyamet ve Vavien gibi iki enfes filme imza atmış Taylan Biraderler’in, Kamuran’ın (Binnur Kaya) konuşan fotoğrafı, Erbil’in Big Lebowski’yi anımsatan MR seansı gibi muzipliklerle süsleyerek kotardıkları, sevaplarının günahlarına üstün geldiğini düşündüğüm bu son işlerine ölçüsüz çullananları anlamakta zorlanıyorum.
Filmin puanı: 7/10