Advertisement Advertisement

21 TUDEM EDEBİYAT ÖDÜLLERİ MİZAH ROMANI YARIŞMASI’NIN SEÇİCİ KURUL ÜYELERİ İLE ÇOCUK EDEBİYATINDA MİZAH ÜZERİNE SÖYLEŞİ


Çocuk ve gençlik edebiyatımıza çağdaş ve özgün eserler kazandırmak amacıyla tam 20 yıldır gerçekleşen Tudem Edebiyat Ödülleri’nde bu yıl çocuk edebiyatı alanında ve mizah romanı dalında bir yarışma düzenleniyor. 21. Tudem Edebiyat Ödülleri Mizah Romanı Yarışması’nın seçici kurulu; mizah kültürümüzün gelişmesine önemli katkıları bulunan ve esin verici çalışmalarıyla senaryodan karikatüre, gülmece öyküden tiyatro oyununa mizahın sınırlarını genişleten usta isimlerden oluşuyor. Ajandakolik Söyleşileri’nde daha önce eserlerini konuştuğumuz yazarlarla şimdi yarışma üzerine konuşuyoruz. Aytül Akal, Gökçe Yavaş Önal, Itır Arda, Pelin Güneş ve Toprak Işık, sorularımı cevaplıyor. 

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com

21 yıllık serüveninde resimli kitaptan şiire, tiyatro oyunundan kısa öyküye uzanarak, çocuk ve gençlik edebiyatımızda eksikliği hissedilen edebî türlere eğilmeyi kendine ilke edinen Tudem Edebiyat Ödülleri, bu yıl çocuk edebiyatında mizaha yönünü çeviriyor ve bu dalda bir yarışma düzenliyor. Son katılımın 1 Kasım 2023 olduğu yarışmanın duyurusunu daha önce bu sayfalardan yapmıştık. Dilerseniz şartnameyi buradan okuyabilirsiniz.  

Mizah nedir, mizahın insan psikolojisinde ve çocuk edebiyatındaki yeri, önemi ve yarışma hakkında daha pek çok soruyu, TUDEM Yayınları’nda da kitapları olan, aynı zamanda da yarışmanın seçici kurululu üyeleri olan sevgili yazarlara yönelttim. Mizah üzerine konuşacak çok şey var ve hepimizin, en çok da çocukların mizaha çok ihtiyacı var.


AYTÜL AKAL: “MİZAH İNCELİKLİ OLMALI, BEKLENMEDİK SÜRPRİZLERLE OKURUN KARŞISINA ÇIKABİLMELİ”

2003 yılından bu yana çocuk ve gençlik edebiyatına çağdaş ve özgün eserler kazandırmak amacıyla düzenlenen Tudem Edebiyat seçici kurul üyelerinden biri olarak yazıları değerlendirirken en büyük kriteriniz ne olacak?

Aslında her okumada en önemli kriterim dilin sürükleyiciliği ve metnin bana sunduğu yenilikçi kurgu olur. Eğer bir sonraki adımda ne yazıldığını kolayca tahmin edebiliyorsam, o metin benim için ilgi çekiciliğini yitirir. Olayların nasıl gelişeceğini, nasıl sonlanacağını önceden kestirememeliyim; baştan sona her şey heyecan verici, merak uyandırıcı ve şaşırtıcı olmalı. Elbette bazen kurgu gereği, son bölüm önceden verilir ve olay akışı, o sona nasıl ulaşıldığını anlatır. Öyle bir kurguda, bu kez olayların gelişmesine dair öngöremediğim sürprizler beklerim. Ancak Tudem Edebiyat Ödülleri’nin bu yılki yarışmasında, sanırım epey öznel olacak ama, en büyük kriterim okuduklarımın beni güldürebilmesi ya da en azından gülümsetebilmesi olacak diyebilirim. Dil her zaman önemli benim için ancak bu yarışmada eğer dosya sahibi nitelikli bir mizahı yakalamayı başarmışsa, dilini tekrar gözden geçirip düzeltebilme fırsatı verilebilir diye düşünüyorum. Eskimiş bir mizahı tazeleyip yenilemekse mümkün değil.

Sizce çocuk edebiyatında mizah yeterince yer buluyor mu?

Aslında çokça kullanılıyor ama birçok kez klişelerle çıkıyor karşımıza. Bir okur olarak daha önce okuduğum, bildiğim, hele hele internet ortamında yıllardır dönüp duran komik esprilerin metinlere serpiştirilmesiyle yapılan mizahla kaybedecek vaktim yok. Mizah incelikli olmalı, beklenmedik sürprizlerle çıkabilmeli okurun karşısına, bir yandan sosyal, ekonomik ve siyasi açıdan günceli yakalamalı. İyi yapılamıyorsa çok da zorlamamalı; başka türde yazmayı tercih etmeli yazar. Klişelerin çocuk okura henüz yeniymiş gibi gelmesi bir yana, çocuklar için yazan çok sayıda usta yazarımızın nitelikli mizah üretebilmesi nedeniyle, çocuk kitaplarında mizahın epey yer bulduğunu söyleyebilirim.


ITIR ARDA: “MİZAH YAŞAMLARIMIZI HAFİFLETEN BİR BAKIŞ AÇISI”

TUDEM Yayınları Çocuk Edebiyatı Mizah Romanı Yarışması, Türkçe edebiyatın gelişmesine katkıda bulunma ve eserlerini yayımlatma imkânı arayan yazarlara fırsat sunmayı amaçlıyor. Siz de seçici kurulda yer alan bir yazar olarak bu tip yarışmaların önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gizli yeteneklerin kendilerini göstermeleri, cesaret bulmaları için bu tür yarışmaların çok iyi fırsat olduğuna inanıyorum. Böylece edebiyat dünyamız zenginleşiyor ve aslında kazanan okurlar oluyor. Mizahın çocuk edebiyatının çok önemli bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Tudem Yayınları’nın bu seneki yarışmayı mizah alanında düzenlemesini özellikle önemsiyorum ve eserleri dört gözle bekliyorum.

Bir yandan çocuk kitapları yazarı bir yandan Türkiye’nin bir döneme damgasını vuran dizilerinden Bir Kadın Bir Erkek’in yazarlarından biri olarak mizahı çok yönlü kullanan bir yazarsınız. Yarattığınız hikayelerde mizahi unsurlar kullanırken nelerden besleniyorsunuz?

Mizah bence hayatın ayrılmaz bir parçası, yaşamlarımızı hafifleten bir bakış açısı. Ve o bakış açısıyla, hayatın bizzat kendisinin bize bolca malzeme sunduğuna inanıyorum.


GÖKÇE YAVAŞ ÖNAL: “GÜLMENİN VE GÜLDÜRMENİN ERKEK İŞİ OLDUĞUNU DÜŞÜNEN BİR ZİHNİYET VAR”

Türkiye’de mizahı çizgileriyle en iyi dile getiren kadın yazar/çizerler arasındasınız. Kadın mizahına daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ne dersiniz?

Aa çok teşekkür ederim. Ben yaptığım işe dışardan bakamıyorum. Biraz içgüdüsel ilerliyorum. Uzun uzun işlerimin manifestosunu yazan bir karakterim de yok. Becerebildiğim kadar üretmek derdindeyim. Dolayısıyla yaptığım işin dışarıdan nasıl gözüktüğünü duymak beni çok mutlu ediyor. Bu arada yazar olduğumu da asla iddia etmiyorum. Çizdiğim şeylerde ifade gücümün yettiğince yazılı anlatımdan yararlanıyorum. Bunu yaparken güldürebiliyorsam da ne mutlu bana.

Kadın mizahına gelince… Mizahtaki eril dilden sıkıldık galiba en çok. Ben de şahsen biraz daha fazla kadın mizahı görmek istiyorum. Daha çok kadın bakış açısı, daha çok kadın dertlerini görmek/okumak istiyorum. Ama işte bizim ülkede kadın olmak hep bi’ dert. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde hâlâ güvenlik meselesini halledemediğimizden olsa gerek, mizah piramidin üst sıralarında kalıyor. Çok daha büyük ve öncelikli dertlerimiz var ülkedeki kadınlar olarak. Trajediler bitmiyor ki komediye geçelim. Ama okurken/izlerken çok güldüğüm, tek yumruğumu havaya kaldırdığım mizah yapan hemcinslerim hiç de az sayıda değil. Bir süredir mizah alanında iş üreten kadınlarda bir şahlanma olduğunu düşünüyorum. Erkek mizahçılarla bir derdim olduğundan değil ama hâlâ gülmenin ve güldürmenin erkek işi olduğunu düşünen bi zihniyet var. O yüzden “Hepimiz özgür olmadan hiçbirimiz özgür değiliz” diyerek bitirmek istiyorum lafı.

Komik olmakla mizah yapmak arasında ince bir çizgi var sanki. O çizgiyi bize anlatır mısınız? 

Komik olmakla mizah yapmak deyince iki ayrı şeyi tanımlamıyoruz bence. Komikliği İngilizce karşılığıyla “humour” olarak düşünürsek komiklik bir beceri. İnsan bir gün uyanıp komik olmaya karar verip komik olamıyor. Mizacın komik değilse istediğini yap üzerine oturmuyor. Olaylara bakış açın ve onu ifade ediş şeklin onu mizaha dönüştürüyor. Bir enstrüman gibi. Komikliği kullanma sanatı gibi. Durumlara farklı açıdan bakmanı sağlayan, beklenmedik, biraz sıra dışı bir tavır. Çok ciddi bir şey anlatırken de insan mizah yapabilir. Bu işin en sevdiğim yanı bu. Çünkü ciddiyetten çok sıkılıyorum.

İnsanlığın önemli bir ihtiyacı üstelik ki Antik çağlardan beri her dönemde farklı yöntemlerle var olmuş. Her kültüre göre değişim göstermiş ama hiçbir dönemde mizahsız kalınmamış. Otoriter rejimleri hariç tutuyorum tabii. Onlar farklı bakış açılarını sevmedikleri için mizahtan çekinmişler. Çünkü mizah protest bir tavır.

Görselin de mizahta her zaman güçlü bir kozu olduğunu düşünüyorum. Ama hangi yöntemle yaparsan yap mizahta sonuç değişmiyor. Öyle ya da böyle birileri o enstrümanı konuşturuyor ve sen de gülüyorsun.


PELİN GÜNEŞ: “YARIŞMAYA KATILACAK ARKADAŞLARA ÖNERİM İÇTEN OLMALARI”

Çocuklar için yazdığınız onlarca kitabın isimlerine baktığımızda bile, Bombili Köfte -Can Sıkmaz Bey gibi, kaleminiz mizahla dopdolu. Boşluğu doldurun. Sizce mizah…

Bence mizah… Zihnimizin yorumlama yeteneği. Hayatın içinden, sıradan olayları, kişileri, durumları ele alarak ya da kurgulayarak gülünç yönlerini açığa çıkarma isteği. Tabii ki gözlem gücü, eleştirel zihin, benzetme ve taklit yetenekleri bunu kolaylaştırıyor. Mizahı yaymak, kalabalık topluluklara ulaştırmak istendiğinde ise, karikatür, yazı, tiyatro, sinema, çizgi roman gibi pek çok araç var. Bizim edebiyatımızdan, H.Rahmi Gürpınar, A.Hamdi Tanpınar, Aziz Nesin, Haldun Taner, Muzaffer İzgü’yü bizi iyi mizahla tanıştırdıkları için severek takip ederim. Çocuk edebiyatında artık klasik haline gelmiş olduğu ve halen güldürebildiği için Goscinny’nin “Pıtırcık” serisi favorimdir.

21. yılında Çocuk Edebiyatı Mizah Romanı dalında verilecek olan Tudem Edebiyat Ödülleri’ne katılacak olan yazarlara önerileriniz neler?

Yarışmaya katılacak arkadaşlara önerim; içten olmaları. Çocuklar hayatın içindeki mizahı sezebiliyorlar, kendi aralarındaki diyaloglarda yetişkinlerden geri kalmayan sohbetleri olabiliyor. Amaç basit söz oyunları ve anlık-günlük esprilerin dışına çıkıp akılda kalıcı hikayeler yaratmak. Unutmayalım ki, çocukluk, “kral çıplak” diye bağırabildiğimiz tek dönem. Onlar doğal ve iyi mizahı bilirler.


TOPRAK IŞIK: “MİZAH BİZİM İÇİN ACIYI BAL EYLEMENİN BİR YOLU”

Toplum olarak mizahsever bir ülkeyiz. Mizahı, en zor zamanlarımızda bile kullanmasını iyi biliyoruz. Unutulmasın ki Gezi’de de bunun örneklerini görmüştük. Mizahın kurtarıcı bir yönü de var, ne dersiniz?

Saptamalarınıza katılıyorum. Mizahı seviyoruz ve hiç de fena mizah yapmıyoruz. Genellikle de onu hiciv amaçlı kullanıyoruz; bu cesaret ve zekâ gerektirir. Demek ki toplumsal zekâmız ve cesaretimiz yüksek. Sorunları bol bir toplumuz; tarih boyunca bu böyleydi ama dert bizdeyse derman da bizde. Üzerine ne kadar kara bulut çökerse çöksün Anadolu kültürü güneşi doğurmanın bir yolunu hep buldu. Acıyı bal eylemek diye bir deyimimiz var. Laf olsun diye söylemiyoruz bunu, gerçek hayatımızda karşılığı var. Mizah da bizim için acıyı bal eylemenin bir yolu. Seksenli yılları hatırlayın. Halk, üzerine çöken geçim sıkıntısına Kemal Sunal filmleriyle tepki verdi. Böylece sorunu köpürtüp gündemde tuttu; gülerek yaptı bunu. Gezi olaylarında polis gençlerin üzerine gaz püskürttü, gençler ise bunu yaptıranların üzerine mizah püskürttü. Bunu da çok ustaca yaptılar, yüzümüzü güldürdüler, keskin zekâ ürünü esprilerle umutsuzluk bulutlarını dağıttılar. Toplumu baskıyla yönetmeye heveslenenler için ne kadar moral bozucu bir şey bu. Bu toplum körü körüne itaat meraklısı değil, baskıya karşı, akıllıca direnmeyi biliyor. Mizah da bu aklın bir ürünü.

Bu yarışma 8-12 yaş grubundaki çocuklara yönelik mizah romanı dalında açıldı. Sizce o yaş grubunu dikkate alırken yazarlar için kıstaslar neler olmalı?

Kıstaslar o yaş grubuna yönelik diğer edebiyat yarışmalarınınkinden farklı değil. Bir çocukla konuşurken nelere dikkat ediyorsak yazarken de aynı şeylere dikkat etmeliyiz. Tabii bu konudaki hassasiyetin gerekleri dozunda uygulanmalı, abartıp çok didaktik ve sıkıcı  olmak da mümkün. Hele de işin içinde mizah varken, kimse tatsız tuzsuz eserler okumak istemez. Zaten mizahın, yapısı gereği kalıplaşmış ahlaki normlara sıkıştırılması mümkün değil. İşlevi çoğu zaman dar gelen kalıpları hırpalamak. Eserler mutlaka bir şeyleri eleştirmeli demek de istemiyorum. Yazarların kendi tercihidir; isteyen hiciv yolunu seçer ve suya sabuna dokunarak mizah yapar, ki suya sabuna dokunmak temizlik için şarttır. Ama istemeyen de böyle bir görev edinmez, sadece mizah hatırına mizah yapar. Onun da başımızın üzerinde yeri var. Mizah ele avuca sığmaz, onu kurallarla hizaya sokamayız. Yine de yarışma için olmazsa olmaz iki net kuralımız var: Adında mizah geçtiğine göre eser komik olmalı, okuyanı güldürmeli. Sadece mizahtan değil, edebi bir eserden de bahsediyoruz. Öyleyse edebi olarak da başarılı olmalı.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media