Hollywood filmlerinde Batu Şener imzası: “Bestecilik yalnız bir meslek”
Fotoğraf: Raphael Brochard
Batu Şener ismini duyanlarınız vardır elbet, ama şimdiiii duyan duymayan herkesi böyle alalım. O, Hollywood film müziklerinin bestelerine ismini yazdırmış genç bir Türk müzisyen. Son olarak geçtiğimiz hafta vizyona giren ve başrolünü Harrison Ford’un oynadığı, en iyi bildiğimiz Jack London romanı “Vahşetin Çağrısı”ndan uyarlanan filmin müziklerinde kendi besteleriyle yer alıyor. Hepsinin bu kadar olduğunu düşünüyorsanız söyleşimize kulak verin.
Söyleşi: Nilüfer Türkoğlu
Hiç kuşkusuz bazen izlediğimiz filmlerde müzik, en güçlü hikaye anlatıcısı rolünü üstleniyor. Uzun cümlelere, hatta kelimelere bile ihtiyaç olmadan müzikle her şey çok daha saf ve gerçek anlatılabiliyor. Hollywood’da koca bir ekibin parçası olan İzmirli bir besteciyle bu hafta söyleşim… Batu Şener, hepimizin çok iyi bildiği filmlere müzikleriyle ilham vermiş genç bir müzisyen. Ve bugün Ajandakolik’te konuğum…
Galiba seni biz pek tanımıyoruz. Şöyle bakıyorum da hakkında yazılıp çizilen pek bir şey yok Türk kaynaklarında. Ne dersin?
Hollywood film sektöründe tutunabilmek için çok çalışmak gerekiyor. Özellikle de sahne arkası bir alanda meslek sahibi olduğum için ismimin duyulmamış olması olağan. Bestecilik oldukça yalnız bir meslek aslında. Bir odanın içinde tek başınıza saatlerce müzik yazıyorsunuz. Günümüz sosyal medyasının gerektirdiği bireysel reklamlama işlerinden de uzak kalmış olabilirim.
Başrolünü Harrison Ford’un oynadığı “Into the Wild” / “Vahşetin Çağrısı”, geçtiğimiz hafta sinemalarla vizyona girdi.
O zaman önce vizyona henüz girdiği için “Vahşetin Çağrısı” müziklerine imza atmanla söze başlayalım sonra seni daha da yakından tanıyalım. Dünyaca ünlü İngiliz besteci John Powell’ın ekibindesin. En son yardımcı besteci görevindeydin.
Evet, altı yıldır John ile beraber çalışıyoruz. John Powell harika bir besteci. Filmin müzikleri ona ait. Ben yardımcı besteci olarak dahil oluyorum bu projelere. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir müzik söz konusu her filmde. Bu durumda bestecilik haricinde John’un temalarını düzenlemek, orkestrasyonlarını yapmak ve bunun gibi pek çok görevim var. Bu filmde aynı zamanda müzik yapımcılığı ve filmin müziklerinin albümünün de yapımcılığını üstlendim. Jack London’ın aynı isimli kitabından uyarlanan “Vahşetin Çağrısı” filmini herkese tavsiye ediyorum. Kendi özünü bulmak, olgunlaşmak, dayanışma ve iktidar gibi konuları ele alıyor.
Berklee Müzik Okulu’nda eğitim gördükten sonra John Powell’ın stajyeri olarak işe başladın sanırım. Yollarınız nasıl kesişti?
Berklee’nin ardından Columbia College Chicago’da yüksek lisans yapmıştım. Bu okulun bünyesindeki öğrenciler, Chicago’dan Los Angeles’a gidip müzik bölümünün düzenlediği stajyer programlarına yerleştiriliyor. John ile tanışmam bu şekilde oldu. Aynı zamanda şansım da yaver gitti demeliyim. Kendisinin asistanı benim stajyerliğe başladığım yıl işinden ayrılıyordu. Bu sayede stajyerlik sürecinden sonra da John’ın asistanlığını üstlendim. Bir iki ay sonra da bestecilik alanında ilerlemeye başladım.
“STAR WARS GİBİ BİR SERİYE DAHİL OLMAK HARİKAYDI”
Zamanlama gerçekten iyi olmuş! “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3”, “Jason Bourne”, “Ferdinand”, “Han Solo: Bir Star Wars Hikayesi” gibi filmlerde de yine sizin çalışmalarınıza rastlamak mümkün. 30 yaşında bunca başarılı yapımın içinde yer almanın en büyük sırrı ne sence?
İlk önce tabii ki John ile beraber çalışıyor olmam. Bu projelerin hepsinin bestecisi o. Ben üç yaşından beri müzik ile yaşıyorum. Amerika’ya gelmeden önce 17 yıl klasik müzik eğitimi aldım. Prof. Kamuran Gündemir, Prof. İstemihan Taviloğlu, Prof. Ersin Onay gibi Türkiye’nin en iyi eğitmenleri ile çalıştım. Bestecilik alanına olan ilgim her zaman ağırlıktaydı. Amerika’daki okullardan da bahsettik. Fakat en sonunda hiçbir okul ya da eğitmen kendiniz için müziğe ayırdığınız zaman ve emeğe eş değer olamıyor. Bugün hâlâ, her gün çalışmaya, yeni eserleri öğrenmeye devam ediyorum. Bahsettiğiniz filmlere yazdığım ya da düzenlediğim müzikler 25 yıl süren ve durmaksızın devam eden bir emeğin karşılığı.
Özellikle “Star Wars” gibi bir seriye dahil olabilmek harikaydı. Geçen yılki film “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3” de aynı şekilde en çok gurur duyduğum işlerden biri. Bu denli büyük filmlere dahil olabilmenin yolu çok çalışmak ve yaptığınız işin en iyisini sunabilmekten geçiyor.
Şu an Los Angeles’ta mı yaşıyorsun? Müzik dışında nelere ilgi duyuyorsun? Yaratıcılığını kullandığınız başka hangi alanlar var?
Evet, Los Angeles’tayım. Yüzmeyi seviyorum. Zamanım oldukça yüzmeye çalışıyorum. Ege’nin sularını çok özlüyorum. Los Angeles’ın Pasifik Okyanusu kıyısı pek Çeşme sahilleri gibi değil. Tüm zamanım ve emeğim müzik üzerine.
Bundan üç yıl önceki bir söyleşinde İzmir’de bir evin olsun istiyormuşsun. O ev var mı şimdi?
Daha değil. İzmir’i her zaman çok sevdim. İleride, arada sırada gidip kalabileceğim bir evim olsun isterim.
Peki Türkiye’ye gidip geliyor musun?
Evet, yılda bir kere gelmeye çalışıyorum. Ege mutfağından uzak kalmak zor oluyor ama Hollywood işimin merkezi. İzmir çok uzak tabii ki. Gidemediğim yıllarda ise ailemi Amerika’ya çağırıyorum.
Türkiye’deki film müziklerini değerlendirecek olsan… Aklında yer etmiş işler var mı?
Türkiye’deki film ve televizyon müziklerini takip etmeye çalışıyorum. Her hafta iki saatlik uzun metraj filmler gibi bölümleri çekilen dizilere kaliteli müzik yazabilmenin altından kalkılabilecek bir iş olmadığını düşünüyorum.
“YENİ BİR ESER KAYDEDİYORUM. KONUSU VE SÖZLERİNİ SADECE TÜRK DİNLEYİCİLERİ İLE PAYLAŞACAĞIM”
Yakında başka projeler olacak mı? Biraz onlardan bahseder misin?
Geçtiğimiz yıl yeni bir albüm yaptım. İsviçre ziyaretim sırasındaki izlenimlerimi konu alan viyolonsel ve piyano düeti. Tüm müzik servislerinde bulunabilir ve dinlenebilir. Bu yıl koro için yeni bir eser kaydediyorum. ffm.to/lugano Konusu ve sözlerini sadece Türk dinleyicileri ile paylaşacağım. Sözleri Latince.
John ile birçok konser düzenliyoruz. Düzenlemelerim, Los Angeles’taki Hollywood Bowl ya da Walt Disney Konser Salonu ve Hamburg’daki Elbphilharmonie Salonu gibi günümüzün en mühim müzik merkezlerinde çalındı. Aynı zamanda bildiğiniz gibi piyanistim, arada sırada bu konserlerde piyanonun başına geçtiğim de oluyor.
John ile diğer projelere de devam ediyorum. Fakat bunlardan bahsetmemem için sayfalarca gizilik sözleşmeleri imzaladım. (Gülüyor.) Türkiye’de de bazı işler yapmak arzusundayım. Beni batusener.com adresinden takip edebilirsiniz.
Ajandakolik’in klasik bir sorusu var. Ajandan ya da not defterin var mı?
Hayır ancak lise yıllarından beri bir geleneğim var. Gittiğim her ülkede, otelde geleceğe yönelik kendime bir mektup yazıyor ve hangi şehirde, nerede, kiminle beraber olduğumu ve o anki duygularımı not ediyorum. Aradan en az beş-altı yıl geçtikten sonra bu mektupları açıyor ve okuyorum. Not defterinin bazı sayfalarını okumak gibi.
Bu soruya aldığım en ilginç cevap oldu bu! Bu arada Hollywood’da Türk olmak buradan bakınca çok havalı görünüyor. Yaptığın müziklerle bu başarıya eriştin. Neler hissediyorsun?
Çok şanslı olduğumu hiç unutmuyorum ve John gibi olağanüstü bir besteciyle birlikte çalışabiliyor olmaktan gurur duyuyorum. Hedeflerimi her zaman yüksek tutuyorum. İpin ucunu hiç bırakmıyor ve daha iyi olabilmek ve iyi yerlere gelebilmek için var gücümle çalışmaya devam ediyorum.
Mehmet HANCI
Batu, tek kelimeyle yaptıkların muhteşem, gurur duyduk. Babanın bir arkadaşı.
Mehmet HANCI
Süper
Mehmet HANCI
Başarılarının devamını dilerim