Advertisement Advertisement

RESİM ASLA SADECE RESİM DEĞİLDİR!

Fransız, şair, romancı, denemeci, tercüman ve sanat eleştirmeni Michel Butor’un kaleme aldığı “Resimde Kelimeler” adlı kitabında, Batı resmini merkeze alarak Orta Çağ’dan günümüze kadar olan yolculuğunda ona eşlik eden yazının rolüne değiniyor.

YAZI: BURAK SOYER
soyerbrk@gmail.com

Bir resim nasıl anlatılır? Kazık bir soru zira eser, kör göze parmak şeklinde değilse ilgi duyan veya duymayan herkesin usta veya yeni bir ressamın elinden çıkmış bir tabloda gördükleri, anladıkları farklıdır. Bunu başkasına anlatmanın ötesinde, eseri izleyen kişinin kendisine anlatması da başka bir hüner ister. Kafada dönen düşüncelerin dışavurumu ya da “içeride” kalması bile tek bir şeye bağlıdır: Kelimelere. Bunu şair, romancı, denemeci, tercüman ve sanat eleştirmeni Michel Butor, bu yazıya konu olan, Ketebe Yayınları Sanat dizisinden Kağan Kahveci çevirisiyle yayımlanan “Resimde Kelimeler” kitabında şöyle açıklıyor: “Bize on yaşında olduğu veya altı yüz yaşında olduğu, papaz, kaptan ya da matematikçi olduğu söylenen bir yüzü aynı şekilde değerlendirmeyiz; farklı yaklaşırız, başka türlü inceleriz. Tüm edebi eserleri, birbiriyle ilişkili iki metnin meydana getirdiğini söyleyebiliriz: gövde (deneme, roman, dram, sone) ve başlığı. Bir anlam elektriği dolaşır bu kutuplar arasında, biri kısa diğeri uzundur (gerçi şairlerin bir sayfadaki oranı tersine çevirerek eğlendikleri olabilir, ama kitap içinde bu oran normale dönecektir tekrar.) Benzer şekilde, bir resim çalışmasında (tuval, tahta, duvar veya kâğıt üzerindeki) bir imajın ve bir adın/başlığın birlikteliği söz konusudur; bu ad kısmı boş, beklemede, saf bir gizem, bir soru işaretinden ibaret olsa bile.”

Resimle izleyici arasında kelimeler
Michel Butor “Resimde Kelimeler” kitabında, Batı resmini merkeze alarak Orta Çağ’dan günümüze kadar olan yolculuğunda ona eşlik eden yazının rolüne değiniyor. Resim deneyimini, “dikkate değer ölçüde” söze dayalı olduğunu savunan Butor, eserlerden söz açıldığında devreye otomatik olarak kelimelerin girdiğini, izleyiciyle resim arasındaki duvarı, bizzat kelimelerin ve onların oluşturdukları “yorumların” yıktığını izah ediyor. Herhangi bir imgenin, sadece görsel bir işlevi olmadığını, yazının da esere omuz vererek bir anlamda, “üreticinin” eserini anlatmakta ona destek çıktığını belirten yazar, ne şekilde olursa olsun, sözcüklerin resimlerden ayrı düşünülemeyeceği fikrini ortaya atıyor.

Resmin “dile gelişi”
Bu fikrini, gittiği müzelerden, izlediği sergilerden, ziyaret ettiği galerilerden örneklerle detaylandırarak sağlamasını yapan Butor, kitabında da Louvre müzesindeki eserlerden tutun, Mona Lisa’ya, Rembrandt’tan Pieter Bruegel’e, Wassily Kandinsky’den Paul Klee’ye kadar pek çok ressama ve onların eserlerini nasıl “dillendirildiğini” kendi sözcük dağarcığından yapıyor. Tablolardaki başlıkları, imzaları, katalogları, sanat eleştirilerini ortaya attığı fikrin birer parçası olarak değerlendiren Michel Butor, “Resimde Kelimler”de, görselliğin “asla sadece” görsellikten ibaret olmadığının altını çiziyor.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media