Advertisement Advertisement

Batuhan Sarıcan yazdı: James Dean’i hayata döndüren film: Finding Jack


Başlığı görünce şaşırmış olabilirsiniz ancak teknoloji, 65 yıl önce hayatını kaybeden James Dean’i “yeni” filmiyle ekranlara taşıyor: “Finding Jack”, 20 Kasım 2020’de vizyonda.

Batuhan Sarıcan hazırladı
batusrcn@gmail.com 

Yanlış duymadınız, “Asi Gençlik” filminin efsanevi aktörü James Dean’in “yeni filmi” Finding Jack, bu yıl sinemalarda… Film, Vietnam Savaşı’nı konu alan bir aksiyon filmi olurken James Dean’in mezarından kalkıp yeni bir filmde oynayamayacağına göre bunun nasıl mümkün olduğunu da izah edelim öyleyse… Bilgisayarla Yaratılmış Görüntü (CGI) teknolojisi iş başında! İşleyiş şu şekilde: Çekimlerde Dean’in dublörü rol alıyor ve işin geri kalan kısmını CGI hallediyor; mimiklerinden hareketlerine kadar karşımıza “dijital James Dean” çıkıyor. Seslendirmeyi de başkası yapıyor.

DRAMATİK BİR SAVAŞ HİKÂYESİ
Anton Ernst ve Tati Golykh’in yönetmen koltuğuna oturduğu ve James Dean’in gerçekçi bir versiyonunu yaratma amacında olan projede, Kanadalı VFX Imagine Engine ile Güney Afrikalı VFX şirketi, MOI Worldwide ile birlikte çalışıyor. Gareth Crocker’ın aynı ismi taşıyan romanından Mari Sova tarafından beyazperdeye uyarlanan Finding Jack’in, savaş temalı bir aksiyon filmi olmasının yanında dramatik de bir hikâyesi var: Vietnam Savaşı sırasında ağır bunalım geçiren askerlerin hayata bağlanmasını sağlayan “askeri köpekler” vardı. Bu köpekler, savaşın sonunda ABD Ordusu tarafından “fazla askeri teçhizat” denerek geride bırakılmıştı. Az da değil, 10.000’den fazla askeri köpekten bahsediyoruz. Filmde, Jack’in köpek dostunu geride bırakmasının dokunaklı hikâyesini izleyeceğiz.

20 Kasım 2020’de vizyona girmesi beklenen filmin yönetmeni Ernst, filmin ikincil karakteri Rogan için uzun süren bir araştırmanın ardından bu role James Dean’i uygun bulduklarını belirtti. James Dean’in mirasçılarının kendilerini desteklemesinin onur verici olduğunu belirterek Dean’in mirasının sağlam bir şekilde korunmasını sağlamak için her türlü önlemi alacaklarını ve hayranlarını hayal kırıklığına uğratmak istemediklerinin altını çizdi.

“ÖLÜLERİ ŞÖHRETİ İÇİN KUKLA HALİNE GETİRDİĞİ” İDDİASI
Filmin yapımcıları, Dean’i ekranda “tekrar hayata döndürmek” için kullanılan CGI teknolojisinin, yakında diğer tanınmış unutulmaz figürlere de uygulanabileceğini umuyor. Burt Reynolds, Christopher Reeve, Ingrid Bergman, Neil Armstrong, Bette Davis ve Jack Lemmon akıldaki ilk isimler… Yönetmen Ernst, Güney Afrika’daki ortaklarının bu konuda çok heyecanlı olduğunu, çünkü bu teknolojinin aynı zamanda kültürel mirasın önemine değinen öyküler anlatmak için de bir araç olduğundan dem vuruyor. Sözgelimi, bu teknolojinin Nelson Mandela gibi tarihi ikonları yeniden yaratmak için kullanılması bekleniyor.

Fragmanın yayınlanmasının ardından büyük tepkiler de peşi sıra geldi. Bu durumun “performans sanatlarının geleceği için korkunç” olduğunu ifade eden oyuncu Zelda Williams, ölülerin “şöhretleri için kukla haline getirildiği” eleştirisinde bulundu. Bilindiği üzere Zelda, unutulmaz oyuncu Robin Williams’ın kızı. 2014’te hayatını kaybeden babası, bu teknolojinin geleceğini önceden sezmiş olacak ki ölümünden önce, kendisinin bu teknoloji kullanılarak bir film, TV şovu veya bir hologram olarak gösterilmesini 2039 yılına kadar yasaklatmıştı.

1993 yılında hayatını kaybeden güzel oyuncu Audrey Hepburn, 2013’te Framestore’un Galaxy çikolataları için hazırlanan reklamda yeniden “hayat bulurken” ona benzeyen bir dublör kullanılmıştı.

AUDREY HEPBURN VE BRUCE LEE DE BU TEKNOLOJİDEN NASİBİNİ ALMIŞTI 
Oyuncuların “yeniden canlandırılması” aslında yeni bir gelişme değil. Hayatını kaybetmiş başka şöhretli oyuncular da telif hakkını elinde bulunduran şirketlerin/ailelerinin izniyle reklam amaçlı olarak daha önce yeniden canlandırılmıştı. Audrey Hepburn ve Bruce Lee bunlardan yalnızca ikisi. Hepburn, 2013 yılında bir çikolata reklamı için dijital olarak tekrar yaratılmıştı. Hepburn’ün yüz yapısına ve vücut şekline benzeyen hatlara sahip bir dublör kullanıldıktan sonra Hepburn’e ait görüntülerin taranması, bu reklamı mümkün kılacaktı.


Aynı yıl Bruce Lee, yine CGI teknolojisiyle viski markası Johnnie Walker için Çince bir reklamda yer aldı. Hem Hepburn hem de Lee’nin hayranlarının bir kısmı onları yeni projelerde görmekten memnuniyet duyarken “dijital Dean” projesinin ardından tepkiler yeniden su yüzüne çıktı.
Ancak bu teknolojiyi kullanmaya hevesli film endüstrisi, bu tepkilere anlam veremiyor.

Dean’in telif ve imaj haklarını elinde bulunduran CMG Worldwide’dan Mark Roesler, “yeni” James Dean filmi için “aktörün imajını genç nesillerle buluşturmanın bir yolu” açıklamasında bulunarak bu teknolojiyi savundu. Dijital Dean’in arkasındaki şirketlerden biri olan Worldwide XR’nin CEO’su Travis Cloyd ise artık birçok oyuncunun buna sıcak baktığını, çünkü bu sayede, mirasçılarına önemli bir fırsat sağlayabileceklerini öngördüklerini belirtti. Şirket, yeniden canlandırmanın “Finding Jack” filmiyle sınırlı kalmayacağını, gelecekte James Dean’in çeşitli sanal veya artırılmış gerçeklik ortamlarında boy göstereceğinin de sinyallerini verdi.

Tabii teknolojik olanakların yıldan yıla gelişmesiyle birlikte ucuzlaması da daha birçok şöhretli oyuncuyu “yeni projelerde” ekranda göreceğimizin habercisi. Hepburn’ün “oynadığı” çikolata reklamının yaratıcısı İngiliz görsel efektler şirketi Framestore’dan Tim Webber da buna işaret ederek bu teknolojinin “son beş yılda daha uygun fiyatlı ve daha ulaşılabilir” hale geldiği açıklamasında bulundu.

CGI teknolojisi artık öyle bir noktaya geldi ki artık bir oyuncu sıfırdan canlandırılabiliyor. 2013’te Gravity filmiyle görsel efekt dalında Oscar kazanan Webber, “Bugün yaşıyorlarsa, onları tarama donanımlarına koyabilirsiniz, vücutlarının her ayrıntısını çok dikkatli bir şekilde analiz edebilirsiniz ve bu, yeniden yaratımı çok daha kolay hale getirir, ancak mevcut fotoğraflardan çalışmak zor” ifadelerini kullandı.

Genç Prenses Leia olarak gönlümüzde taht kuran Carrie Fisher, ölümünün ardından çekilen “Star Wars Rogue One”da CGI teknolojisi kullanılarak yeniden yaratılmıştı.

STAR WARS’TA DA AYNI TEKNİK KULLANILDI 
Tartışmalara neden olan CGI teknolojisinin, hayatını kaybetmiş olan şöhretli isimleri yeniden canlandırma kabiliyeti, kamu mirası ve imaj hakları sorunsalına neden oluyor. Bununla birlikte miraslarına zarar verme riskini de beraberinde getiriyor.

Hayatını kaybeden birinin mirasından yararlanmanın, ailesinin veya halkın arzularıyla çelişebileceğini söyleyen Newcastle Üniversitesi’nden İnternet Hukukçusu Prof. Lilian Edwards, ünlülerin dijital olarak yeniden yaratılması kolaylaştıkça böyle bir teknolojinin oyuncuları işsiz bırakma ihtimali üzerine görüş bildirerek, bu gerçekleşse bile çok uzun bir zaman alacağını öngörüyor. Bunun nedeni, izleyicilerin, öldüklerini bildikleri birini imitasyon bulması riski.
Edwards buna örnek olarak 2016’da Carrie Fisher’ın ölümünden sonra çekilen “Star Wars: Rogue One”a gösterilen tepkileri veriyor. Fisher’ın “genç Prenses Leia” olarak dijital rekreasyonuna yaygın bir tepki gösterilmişti.

Yasal olarak, bir kişinin adının ve imajının, ölümünün ardından ticari kullanımını kontrol etme hakları, ülkeler ve hatta ülke içinde eyaletler arasında bile farklılık gösteriyor. Bununla yanında, teknolojinin gösterdiği gelişimle birlikte ekranlarda daha çok dijital karakter göreceğimiz de aşikâr.
Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

You don't have permission to register
Follow us on Social Media