Advertisement Advertisement

ÇEKİRDEK BİRA CANDIR AMA FUTBOL KİTAPLARLA DA GÜZEL


Avrupa Futbol Şampiyonası başlayalı birkaç gün oldu. Dedik o zaman şöyle bir futbol kitaplarına göz atalım. Niyetimiz bin tane futbol kitabı sıralayıp sizi sıkmak değil elbet. Ancak aralarında bazıları var ki futbol için bulunmaz bir kaynak. Elinizde olsun, sayfaları karıştırın isteriz.

Burak Soyer
soyerbrk@gmail.com

İskandinav ülkeleri ve Uzak Doğu hariç hemen hemen tüm dünyada futbol sezonu kapandı. Her zaman olduğu gibi kupalar müzelere götürüldü, ‘şerefli ikincilikler’le yetinildi. Kümelerden düşüldü, yepyeni liglere ‘merhaba’ denildi. Kulisler transfer dedikodularıyla çalkalanmaya başladı. Normalde bu durumdan çok sıkılan taraftar için ise bu yıl durum farklı. Malum geçtiğimiz yılı tüm dünyada cehenneme çeviren pandemi sebebiyle oynanmayan Euro 2020 bu yıla ertelenmişti. Ve dünyanın ikinci büyük futbol turnuvası sayılan Avrupa Futbol Şampiyonası bir yıl gecikmeyle 11 Haziran itibariyle başladı.

Kim şampiyon olur, gol kralı kim olur, Türkiye gruptan çıkar mı gibi sorular bu yazının konusu değil. Haddimize de değil. Sadece günde üç maçla yetineceğimiz turnuva dışında kalan zamanlarda bu büyük ve güzel oyuna daha da güzellik katması amacıyla yazılan kitaplardan oluşan ufak bir derleme yapalım dedik. Çekirdek bira candır. Ama futbol kitaplarla da güzel!

Asla Sadece Futbol Değildir – Simon Kuper – İthaki Yayınları

‘Futbol Asla Sadece Futbol Değildir’, 1994 yılında İngiltere’de ilk yayınlandığında eminiz ki kitabın yazarı Simon Kuper, kitabın başlığının yıllar sonra bir slogan haline geleceğini tahmin etmiyordu. Zira biz o zamanlar o kadar da büyümemiştik ve futbol da o kadar kirlenmemişti. 27 yıl önce futbol, şimdilerde yerini gökdelenlere bırakan arsalarda mahalle maçları kurallarına göre oynanan bir ‘oyun’du. 21. yüzyılın başlarından itibaren futbol lügatında yerini alan ‘endüstriyel futbol’ kavramını bu kitap kadar detaylı anlatan başka bir çalışma olmadığını söylemek mümkün.

Kitap, 1996’da ilk kez Türkçeye çevrilen ‘Futbol Asla Sadece Futbol Değildir’ için bir tanım kullanacaksak eğer bu kesinlikle “Futbolun sosyolojisi” olurdu. Simon Kuper’in, 9 ay boyunca 22 ülkeyi gezdiği, sokaktaki sıradan insandan askerine, siyasetçisinden futbolun içine doğmuş insanlarla yaptığı yüz yüze konuşmalar sonucu ortaya çıkan kitap, futbolun bir ‘oyun’dan nasıl bir fetişe döndüğünün hikayesi.


Gölgede ve Güneşte Futbol – Eduardo Galeano – Can Yayınları

“Tüm Uruguaylılar gibi ben de futbolcu olmak istedim. Doğrusu çok da güzel oynuyordum, hatta harikaydım bile denilebilir; ama yalnızca geceleri rüyamda.” Dünyaca ünlü yazar Eduardo Galeano’nun kitabı bu cümleyle başlıyor. Bu alıntıda “Uruguaylılar”ı çıkarıp “Tüm Dünyalılar” şeklinde değiştirsek kimsenin bir itirazı olmaz muhtemelen. Kendisini de “bir futbol dilencisi” olarak adlandıran Galeano’nun ilk baskısı 1998 yılında yapılan kitabı, yazarın dünya kupalarıyla ilgili yaptığı gözlemlerden türeyen denemelerinin bir toplamı. Teknik-taktik gibi futbol adamlarının ilgi alanına giren mevzulara dalmadan kendine has anlatımıyla 1930-2002 yılları arasında düzenlenen dünya kupalarıyla hayli tuhaf –dolayısıyla da ilgi çekici- anekdotlar aktarıyor.


Futbol ve Kültürü – Derleyenler: Roman Horak, Wolfgang Reiter, Tanıl Bora – İletişim Yayınları

‘Futbol ve Kültürü’, 18 Avrupalı ve 11 Türkiyeli yazar, gazeteci, sosyoloğun futbolun ‘arka planı’nda yatan, bu güzel oyunun nasıl kirlendiğini anlatan bir kitap. 22 insanın tek derdinin meşin yuvarlağı ağlarla buluşturması ve insanların bundan büyük keyif alması dışında bir işlevi olmaması gereken futbolun milliyetçilikle, her köşeyi tutmuş medya adamlarıyla, politikayla ve haliyle kapitalistleşmeyle nasıl köreldiğini ve bu sebeple de dünyanın en büyük metalarından biri haline geldiğini, işi sadece futbolu sevmek olan kalem tutanların gözünden aktarıyor.


Korsanlar, Punklar ve Siyaset – Nick Davidson – İthaki Yayınları

İlk baskısı 2017 yılında yayınlanan ‘FC St. Pauli: Radikal Bir Futbol Kulübüne Aşık Olmak’ alt başlığıyla yayınlanan ‘Korsanlar, Punklar ve Siyaset’ tüm dünyada büyük ilgi gördü. Bunun en büyük sebebi hiç kuşkusuz St. Pauli kulübünün büyük başarılara imza atması değil gerçekten de ‘radikal’ bir futbol takımı olması. Peki Almanya’nın Hamburg şehrinin bir semt takımı nasıl oluyor da bu kadar ilgi görüyor? Cevap basit: St. Pauli gerçek anlamda evrensel bir futbol takımı. Kahverengi – beyaz formalara gönül verip Millerntorn’da “Wir sind ooh ohh St. Pauli” diye ellerinde kurukafalı pankartlarla coşan taraftarları var. Ve onların takımlarının sahada galip gelmesinin dışında daha büyük dertleri var. Irkçılık, faşizm, yoksulluk, cinsiyetçilik, haksızlık bu kulübe gönül verenlerin ortak gündem maddesi.

Şu ana kadar futbolla ilgili 4 kitabı bulunan yazar Nick Davidson, bu kitapta 60’larda notalara bırakıyor kendini. 80’lerde punkların işgal evlerine uğruyor, 2000’lerde ise sokağı kılavuz edinip solcularla, anarşistlerle, seks işçileriyle, şarapçılara, dumancılarla ezcümle içinde ne varsa haykıran ‘gerçek insanlar’a yüzünü çeviriyor. Kitap, transfer ücretiyle bir adacık değil ülke satın alabilecek futbolcuların maçlarda haybeden taktıkları “No to racism” bandajını söküp atarak sözü, o bandajın gerçek sahiplerine bırakıyor.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media