
BAŞKASININ NE DÜŞÜNDÜĞÜ KİMİN UMURUNDA!
“Mozart Kızı”, Nannerl’in erkek kardeşinin gölgesinde kalmasına ve kadınların org ve keman çalmasının ya da beste yapmasının hoş karşılanmadığı zamanlarda yaşamasına rağmen hayallerinden vazgeçmeyişinin hikâyesidir.
YAZI:HİLAL GÜRSU
hilalgursu@gmail.com
Wolfgang Amadeus Mozart’ın kız kardeşi Nannerl ve hayranlık bırakan hikâyesinin fısıldadıkları arasında, tüm çocuklara, özellikle toplumumuzdaki kız çocuklarına anlatılması gereken mühim şeyler var. Unutmayalım ki sandıklar toplanır, kıyafetler ütülenir, bulaşıklar yıkanır ve ekmekler pişirilir! Peki ya sonra?
“İki çeyrek notalık vuruş, bir üçlük, iki yarım nota ve dört tane on altılık” ne anlama gelir? Eğer Johann Georg Leopold Mozart’ın çocukları; Wolfgang Amadeus Mozart ve Maria Anna Walburga Ignatia Mozart gibi doğuştan gelen müzik yeteneğinizi kullanıp, aranızda iletişim kurmak için notalarla bir alfabe yaratamıyorsanız, bunun “Erişteye benzeyen şey nedir?” anlamına geldiğini bilememeniz elbette olağan.
“Mozart Kızı” Kanadalı şair ve yazar Barbara Nickel tarafından, büyük bir kısmı gerçek olaylardan alınarak, kurmaca bir eser olarak yazılmış. Leopold Mozart’ın kızı; Maria Anna Walburga Ignatia Mozart’ın, kısaca Nannerl’in; kendinden dört yaş küçük kardeşi, tüm zamanların en önemli klasik bestecilerinden Wolfgang Amadeus Mozart’ın, kısaca Wolfi’nin gölgesinde kalmasına ve kadınların org ve keman çalmasının, beste veya doğaçlama yapmasının hoş karşılanmadığı zamanlarda yaşamasına rağmen hayallerinden vazgeçmeyişinin hikâyesidir.
Tarihi bir karakterden, hele ki bir sanatçının hayatından bahseden, sanatsal nitelikteki kitaplar çoğunlukla kişiye veya konuya merak duyanların ilgisini çekip, büyük bir okuyucu kesimi tarafındansa önyargılı karşılanabiliyor. Kitabı elime ilk aldığımda, daha ilk satırlardan sıcacık kucaklanacağımdan, açıkçası ben de habersizdim. Yazar, Nannerl’in iç dünyasını, kendi ağzından öyle samimi bir şekilde yansıtmış ki, hikâyenin başladığı, Nannerl’in 12. Yaş gününe gidip, elinden tutma isteği uyandırıp, kitap boyunca da bu isteği korumamızı sağlıyor. Kardeşi, büyük deha Wolfgang Amadeus Mozart, farkında olmadan tıpkı ablası gibi okuyucuyu da kıskandırmayı başarıyor. Kitap boyunca bu kıskançlığın yanında, geçmişten bugüne süregelen kadın-erkek ayrımcılığının doğurduğu üzüntü, öfke ve nihayetinde feminizme göz kırpan sorgulamalar da eşlik ediyor.
Sıradan Bir Gün
Kemanın da orgun da erkekler tarafından çalınması gereken enstrümanlar olarak görüldüğü, kadınların besteleme ve doğaçlama yapmalarının hoş karşılanmadığı o dönemde, içindeki isteğin ve yeteneğinin köreltilmesine izin vermeyen Nannerl, ona dayatıldığı gibi kibar bir hanımefendi olmayı değil, dünyadaki en ünlü besteci olmayı diliyor. Kardeşi Wolfi, kendisinin almasına gerek duyulmadığı ama bir sanatçı için elzem olan müzik eğitimini babasından alırken, o ise Wolfi’nin dolabını toplamakla, annesine mutfakta yardım etmekle meşgul ediliyor. Yine de tüm bunlar ütü yaparken bir yandan da senfoni bestelemesine engel olamıyor. Çünkü o evlilik hayali değil, tek başına var olma hayali kuruyor. Kendine yakıştırıldığı gibi erkekler için değil, sıradan bir günde de güzel bir şeyler giyilebileceğini düşünüyor. Ve pastasından çıkan yüzüğün, ileride evleneceğine dair bir işaret olduğunu öğrenince, sergilediği müzik performansından sonra herkes onu alkışlarken, elini tutup öpen bu evlendiği kişiyi hayaline uyduramayıp, tek başına reverans yapmayı tercih ediyor.
O zamanlarda, ki 18. yüzyıldan bahsediyorum; küçük yaşta kadın işi erkek işi diye kodlanan uğraşların, bugün hâlâ daha geçerliliğini koruması, bunca yol alan insanlığın bazı yolları pek yavaş katetmesi ve günümüzde bu konuyla ilgili örneklerin kanlı canlı, bilinçli veya bilinçsiz etrafımızı kuşatması gerçekten can yakıcı ve bunun insanlık için en acı yanlarından biri de, Nannerl kadar tutkulu ve cesur olamayıp, kendini ifade edemediği için hiç sesi çıkmadan yitip giden bilinmez yeteneklerin olası varlıkları, tek bir çiçek açamadan solup hiç oluşları. Kitapta da tam olarak bu kabul edilemez tutumdan nasibini almış, Sopherl adında, kocası keman çalmasını istemediği için, aynı gün kemanını, kendi sesini, gülüşünü ve yapmayı sevdiği diğer her şeyi kutuya kapatan ders niteliğinde bir karakter var. Neyse ki bazılarımızın hikâyeleri bir dönem ne kadar acıklı olsa da bazen dizginleri elimize alma şansımız oluyor. Tıpkı Sopherl gibi o şanslara sımsıkı sarılalım derim.
Nannerl ve hayranlık bırakan keyifli hikâyesinin fısıldadıkları arasında, tüm çocuklara, özellikle toplumumuzdaki kız çocuklarına anlatılması gereken mühim şeyler var. Unutmayalım ki sandıklar toplanır, kıyafetler ütülenir, bulaşıklar yıkanır ve ekmekler pişirilir! Peki ya sonra?
Dayanışma
Ailesiyle birlikte çıktıkları yıllar süren turnelerde, birçok kont ve kontesin, dük ve düşesin, her çeşit önemli insanın önünde, kardeşi Wolfi’yle sergiledikleri performanslarda, yeri gelince gölgede kalan, ikinci plana itilen, hatta planlardan tamamen çıkarılan Nannerl’in her şeye rağmen elde ettiği başarısında; kendi azmi ve çalışkanlığının yanında, onunla dayanışan bazı karakterlerin de payı bulunuyor. Umutsuzluğa kapıldığı anda bir dostun cesaret veren sesi, gereksiz kurallara boyun eğmeyen başka kadın ve erkeklerin hoş sürprizleri de kitap boyunca Nannerl’e eşlik edip dayanışmanın tatlı rüzgârlarını estirerek sayfaları hızla uçuşturuyor.
Hem okuma zevki hem de bittiğinde güç veren yanıyla severek okuduğum ve tavsiye edeceğim kitaplardan biri oldu Mozart Kızı. Bir gün Johann Sebastian Bach bile size gülse unutmayın ki başkasının ne düşündüğü kimin umurunda!
Mozart Kızı / Barbara Nickel / Dinozor Genç / Çeviri: Edip Sönmez / 2022 / 192 s. / Yaş 10+