Şimdi bir ‘Zeytin Ağacının Gölgesinde Yunanistan’da olmak vardı!”
Nazlı Gürkaş’ın geçtiğimiz yıl mayıs ayında çıkan seyahat kitabı ‘Zeytin Ağacının Gölgesinde Yunanistan’ı gazetecilik mezunu arkadaşımız Sinem Nazlı, Ajandakolik için inceledi.
Nazlı Gürkaş’ı çalışmakta olduğu ajanstan ve ajansın sosyal medya paylaşımlarından tanıdım. Instagram hesabının da seyahatle ilgili olduğunu görünce “Hah dedim, tam benlik!” Çünkü seyahat nerede ben orada… Çok sevdiğim bir peygamber sözü vardır: Seyahat ediniz, sıhhat bulunuz. Bu cümle canım sıkıldığında annemin bana “Çık bir hava al” sözünü de hatırlatıyor. Hakikaten seyahat, sıhhat bulmak ve hava almakla başlayıp ileride bir gün bir yerlerde herhangi bir koku duyduğunuzda bile sizi derinlere götürecek bambaşka bir güzellik bu hayatta…
İlk yurt dışı seyahatimi gezegende en sevdiğim yer olan Kudüs’ün içinde bulunduğu İsrail-Filistin bölgesine yapmıştım. Kudüs’ün bendeki etkisi tıpkı yazarın kitabındaki Selanik bölümünde anlattıkları gibi. Hatta kitabı alıp okuduğunuzda Selanik ile Kudüs karşılaştırmasını görüyorsunuz. Nazlı Gürkaş, doğup büyüdüğü ‘mutlu insanlar şehri’ Kırklareli’nden okumak için çıktığı yolun son yılında edindiği fırsatı değerlendirerek bu kitabı hazırlamış. Birçok seyahat kitabında yazarlar kısa süreliğine ziyarette bulundukları mekanların gezi rehberini ‘şipşak’ hazırlayıp bol bol resimlerle kitap haline getiriyor. Oysa Nazlı Gürkaş’ın ‘Zeytin Ağacının Gölgesinde’, okuyucu için bol sürprizlerle ve insanı mest eden ayrıntılarla dolu. Mesela Spotify’da kitabın ismi ile bulabileceğiniz harika Yunan şarkıları mevcut. Ayrıca sayfalarda yolculuk ederken ünlü düşünürlerin ve sanatçıların sözlerine rastlamak da bir o kadar eğlenceli. Tam bir yol arkadaşı olan bu kitap, hayallerimize de iyi bir eşlikçi! Gürkaş, gittiği yerlerin kapı numarasından sokak adına pek çok detayı da okuyucuyla paylaşıyor. Bu da kitabı özellikli kılan detaylardan biri. (Kitabı almadıysanız hemen alın ve sayfa 63’ü açın, gerisi sizde!..)
Yazarın, Türkiye’nin adeta Yunanistan kültür ateşeliğini yürüttüğünü de söylemeliyim! Tam bir yol gösterici! Gittiği her yerin notunu almış, durmaksızın yol almış. Ve o yolları paylaşırken sadece fotoğraf çekmekle yetinmemiş, Türkiye ve Yunanistan’ın binlerce yıllık tarihinden gelen ve sürmekte olan gönül kırıklıklarını, hüzünleri, hikayeleri ve elbette ki mutlulukları da kaleme almış. Tatlı tatlı Türkçe konuşan amcaları, dilini anlamasalar bile “Nazlimu Nazlimu” diye onu seven beyaz mendilli nineleri ve Türkiye-Yunanistan mübadelesi sonrası oluşan/oluşturulan ve her yerde Türkiye’den getirdikleri anıları tekrardan inşa etmeye çalışan göçmenlerin hikayelerini de yazmış. Bu kitap, aslında Yunanistan’a gitmeden önce okunması gereken bir ‘rehber’ kitabı değil sadece, aynı zamanda göç teması üzerinde çalışanların da okuması gereken profesyonel bir baş ucu kitabı, bana göre… Hatta kitapta benim en çok sevdiğim bölümler de bu hikayeler oldu.
Yunanistan’ın mutfağını, nerelerde iyi yemek yenilebileceğini, ulaşımı ve çok daha fazlasını da ‘Zeytin Ağacının Gölgesinde Yunanistan’ kitabında bulmak mümkün. Ben bu yazıyı kaleme alırken yazarın, ikinci kitabın müjdesini verdiğini de söyleyeyim… Gezmeye devam, yollar ve kitaplar artık bizi nereye götürürse…