BURCU ÜNSAL: “KÜLTÜRLER FARKLI OLSA DA İNSANIN HAYAL GÜCÜ AYNI KORKU VE MERAKLARDAN BESLENİYOR”

Çocuklar için yazmaya üniversite yıllarında yayımlanan Gizli Kapı fantastik dizisi ile başlayan Burcu Ünsal, serinin ikinci kitabını yine Can Çocuk etiketiyle yakın zamanda okurla buluşturdu. “Gizli Kapı 2 Keramet Lambası”, yepyeni bir macerayı sırlarla dolu bir yolculukla çocuklara sunuyor. Fantastik çocuk edebiyatının dikkat çeken roman serisinin ikinci bölümünü de yine sevgili Burcu ile konuştuk. Birbirini yıllardır tanıyormuş gibi, yazıyla haşır neşir ve epey yorgun iki anne olarak…
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
Her yeni kitabında bir aradayız sanki! Yeniden merhaba Burcu! Hoş geldin yine Ajandakolik’e. Gizli Kapı serisinin ikinci kitabı yakın zamanda yayımlandı. Annelik bir yandan bir seri kitabı ortaya çıkarmak bir yandan hayat epey koşturmalı gidiyor olmalı senin için de. Biraz anlatsana…
Yeniden bir arada olmak ne güzel! Sanki kitaplarım yayımlandıktan sonra bir kafede buluşup seninle tatlı tatlı sohbet ederek bu haberi kutluyormuşuz gibi hissediyorum. Hayat kesinlikle koşuşturmalı geçiyor. Anne olduktan sonra zaman sanki iki katı hızla akıyor… Geriye dönüp baktığımda diyorum ki meğer eskiden ne çok vaktim varmış; aynı anda üç dil öğrenip dünyayı gezerken astrofizik hakkında bir tez bile yazabilirmişim! Şaka bir yana, zamanın kıymetini çok daha iyi anladım diyebilirim. Yazmak, annelik ve işten geriye kalan zamanda, sadece bana ait bir alan sağlıyor. Sözcüklerle dilediğimce oyun oynayıp hayal ettiğim dünyalarda dolaşabiliyorum, daha ne isterim!
Serinin ilk kitabı “Karabasan Ormanı”, fantastik bir dünyanın kapılarını aralıyordu. Kitabın ana karakterleri Ufuk ve Ahmet kardeşlerin başından geçen türlü maceraları anlatıyordu. O kitabı hatırlayalım mı; senden dinlemek isteriz.
Serinin ilk kitabı Karabasan Ormanı’nda, Ahmet’le birlikte fantastik bir dünyaya ilk kez adımımızı atıyoruz. Macera Ahmet’in kardeşi Ufuk’un ortadan kaybolması ile başlıyor. Ufuk sarayın zindanlarına atılmıştır ve Ahmet’in kardeşini kurtarmak için sadece altı günü vardır. Ahmet bu altı gün boyunca karanlık ormanlardan geçip bilmediği kasabalarda dolaşır, hiç görmediği yaratıklarla karşılaşıp saraya ulaşmaya çalışır. Anlayacağınız, zamana karşı gözü kapalı bir yarış içindedir.
Ve şimdi Gizli Kapı 2 – Keramet Lambası karşımızda… Ne kadar sürdü bu kitabı yazmak? En başından beri hikâyenin devamı kafanda var mıydı? Nasıl ortaya çıktı?
Gizli Kapı kitaplarında tüm diziye yayılmış bir ana hikâyemiz var. Bu hikâyenin gizemi her kitapta yavaş yavaş aralanıyor. Her bir gizemi çözdükçe, Ahmet’in neden bu dünyaya ayak bastığını ve aslında hiçbir şeyin o kadar da tesadüfi olmadığını keşfediyoruz. İşte bu ana hikâye en başından beri kafamda vardı. Her kitabın içindeki macera ise yazdıkça meydana çıktı. Bir ağacın dallarında dolaşmak gibi düşünebiliriz bunu. Gövdesi, en baştan beri var, her kitapla yeni dallar çıkıp yeşilleniyor. O dallarda dolaşırken çok planlı olmayı sevmiyorum. Rüzgârla birlikte dalların savrulmasına izin veriyorum; ben de kendimi o rüzgâra bırakıyorum.
Anadolu kültürünü ve efsanelerini sahneye çıkardığın kitaplar bunlar. Bu kitapta da masallar ve efsanelere rastlıyoruz. Kitaplarını bunlarla harmanlamaya nasıl karar verdin?
Fantastik diziler okumayı çocukluktan beri çok seviyorum. Fantastik edebiyatta görmeye alıştığımız yaratıklar hep Batılı örneklerden tanıdığımız öğeler. Ejderhalar, troller, orklar, periler… Ahmet adındaki bir başkahramanı, ejderhaya bindirip goblinlerle savaştırmak çok inandırıcı olmayacaktı. Bunun yerine aradığım doğaüstü yaratıkları Anadolu kültüründen çıkarmak istedim. Halk kahramanları, efsaneler, masallar ve Türk mitolojisi öyle zengin ki yepyeni bir dünya inşa etmek için fazlasıyla öğe sunuyor.
Ne de iyi yaptın! Peki ya Yunan mitolojisini okumayı sever misin mesela ya da İskandinav?
Hem de çok! Her mitoloji kendi kültürünün hayal gücünü, korkularını ve umutlarını yansıtıyor. Ama bence en ilginci, birbirinden uzak coğrafyalardaki insanların nasıl bu kadar benzer doğaüstü yaratıklar hayal ettiklerine şahit olmak. Örneğin, bizde Tepegöz var, Yunan mitolojisinde Kiklop. Kültürler farklı olsa da insanın hayal gücü aynı korku ve meraklardan beslenebiliyor.
Çok doğru; hiç bunu düşünmemiştim! Sence bizim efsanelerimiz biraz geri planda kalmıyor mu; ne dersin? Yeterince anlatılmadığını, çocukların bunları iyi bilmediğini düşünüyor ve olması gerektiğine inanıyor musun?
Gizli Kapı’da maceraya folklorik öğeler serpiştirmemin bir sebebi de çocuklara efsanelerimizi anlatmaktı. Bizim efsanelerimiz çok güçlü ama sanki senelerdir anlatılmayı bekliyor gibiler. Ben çocukken çoksatan romanlar hep çeviri eserlerdi. Dolayısıyla fantastik edebiyata Batılı bir bakış ile aşina olduk. Harry Potter ile büyü yapmayı, Percy Jackson ile Yunan mitolojisini öğrendik. Çocukların eski masalları ve efsaneleri tanıması için onları bugünün hikâyelerine taşımak gerekiyor. Ben de Gizli Kapı dizisinde, efsanelerimizi modern bir dille yeniden canlandırmaya çalıştım.
Bir önceki buluşmamızda “‘Gizli Kapı’” dizisinin bir ana iskeleti var. Bunu, her kitapta bir köşesini açtığımız bir define haritası gibi hayal edebiliriz. Diziyi okumayı tamamladığımızda haritanın bütün gizemlerini çözmüş ve bütün yolu görmüş oluyoruz” diye anlatmıştın kurgunun yolculuğunu. İkinci kitabı yazarken de yol haritan hazırdı o zaman, sanırım. Ne dersin?
Evet, yol haritam yine cebimdeydi! Haritada varacağım nokta belliydi ama yolda uğrayacağım duraklar yazarken şekillendi. Birinci kitapta Ahmet, kardeşini kurtarmak için uzun bir maceraya çıkmıştı. İkinci kitapta yeniden Ahmet’le birlikte bu fantastik dünyaya dönüyoruz. Ama bu sefer, bir lanetin Ahmet’i yavaş yavaş etkisi altına aldığını görüyoruz. Laneti geçirmek içinse Ahmet’in masallardan çok iyi bildiğimiz sihirli bir lambayı bulması gerek. Bu macerada bambaşka şehirlerden geçip yepyeni karakterlerle karşılaşarak Ahmet’i lanetten kurtarmaya çalışıyoruz.

Evet her iki kitabın daha ilk sayfalarında okuru bir harita karşılıyor. Ece Zeber, çizimleriyle bu yolculukta bize eşlik ediyor. Haritaların gizemine inanırım hep. Bana çok büyülü gelir. Senin yazma yolculuğunda da önemli görünüyor bu haritalar. Neler diyeceksin? Onlar bir rehber gibi sanki, ha?
Serinin iki kitabında da Ahmet’i epey dolaştırdım; bolca gezdi, uzun bir yolculuğa çıktı. Sanırım yol hikâyelerini yazmayı biraz seviyorum! Fantastik kitaplarda harita bence olmazsa olmazlardan biri. Yepyeni bir dünyaya adım atarken daha en baştan o diyarları gözümde canlandırabilmek bana hep iyi hissettiriyor. Haritalar sadece bir rehber değil, aynı zamanda hayal gücünü de harekete geçiren büyülü birer kapı gibi geliyor bana.
Bu aralar neleri okuyor, nelerin peşinden ilhamla koşuyorsun?
Bu ara yeniden çizgi roman okumaya daldım. Pandolfo ve Risbjerg’den Kopenhag şu sıralar çantamda.
Gizli Kapı 3 de aklını kurcalıyordur bir yandan. Yoksa yazmaya başladın mı? Yeni maceralar yolda ise bu daha kaç kitap daha sürecek? İpucu alalım mı senden? Var mı kafanda bir sayı?
Çok ipucu vermeyeyim ama Gizli Kapı 3 ile serinin gizemi epeyce tamamlanacak. İkinci kitapta Ahmet’in peşindeki yeşil kaftanlı adam, yani Sinan Bey’in geçmişi hakkında biraz bilgi sahibi oluyoruz. Üçüncü kitapta ise taşlar tamamen yerine oturacak diyebilirim. Daha da fazlasını demeyeyim, büyüsü kaçmasın.
Haklısın! Bu arada çocuklar ve gençler için yazmak da heyecan verici olsa gerek. Onların geri dönüşlerini, yorumlarını almak… Anne olduktan sonra bu konuda daha da duyarlılaşıyor sanki insan. Neler söylemek istersin?
Kesinlikle heyecan verici. Çünkü çocukların yorumları hep çok içten. Beğenilerini de eleştirilerini de sakınmadan söylüyorlar; bu da alınan övgüleri çok daha kıymetli hale getiriyor.
Ajandakolik’te yeniden konuğum olduğun için teşekkür ederim. Heyecanla yeni kitaplarını bekliyoruz. Okurun bol olsun!
Bu güzel sohbet için ben teşekkür ederim, yine zevkle dinledim sorularını!