Advertisement Advertisement

GİRİŞİMCİ BEDRİYE HÜLYA SAFTİRİK HALİYLE BU İŞLERİ NASIL YAPIYOR?

Karşıma alıp uzun uzun sohbet etmek isteyeceğim biri Bedriye Hülya. Onunla henüz yeni çıkardığı ilk kitabı sayesinde tanıştım ama meğer o bizim çoktan hayatımızdaymış. Bunu söyleşiyi okuyunca daha iyi anlayacaksınız. Girişimciliğin kraliçesi ödülü verilse akla gelebilecek ilk isim, kendisi. Şimdilerde, hikayesini özellikle hemcinslerine bolca destek, motivasyon ve ilham vermek için yazdığı kitabı “Kızım Sen Saftirik Halinle Bu İşleri Nasıl Yapıyorsun?” ile daha çok kişiye anlatıyor. Diyor ki “Bu kitapla, benden girişimci olduysa herkesten oluru göstermek de istedim biraz. İş kurmak bir tür oyun oynamak benim için. Lego yapmak gibi belki”. Destek Yayınları’ndan çıkan bu ilk kitabı yazarıyla konuştuk. Sizlere de bir tutam yol göstermesi dileğiyle… 

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU

nilufer@ajandakolik.com 

Sevgili Bedriye Hanım, öncelikle bağımsız kültür sanat sitesi Ajandakolik’ehoş geldiniz. Nasılsınız, hayat nasıl gidiyor bu ara?
Hayat pek yerli yerinde gidiyor. Memnunuz kendisinden. Bu ara kendime davranışçı bir müdahalede bulundum ve Türkiye’ye tatile geldim de döneceğim gibi bir kafaya soktum. Endişe erteleme tekniği gibi bir şey. Sonra normalleşeceğim tabii.

İlk kitabınız “Kızım Sen Saftirik Halinle Bu İşleri Nasıl Yapıyorsun?” tazecik çıktı şu sıralar, Destek Yayınları’ndan. En yeni “girişiminiz” olsa gerek. Eğer kaçırmadıysak başka bir şeyleri tabii. (Hızınıza yetişmek ne mümkün!) İlk kitap olmasının da heyecanı başka olsa gerek. Neler hissediyorsunuz? 
Bu kitapla sanki yeni bir köpek edinmişim, tam da nasıl davranacağımı bilmiyorum ve bu hafiften bir kaygı yaratıyor ancak hoş bir farklılık da bir yandan merakımı celbediyor. İşte işlerimi satıp kendimi artık psikoloji evrenine iyice salıp bir de kitap çıkarmak beni böyle hoş şeylerin de anksiyete yarattığı bir yere çekti.

Filme çekilecek bir hikayeniz var sizin, neler neler yaşamışsınız… 2015 yılında sizinle ilgili yapılan bir haberde okumuştum. Hatta başlık tam olarak şöyleydi: “Felç oldu, kanser oldu ama en sonunda…” O en sonunda’nın sonu yok bence. Bir sürü şey yapmışsınız ve yapıyorsunuz. Kitabın içine dalmadan önce biraz bunlardan bahseder misiniz?
Çalışmayı seviyorum ancak köle ruhlu değilim. Çalışmayı sevdiğim için profesyonel hayatta bile kendim için çalıştım. Üstelik bir de üstüne maaş adı altında para verdiler. Kendi işlerimi yapmakla başkasının yanında çalışmak arasında tek fark maaşları birinde benim düşünmek zorunda olmamam oldu. Yapmam diyeceğim bir iş yok, o nedenle restoran da işlettim, ders de verdim, otelcilik de yaptım, tekstil işi de. Hepsini sevdim, sevmez olduğum zaman sevecek kısımlarını buldum, bulamadığımda ise bıraktım.

Hadi şimdi bu elimden hiç bırakmak istemediğim kırmızı kitabın içine cumburlop dalalım. Konuşacak çok şey var! Kitabın ismi de kendi gibi eğlenceli ama sahi siz saftirik misiniz? Sanki saftirik olsanız bu kadar zorluğa göğüs geremez ve bu kadar başarılı olamazsınız gibime geliyor. Ne dersiniz?
Tam da tersi gibi geliyor bana. Karnımı örtmek için ekstra zaman harcamadığım ve görüntümü yönetmek durumunda olmadığım için daha fazla zamanım var. Sorularımı da süslemem ve nasıl soracağım diye kıvranmam. Dümdüz sorarım. Komşum ve arkadaşım geçenlerde “Kızım seni akıllı bir şey zannediyorlar ve bu soruları sorduğunda altında bir şey arıyorlar. Böyle saftirik soru sorabileceğine ihtimal vermiyorlar” dedi. Doğru. Anlamadığımda veya bilmediğimde öylesine sorarım.

Yani insan saftirik olsa da girişimci ve hatta maceraperest bir ruha sahip olabilir mi? Çünkü girişimcilik bir tür maceraperestlik bana kalırsa…
Maceraperestliği yeniliklere açıklık olarak tanımlarsak girişimcilik için şart derim. Yoksa siyah kollukla muhasebe masasına alalım. Onun da maceraperest olmasını hiç istemeyiz mesela. Girişimcinin belirsizliğe tahammülünün nispeten fazla olması gerekir kanımca ancak benim hiçbir işim macera değil. B-fit kurulmadan 10 bin adet sörvey, odak gruplar ve derinlemesine analizler ve 15 yıllık iş planı yapılmıştı mesela.

Bu kitap aynı zamanda alt başlığı söyleyerek verelim: “Bir Kadın Girişimcinin Seyrüseferi”. Girişimcilik ruhuna sahip olduğunuzu ilk ne zaman anladınız? Böyle bir aydınlanma oldu mu mesela ya da şöyle diyeyim; girişimcilikte kendinizi başarılı hissettiğinizde hep yenisine yolculuk yapmak ve başarılı olmak mı istediniz?
Kazara girişimci bile denebilir bana. O yüzden bu kitapla, benden girişimci olduysa herkesten oluru göstermek de istedim biraz. İş kurmak bir tür oyun oynamak benim için. Lego yapmak gibi belki. Sadece ön hazırlığı fazla olunca daha iyi oyun kurmak mümkün sanki. Tasarlarken kendimi kaybediyorum. Heyecanlanıyorum ancak bir o kadar da sakin sakin araştırmamı sürdürüyorum. Zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Beni bıraksan araştırma kısmını ebediyen sürdürüp iş kurmayı es geçebilirim.

Hayatın tüm zorlamalarına, türlü mücadelelere rağmen iş konusunda şanslı bir kadınsınız da. Hedeflediklerinize hep ulaşabilmişsiniz sanırım. Benim de İstanbul’dayken bir ara çok severek gittiğim B-fit’i kurmuşunuz. Bir sürü şehirde üstelik… Üstelik çok da iyi bir modeldi de kadınlar için bu spor merkezleri. Biraz bu hikayeyi sizden dinlemek isterim.
B-fit’in spor modelini ABD’de yaşarken gördüm ve “Ay bu tam bana göre” dedim. Kısa, az, öz ve etkili. Üstelik gitmek için önceden incelip üstüne lululemon kıyafetler almana gerek yok. Yazdım kenara. Sonra Türkiye’ye tam döndüş yaptığımda, o sırada var olan otelimizde çalışmak istemediğim için kadın arkadaşlarımla bir iş yapmak istedim ve kadınlar için bu işi kurduk.
Peki sonra ne oldu? Kapandı mı tüm B-fitler?
Yooo açık ve tekrar büyüyor şükür.

ABD eski başkanı Joe Biden sizi nereden duydu da “örnek kadın girişimci” olarak gösterdi, peki? 
Joe Biden hikayesi bana da sürpriz. O sırada salonda onu dinliyordum ve arkadaşlarım “Senden bahsediyor” dediklerinde “Yok canım, adamın işi yok benden mi bahsedecek!” dedim. Sanırım Endeavor girişimcisi olduğum içi ABD’den gelmeden kulağına fısıldamışlardır kimlerden bahsedeceğini. İşte bu uluslararası kuruluşların böyle desteği oluyor. Tabii onların istedikleri gibi davrandığınız sürece. Aykırı duruşlardan ise hoşlandıklarını söyleyemem. Bu dönem daha fazla sosyalleştiğim, ulusal ve uluslararası düzeyde farklı topluluklara katıldığım, perspektifimin genişlediği bir dönem oldu.

Sonra çocuklara ve ebeveynlere yönelik bir başka dünyanın içine girdiniz ve Muzipo Kids’i kurdunuz. Şu an yaşadığım Ayvalık’ta da şubesi olan ve Türkiye’nin yine pek çok yerinde bulunan 18-48 ay hareket gruplarını yani. Ve Türkiye’nin ilk çocuk hareket üssü olarak geçiyor burası. Bu tam olarak ne demek?
Muzipo günümüzde giderek hareketsizleşen çocukları hareket ettirmeyi sağlıyor ve vücutlarını kullanmalarını öğretiyor.

Bir işe girişmeden önce nasıl bir yol çiziyorsunuz kendinize, merak ediyorum? Bir de girişimci olmak için biraz para da lazım sanki, değil mi? Örneğin bu yaptıklarınız, kurduğunuz merkezler parasız olacak işler değil. Nasıl oluyor, bize şunun yolunu biraz daha çok anlatır mısınız?
Herhangi bir proje yapmadan konuyu mutlaka çok iyi araştırırım. Türkiye ve dünya örneklerini, sektörü, müşteriyi, ihtiyacı iyi anlamak için oldukça fazla vakit veririm. Ben işlerimi kurmaya ufak işlerle başladım. Giderek para kazandıkça daha büyük işler kurabildim. Ancak ben hiçbir zaman tek başına iş kurmadım, dolayısıyla gider de gelir de her zaman paylaşıldı. İnsanlar geliri paylaşmayı göze almadığından giderin de tamamını yüklenmek zorunda kalıyorlar ve bu nedenle elinde yeterli para olmadığı için işi kuramayabiliyorlar.

Hep tatmin oluyor musunuz sonunda peki? Kalbiniz ağzınızda, panik ataklar geçire geçire mi tüm bunlar oluyor, kuruluyor ve işliyor?
Tatmin olmak ve panik atak geçirmek farklı düzlemler. Hem panik atak geçirip hem tatmin olmak mümkün. Kaygısı hiç olmadan kurulabilecek bir iş bilmiyorum. Ha kişi teflon ise onu bilemem.

Peki bu kitabı yazma kararına gelelim. Amaç kadınlara girişimcilik ruhu aşılamak mı, kendini anlatarak biraz eğlenmek mi ya da hayata ve kendinize bir teşekkür mi? D- Hepsi seçeneği de var tabii.  Nasıl ortaya çıktı, Kızım Sen Saftirik Halinle Bu İşleri Nasıl Yapıyorsun?
Bu kitabı ben 18 sene evvel yapmaya başladım. Ve bir gün tüm şirketlerimi sattığımda bitirip çıkaracağım dedim. Sözlerimi tutmak öz saygıma iyi geldiği için de Muzipo’yu da satınca bitirip çıkardım. Yazma amacım hem oluşan bilgiyi paylaşmak hem de böyle bir geçmişe sahip bir insan bile iş kuruyorsa ben de kurarımı kadınlara dedirtebilmekti.

Bu kitabı bir kişisel gelişim kitabı olarak okumak da mümkün mü ve herkes girişimci olabilir mi?
Herkes girişimci olur tabii. Hatta kadınlar daha kolay olur. Ancak kişi kendi gerçeğine uzaksa biraz zorlanabilir. Bezen olmayacak öykülere olmayacak sebeplerle tutunan insanlar görüyorum. Yapılacaklar belli. Düzgün bir iş planı ile işin işleyip işlemeyeceğine karar vermek kolaylaşır.

Kitap pek çok konu başlığından oluşuyor aynı zamanda. Sizin de kitapta belirttiğiniz gibi hayatın konu başlıkları yok ama kitabı da eğlenceli ve okunur kılan bu. Bir başlıktan yola çıkalım, ki bence kadınlar bununla epey ilgilenecektir. İş kuracak kadının ailesi olmalı mıdır?
Herhangi bir gereklilik yok. Hatta bazı aileler olmasa daha iyi bile olabilir. Burada mesele eldeki malzeme ile sizin neyi nasıl yaptığınız.

Herkesin yolu biraz diğerinden farklıdır farklı olmasına ama nasıl iş kurmaya
 karar vermelidir?
Nasıl verirse versin karar vermek harekete geçmek değildir. Önemli olan harekete geçmektir.

Sizin altın kurallarınız neler? Ajandakolik okurlarına biraz tüyo verebilir misiniz?
Benim altın kuralım yok ancak kendimi insanlara beğendirmek, kabul görmek gibi sebeplerle uyumlu gözükmek pek yaptığım bir şey değildir. Bir de insanların beni aşağı çekmesine olanak sağlamamak için kuracağım işleri ortaklarım harici pek dillendirmem.

Bir ilham kaynağınız, ikonunuz var mı?
Var, doğa.

Şu an hayatınızdan mutlu musunuz? Burada olmaktan, yaptıklarınızdan, seçimlerinizden? 
Müthiş memnunum. Öz saygım yerli yerinde zira -mış gibi yaptığım şey sayısı çok az.

Yeni bir kitap daha yazmayı düşünüyor musunuz? Esprili kaleminizden bizi mahrum etmenizi istemem…
Çok istiyorum ve bir yandan da yazıyorum. Çok çok teşekkür ediyorum.

Kadınlar bu kitabı okumalı çünkü…
Çünkü her koşulda harekete geçilebilir.

Peki bu toplumda veya dünya düzeninde kadınların girişimciliğini baskılanmış veya ötelenmiş buluyor musunuz? Erkekler kadınları engelliyor mu?
Tabii ki. Ataerkinin konuşulmadığı bir kadın meselesi olamaz.

Ben bu konuda maalesef hemcinslerimizin de çoğumuza zorluk yaşattığını düşünüyorum. Özellikle iş hayatında kadınlar kendilerine rakip olabilecek tüm kadınların ayağına çelme takmak isteyebiliyor. Nerede bizim kadın kadının yurdudur düşüncemiz? Üstelik bu kadınların bazıları feministim diye de geçiniyor. Neler demek istersiniz?
Benim ayağıma çelme takan kimse olmadı. Zira o kişi bana çelme takmak için yapmıyordur, kendisini daha iyi hissetmek için başka yol bilmiyordur. Rekabeti bilmiyordur. Öyle görmüştür vb vb. Yani aslında konusunun ben olmadığımı biliyorum. O nedenle bana yapılmış bir hareket olarak görmüyorum. Öyle olsa ne olur ki, ben o çelmeden düşer, gülerek ayağa kalkar ve devam ederim. Önemli olan benim nasıl pozisyon aldığımdır. Bu arada kadınlar benim her zaman yurdum oldu, kitabımı da kadın arkadaşlarıma ithaf ettim. Bizim bir savaşımız varsa o birbirimizle değil, birlikte ataerkiyledir.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media