ÇOCUKLARIN MUTLAKA OKUMASI GEREKEN BİR KİTAP: “MUCİZELER ADASINA YOLCULUK”

Yakında on yaşına basacak olan Silke isimli bir kızla ailesinin yolculuk hikâyesi bu. Ama bunun sıradan bir yolculuk hikâyesi olduğunu kimse söyleyemez, sevgili okur! Bu, korkutucu fırtınalara, dev dalgalara inat, yaşama sıkı sıkıya tutunmanın ve hayatta kalmanın hikâyesi.
YAZI: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com
“Yolculuğunuz o kadar cesurca ve harika ki mutlu sonla bitmeli!” (Kitaptan)
Alman yazar Klaus Kordon’un yazdığı “Mucizeler Adasına Yolculuk” (Die Reise zur Wunderinsel) geçtiğimiz haziran ayında Beyaz Balina Yayınları tarafından yıllar sonra yeniden yayımlanarak okurla buluştu. Gonca Gül Kurtulmuş’un çevirisinden okuduğumuz kitap, tıpkı kitabın alt başlığı gibi “neredeyse gerçek bir hikâye”den yola çıkılarak kaleme alınması bakımından dikkat çekici. Sayfaları bir solukta okurken tüm bunların gerçekten yaşanıp yaşanmadığını düşünerek buluyor insan kendini ve şöyle diyor hayretle: “Ne hayatlar var!”
Gelelim birazcık ayrıntısıyla kitabın konusuna… Silke çok hastadır ve iki yıl içinde kızlarının öleceğini öğrenen Pitt ailesi onun en büyük dileğini yerine getirmek ister: bir yelkenliyle Büyük Okyanus’a gitmeyi! Almanya’da ailesiyle birlikte gökyüzüne siyah dumanların yükseldiği büyük bir sanayi bölgesinin yaşayan bu küçük kızın hayatı böylece bir anda değişir. Annesi Bayan Pitt ve babası Bay Pitt, yıllarca çalışıp zorlukla aldıkları evlerini satarak bu uzun ve neler olacağı önceden kestirilemeyen seyahat için bir yelkenli satın alırlar. Ancak iş yelkenli almakla da bitmez. Dümende Bay Pitt olacağı için denize ve yelkenliye dair pek çok şeyi öğrenmesi gerekir. Öğrenir de! Çünkü her şey Silke’nin hayatının bu son iki yılını iyi geçirmesi içindir.
Doktorun ailesine ne dediğinden habersiz olan Silke, okulundan ve yaşadığı evden ayrılırken şaşkınlık ve heyecan içindedir. Geride en çok Büyükanne Breuer’i bırakacağı üzgündür. Ama onu her yere götürecektir aslında, ona yazacağı kartpostallarla veee… Pitt ailesi yelkenliyle yola çıktıklarında yelkenliye bir isim verirler. Silke’nin isteği üzerine teknenin adı Büyükanne Breuer olur.
Macera dolu günler başlar. Silke ve ailesi için yepyeni bir dünya vardır artık önlerinde. Her gün fabrikaya giderken traş olan Bay Pitt’in sakalı günden güne uzar, Bayan Pitt uzun saçlarını kısacık keser. Güneş tenlerini giderek bronzlaştırırken Silke’nin öksürük krizleri de aralıklarla kendini gösterir. Girit limanında ise hayatlarına kaçak bir yolcu girer. İlk olarak orada fark ettikleri o yabancı çocuk, tekneye gizlice binerek kitabın yeni kahramanı olur: Kostas. Böylece Silke’nin bu yolculukta bir arkadaşı vardır artık. Henüz birbirlerinin dillerini bilmeyen bu iki çocuk, yolculuk boyunca çok iyi dost olur. Ancak Kostas kaçak olduğu için her limanda her pasaport kontrolünde saklanmak zorunda kalır. Pitt ailesi o anları hep endişeyle geçirse de Kostas’ın arkadaşlığı her şeye değer, bir şekilde hallederler…
Büyükannne Breuer, güneşli günler de görür fırtınalı geceler de… Tıpkı hayatın kendisi gibi, güzellikleriyle olduğu kadar zorluklarıyla uzun bir deniz yolculuğudur bu. Ve bu yolculukta hırsızlar da olur köpek balıkları da, fareler de olur mucize bir ada da! Üstelik insanların mutlu olduğu bir ada! Peki Büyük Okyanus’a ulaşabilecekler sonra geri dönecekler midir? Ama daha önemlisi Silke’nin hastalığının seyri değişecek midir? Daha fazlası için kitabı okumalısın, sevgili okur! Emin ol sen de benim gibi kimi zaman göz yaşlarını tutamayacak kimi zaman da Pitt ailesinin gücüne, Kostas’ın kıvrak zekâsına hayran olacaksın. Ayrıca hikâye boyunca cesaretin, mücadele etmenin ve hayal kurmanın ne kadar önemli olduğunu anlayacak, insanın yüzünün doğaya dönmesi gerektiğinin farkına varacaksın.
İlk romanı “Tadaki”den altı yıl sonra 1983’te yayımlanan “Mucizeler Adasına Yolculuk”, Alman çocuk ve gençlik edebiyatının önemli isimlerinden Berlin doğumlu 81 yaşındaki yazar Klaus Kordon’un toplumsal konuları ele aldığı kitaplarından sadece biri. Ancak ne yazık ki yazarın Türkçede “Mucizeler Adasına Yolculuk” ve “Paule Glück 20. Yüzyıldan Öyküler” (Kültür Yayınları) kitapları dışında çevrilmiş herhangi başka bir eseri yok. Dileyelim ki diğer kitapları da en kısa zamanda dilimize çevrilsin.
“Mucizeler Adasına Yolculuk”, hikâyenin aslı Japonya’da geçen; gerçek kahramanı Tomoko olan ama yazarın kendi ülkesine uyarladığı hem gerçek hem biraz kurgu bir hikâye… Sanayileşmenin insan hayatını nasıl etkilediğinin acı sonuçlarını gösterirken doğanın iyileştirici gücünü ortaya koyuyor. Her ne kadar romanın hüzünlü bir tarafı olsa da umut dolu mesajlarıyla iç açıcı ve sıcacık. Aile, arkadaşlık ve sevgi gibi önemli kavramların büyük bir duyarlılıkla ele alınışı da kitabı samimi ve gerçek kılıyor. Daha önce TÜBİTAK Yayınları tarafından yayımlanan “Mucizeler Adasına Yolculuk”, Gonca Gül Kurtulmuş’un başarılı çevirisiyle artık Beyaz Balina Yayınları’nda. 10 yaş üstü çocukların severek okuyacağına eminim. Ayrıca Silke’nin uzun deniz yolculuğunu düşününce tatilde çocuklara eşlik edebilecek çok iyi bir kitap olduğunu da söylemeliyim.
“Mucizeler Adasına Yolculuk” aynı zamanda bir mucize kitabı. Mucizelerin gerçekten var olabileceğinin tatlı bir kanıtı. Ve madem geldik son cümlelere… Yazarın notunda söylediği gibi güzel dileklerde bulunalım biz de… Bulunalım ki hiçbir çocuk veya yetişkin, yaşadığı yerden dolayı bir daha hasta olmasın… Hikâyeler hep mutlu sonlansın, mucizeler gerçek olsun…