PANDEMİDE “2 DEFTER”DE BULUŞAN 2 SANATÇI
Ajandakolikler! Defter severler! İki yetenekli sanatçının pandemideki üretimlerinden ortaya çıkan “2 defter” isimli projesiyle buluşturuyoruz sizi. Sanatın iyileştirici ve yenileyici gücüyle bir kez daha içimiz açılarak hem de…
Söyleşi: Ayşegül Tabak
aysegul.tabak@gmail.com
Baysan Yüksel ve Başar Kurnaz hem çağın hem bu çağın akışını hızlandıran salgın dönemi iletişimine uyumlanarak bir araya gelmiş iki sanatçı. Onlar henüz hiç karşılaşmadı, fakat birlikte sıra dışı bir işe imza attılar ve sayelerinde biz de 2 defter projesini sosyal medyadan takip etme şansı bulduk. Eğlendiren, merak uyandıran bir arkası yarın tadında, iki sanatçının da süreç içinde ruh halinin damıtıldığı sayfaları ve değişimi izlemek, karşılıklı etkileşimlerini görmek şahaneydi! Bu söyleşi yayımlanana dek 8. turu da bitirdiler ve 2 defter 9. defa yer değiştirdi. Belki buradan ileride bir sanatçı ikilisinin doğuşu, belki dijitale giden bir yol görebiliriz kim bilir!
Modern zamanlarda hiç karşılaşmadan yaratmanın nefis örneğini gösterdikleri için teşekkürü hak ediyorlar ve bakalım süreci onlar nasıl yaşıyor…
Öncelikle ikinizi de bir parça daha yakından tanıyıp, kendinizle ilgili bu projeyle bağlantı kurduğunuz bir tarafınızdan bahsetsek?
Başar Kurnaz: Ortaokul / lise yıllarındaki dönemde defter/kitap kenarına sevdiğim grupların logolarını karalamayı saymazsak, üniversite yıllarından beri görsel sanatlar ve tasarım alanının içerisindeyim ve hem profesyonel alanda hem de kişisel üretimlerimle yaşantıma devam ediyorum. Elde yaptığım çalışmalar yanında dijital sanat / illüstrasyon ve arada ufak tefek müzik / video çalışmaları da yapıyorum. Arada birkaç dergiye iş yaptığım dönemler de oldu fakat genel olarak bağımsız olarak çalışıyorum. Kendimi bu şekilde ifade ederek ve üreterek yaşıyorum. 2 defter projesinin doğaçlamaya ve karşılıklı etkileşime açık yapısı bana çok yakın geliyor. Projedeki özgürlük bana iyi geliyor diyebilirim bir de. Gündelik hayatlarımızı tahakkümler altında yaşamak zorundayız. Burada bu şekilde bir durumun olmaması kendimi iyi ve rahat hissetmemi sağlıyor.
Baysan Yüksel: 2005 yılından beri çeşitli yayınlara illüstrasyonlar yapıyor ve sanat projelerinde yer alıyorum. Uzun zamandır sanatla iç içe bir hayat yaşıyorum. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sosyoloji okuduktan sonra Marmara Üniversitesi Resim bölümünde yüksek lisansımı tamamladım. Bağımsız bir sanatçı olarak çalışıyorum. Rutinler, inançlar, gelenekler, tüketim kültürü gibi kavramları sorgulayan disiplinler arası işler üretiyorum. Bu anlamda rüyaları ve evrensel sembolleri kolektif bilinçaltına işaret ettiği için birer gösterge olarak kullanmayı tercih ediyorum. Çizim, kolaj, üç boyutlu nesneler, sanatçı kitapları, video, yerleştirme ve yazı tercih ettiğim disiplinlerden bazıları. Her türlü yüzeyi; tuval, kâğıt, duvar ya da bulunmuş nesneleri kendi içimden ve dış dünyadan topladığım hikâyeleri aktarmak için birer araç olarak görüyorum. 2 defter projesi de bu anlamda ürettiğim işlerle bağlantılı. Özellikle iki sanatçı arasındaki diyalog sürecine yoğunlaşmış olması benim açımdan önemli. Sanatsal üretim oldukça kişisel bir alan, 2 defter’de bu kişisel alanı hem koruyor hem de etkileşim içinde olması için çalışıyoruz.
“PANDEMİ OLMASA BELKİ DE BU PROJE DOĞMAZDI”
Nasıl giriştiniz bu işe? Siz de henüz hiç karşılaşmayan pandemi döneminin sosyal medya arkadaşlarısınız, değil mi?
Baysan: Pandemi dönemi yeni tanışmalar açısından da alanı sınırlandırmış oldu. İnternet ve sosyal medya olmasaydı sanıyorum ki hepimizin mücadelesi çok daha zorlu olacaktı. Aynı şekilde sanatın zaten kısıtlı olan görünürlük alanı daha da kısıtlanmış oldu bu süreçte. Pandemide tanıştığım herkesle Zoom üzerinden görüştüm ben. Başar’la o şekilde oldu sohbetimiz. Bizim görüşmemizden önce sanatçılar arasında böyle bir dönemde nasıl bir ortak proje olabilir sorusu üzerine düşünüyordum. Başar ortak proje yapmayı önerinde aklıma defterleri kargo yolu ile değiş tokuş ederek sürdürebileceğimiz bu fikir geldi. 2000’li yılların başında da sanatçı arkadaşlarımla ortak defter projeleri yapmıştık ama bu defa o projelerden farklı olarak defterlerin sanatçılar arasında bir diyalog oluşturması üzerine yoğunlaşalım istedim. Başar da projeye sıcak bakınca arkası çorap söküğü gibi geldi.
Başar: Evet, belki de pandemi olmasa bu proje doğmayacaktı. Evlere kapandığımız bir ortamda daha önce çok da yaygın olmayan online görüşmeler hayatımıza girdi. Anlık bir sosyal medya etkileşimi iki sanatçının bir tanışma toplantısına ve kısa bir sürede de uzun soluklu bir sanat projesinin doğumuna sebep oldu. Bugüne kadar telefon / online görüşme hariç yüz yüze hiç görüşmedik mesela.
2 defter, 7. turunu dönüyor. Tam olarak anlamamızı sağlamak için sormak gerekirse eğer kaç defter var elde şu anda? Bir de her turda başka ruh halleri, renkler, çizgiler izliyorum. Önce çılgın, biraz agresif, çok uyaranlı ve rengarenkti sanki. Bir ara karardı, içe kapandı. Şimdi de dingin, sevimli, mutlu hissettiriyor bana gördüklerim. Ruhen ve üretim olarak nasıl evrildiniz bu süreçte?
Başar: Çok güzel gözlemlemişsiniz. Kişisel ruh durumları direkt işlere direkt yansıyor. Kısaca açıklamak gerekirse; 2 eskiz defterimiz var ve 5’er sayfa iş üretip birbirimize yolluyoruz ve birbirimizin kaldığı yerden devam ediyoruz. Yani her ’tur’ dediğimiz dönemde ikimizde de birer defter oluyor. Hiçbir zaman 2 defter bir kişide olmuyor yani. Bir yandan üretirken bir yandan da karşı taraf ne yapıyor acaba diye de merak ediyorsunuz.
Baysan: İçinden geçtiğimiz duygu durumları kaçınılmaz olarak defterlere yansıyor. Pandemi sürecinin yıpratıcı etkisi, mevsim geçişleri, kapalı alanlarda geçirilen uzun saatler nasıl ruh halleri bırakıyorsa üstümüzde defterde de onlara tanık oluyoruz.
Sessiz kitaplar dünya sanatında ve edebiyatında önemli bir alan, ama bizde pek gelişmiş değil. Sessiz kitaplara sıra dışı bir örnek oldunuz diye düşünüyorum. Var mı hiç sizinkine benzer şekilde gelişmiş bir kitap daha önce? Bir de 2 defter bir sessiz kitap olarak hayatlarımıza girebilir mi, ne dersiniz? İlginç bir sergileme / erişim imkânı olabilir!
Baysan: Çok uzun zamandır sanatçı kitabı yapıyorum ben. Kitaplarım dünyanın çeşitli galerilerinde, müzelerinde sergilendi ama Türkiye’de kendine bir alan bulmakta zorlandı. Ancak son zamanlarda ülkemizde hem sanatçı kitaplarıyla hem de sessiz kitaplarla ilgili gelişmeler yaşanıyor. Bu alanlara olan ilgi de artıyor. Sessiz kitaplara daha çok çocuk kitapları alanında yer verildiğini gözlemliyorum. Zamanla bu alanın görünürlüğünün artacağına da inanıyorum.
2 defter gibi bir projeye daha önce denk gelmedim. Bir benzeri var mıdır bilmiyorum. 2 defter‘i sessiz kitap yaklaşıma göz kırpan bir sanatçı kitabı olarak görüyorum. Defterleri kitap haline getirmek gibi bir niyetimiz var. Bununla ilgili girişimlere de başladık. Aynı zamanda bir sergi de planlamak istiyoruz. Defterleri neredeyse yarıladık. Bir taraftan çizimleri yaparken bir taraftan da kitaplaştırma ve sergileme üzerine plan yapıp çalışıyoruz.
Başar: Kitaplaştırma konusu önemli ama bunun yanında birçok yan fikir de var hayata geçebilecek. Bunları da görüşmelerimizde sürekli konuşuyor ve üzerine kafa yoruyoruz. Sırası geldiğinde hayata geçireceğiz.
“2 DEFTER, SANATSAL YALNIZLIK HİSSİNE İLAÇ GİBİ GELDİ”
Pandeminin etkilerini sağaltma olarak da başladınız bu sürece sanırım. İşe yaradı mı? Ne hissediyorsunuz 2 defter için çizerken?
Başar: Kendi açımdan bu dönemde başka bir sanatçıyla tanışıp bir projeye girişmek pozitif anlamda etkiledi beni. Hem bir amacın peşinde koşmak ve sürecin parçası olmak, hem de kısıtlamalar ve işim sebebiyle evden doğru düzgün çıkamadığım bir dönemde eve gelecek olan bir kargo aracılığıyla fiziksel olarak bir arada olamadığınız; benzer ilgi alanlarına, dünya görüşüne sahip olduğunuz bir insanla ya da dış dünyayla bir iletişim kurma işlevini de görüyor aslına bakarsanız bu proje. O yüzden hoşnutum. Önümde boş bir sayfa olması hep heyecan vermiştir bana ama 2 Defter’de uzun bir periyod koşuyor olma duygusu ve sonunda defterlerin bitmiş hallerini inceleyecek olmak ayrı bir değer katıyor sürece.
Baysan: Kesinlikle olumlu bir etkisi oldu benim açımdan da. Başar’ın da dediği gibi uzun soluklu ve adanmışlık isteyen bir projenin içindeyiz. Bu da pandemi sürecinin yarattığı belirsizlik hissini biraz azalttı ve motivasyonumu arttırdı. Önümüzde devam ettiğimiz bir proje var çünkü. Bu dönemin bir tanığı bir yandan da 2 defter. Kendimizi sınırlandırmadan ifade edip paylaşıyor olmak sanatsal yalnızlık hissine de ilaç gibi geldi.
Hangi malzemeleri kullanıyorsunuz? Boya, teknik, fırça? Ve malzeme (defter kullanmak da dahil) nasıl bir yön veriyor bu sürece?
Baysan: Her tür deneysel yönteme açık olmak projeye başladığımız günden bu yana odaklarımızdan biriydi. Bu anlamda birbirimizi serbest bıraktık. Defterleri 12 x12 cm kare olarak seçtik. Şimdiye kadar ikimiz de sayfaların tüm yüzeylerini kullanmayı tercih ettik. Ben çok çeşitli malzemeleri bir arada kullandım. Mürekkep, akrilik, suluboya, mum boya, guaş, kağıt kolaj gibi teknikleri birbiriyle harmanlamayı tercih ettim. Aynı zamanda anlatım dilinde denemeler yapıyorum. Diyalog kurmak 2 defter’in ana odağı olduğu için hem birbirimizin işlerine cevap veriyoruz. Hem de birbirimizin kullandığı malzemelerden ilham alıp malzeme çeşitliliğini arttırıyoruz. Malzeme kullanımı da bu şekilde diyaloğun bir parçası oluyor.
Başar: Ben de renkli pilot kalemlerle başladım fakat sonradan Baysan’dan da etkilenerek senelerdir elimi sürmediğim fırçayı da hayatıma tekrar sokup bunların yanına guaş boyayı da ekledim. Şimdilik bu ikisiyle ilerliyorum. Kolaj da aklımın bir köşesinde duruyor aslında hep. Bakalım..
Başar, sen dijital işlere de hakimsin? 2 defter dijitale aktarılabilir mi? Duygusu ya da pratiği nasıl değişirdi sence? Var mı böyle bir ortak planınız? Mesela en son CerModern’de Hande Şekerciler’in Ecstasy heykel serisinin karşısındaki galeride yine Hande Şekerciler ve Arda Yalkın‘ın ortak dijital heykellerini yerleştirdiler ve eş zamanlı izleme şansı buldu insanlar ve sıra dışı bir dijital sanat ve sanat sorgulaması da sağladı. Sizden bir sanatçı ikilisi çıkar mı? Hem dijitalde hem reelde başka projelerde buluşur musunuz?
Başar: Bu soru ilginç oldu aslında benim için. Farklı pencereler açtı kafamda. Duygusunu tabii ki etkileyecektir ama pratikte işin özünü kaybedeceğini düşünmüyorum. Dijitalde yayımlanacak eşzamanlı performanslar yapsak mesela, yine etki-tepki, doğaçlama ya da sanatsal değer olarak bir kayıp olmayacaktır. Ya da bu defterleri 3d modelletebilecek olsak ve bir şekilde dijital ortamda deneyimlenmesini sağlayabilsek izleyici yine bizim muğlak dünyalarımıza ulaşacaktır diye düşünüyorum. Şu an biraz daha sayfaları üretmeye odaklanmış durumdayız aslında farklı şekillerde kendini göstermesini isterim projenin. Bakacağız; farklı fikirler zaten ileride olacaktır.
Baysan: Üzerinde kafa yormaya da devam ediyoruz. Dijital üretim ortaklıkları da mümkün ileride. Defterleri tamamladıktan sonra da üretmeye ve projeyi geliştirmeye devam edeceğiz.
Ajandakolik’in o klasik sorusunu ikinize de sormadan geçmeyelim. Ajanda tutar mısınız?
Baysan: Evet, yıllık ajanda kullanıyorum. İçinde günlük, haftalık ve aylık planlarım, üzerinde çalıştığım projelerle ilgili notlar, çok sevdiğim film ve kitapların listeleri ve bol bol sticker var.
Başar: Bir dönem kullandım ajanda ama uzun süredir kullanmıyorum.
Sizi ve 2 defteri izlemek isteyenler nereden ulaşmalı?
@baysanyuksel ve @basarkurnaz Instagram hesaplarında her hafta 2 defter paylaşımları yapıyoruz. Instagram üzerinden bizi ve projeyi takip edebilirler. (#2defter / #2sketchbooks)
Bir de 2defter.wordpress.com adresinde projenin detaylarını inceleyebilirler. Web sayfamız da proje ilerledikçe yenileniyor ve gelişiyor.
Aysun Gürdal
Harika bir proje. Mutlaka kitap olarak yayınlanmalı diye düşündüm. Her iki sanatçıyada başarılar diliyorum